Yabani: İnsan nefret ederken de âşık olur

Yabani: İnsan nefret ederken de âşık olur
“Fakat âşık olmak sevmek değildir.
İnsan nefret ederken de âşık olur.”
Dostoyevski
 
Bambaşka iki dünyanın, bambaşka iki insanı Asi ve Alaz.

Asi zorluklar içinde kendini büyütmüş, onun tabiriyle ailesi tarafından sokağa bırakılmış bir kedi yavrusuyken Alaz ise tam zıttı zenginlik içinde, ailesinin yanında büyümüş bir şımarık. Ancak insanlar onlara dışarıdan baktığımız kadar harika ve her açıdan zengin hayatlar yaşamıyor olabilirler. Alaz’ın ailesinin geçmişinde yaşadığı hayatın ihtişamını örten çok büyük bir acı var mesela. Ali’nin kayboluşu. Kayıp bir çocuğun ardında bıraktığı acıyla yaşamaya çalışmanın izlerini Alaz’da ve ailesinde belirgin bir şekilde görebiliyoruz.

Alaz kendisini dışarıya olduğundan daha umursamaz ve kötü biriymiş gibi gösteriyor. Belki de artık olmayan kardeşinin yokluğunun üzerinden iyi yanıyla arasına bir duvar koyarak gelmeye çalışmıştır çocukken. Alaz’ı izlemekle kalmayıp onu görebildiğinizde içinde bir yerlerde gece ikizine sarılıp uyuyan o minik Alaz’ın varlığını hissedebiliyorsunuz. Annesine ve kız kardeşlerine olan hassasiyeti, onlarla konuşurken bir anda sakinleyen sesi hepsi gerçek Alaz aslında. Ailesi dışında bu dingin yanının ortaya çıktığı tek yer ise Asi’nin yanı.
 
“Umarım bulduğumda arkasından sen de çıkmazsın. İşte o beni üzer. Çünkü seni hiç harcamak istemem.”
“Sen bile beni durduramazsın.”
 
Sen bile beni durduramazsın. Bile. Seni çok seviyorum ve sana çok fazla değer veriyorum ancak beni durdurmaya bu sevgi bile yetmez demek istemiş.

Alaz’ın Asi’yi ilk öpüşü içinde biriktirdiği duyguların dışa vurması gibiydi. Beklenmedik bir anda, ansızın ona en mantıklı gelen şeyi yaptı ve Asi’yi öptü. Asi’nin dudaklarında iyileşmeyi ister gibi. Tabi muhtemelen Asi’nin ona kafa atmasını beklemiyordu. Asi, Alaz’ın bu dışa vurumunun ardından onu cehennemin dibine götürdü bir nevi kendi cehenneminin dibine. Daha doğrusu Alaz onunla cehennemin dibine gitmek istedi. Asi ile cehennemin dibine bile giderdi çünkü.

Asi’nin kalbinin büyüklüğünden bahsetmek istiyorum biraz da. Son bölümde Yaman’a âşık olduğunu sanmasına rağmen Yaman’ın ve Rüya’nın sevgisine şahit olup onların daha fazla ayrı kalmasına izin vermeden barıştırması çok büyük bir iyilikti. Yaman’ı gayet de Rüya’dan soğutabilirdi veya Alaz’a acıyıp Rüya’yı Alaz’a yönlendirebilirdi ama o doğru olanı yapmayı seçti. Çağla’nın ona yaşattıklarına rağmen Çağla’ya olan desteği de takdir edilesiydi. Kurgu da olsa bir yerlerde hala sadece kendini düşünmeyen, böylesine iyi insanların var olması bana iyi hissettiriyor.

Asi’nin Yaman’a, Alaz’ın Rüya’ya duyduğu hislerin tamamen çocukluktan kaynaklı bir alışkanlık olduğunu düşünüyorum. Asi’ye sahip çıkan, onu koruyup kollayan ilk kişi, erkek Yaman ve bu yüzden Yaman’a karşı duyduğu hislerin aşk olduğunu sanıyor sadece. Alaz’ı tanıdıkça ve Alaz’ın kendi kalbinde ne çeşit duygular uyandırdığını hissettikçe gerçek aşkın ne olduğunu anlayacak. Alaz da aynı şekilde.

Asi Alaz’ı aradığında Alaz’ın hemen Asi’nin sesinden nasıl olduğunu anlayıp, sen ağlıyor musun diye sorması, hemen arabaya atlayıp gönderdiği konuma gitmesi çok özeldi. Başka biri için asla bunları yapmazdı çünkü. “Kim yaktı senin canını söyle gidip onun da canını yakayım. Seni üzeni kafaya takarım.” Repliği de bundan sebep Asi’yi tanıyana tek böyle bir cümleyi kuracağı tek kişi ailesinden çıkardı çünkü. Alaz’ın bazı hareketleri sadece Asi’ye özel artık.

“En azından cesedimi bulduklarında yüzümde bir tebessüm olur.” repliği çok özel bir replik. Çünkü herkes herkese seni seviyorum der ancak herkes biri beni öldürecekse o sen ol, en azından cesedimi bulduklarında yüzümde tebessüm olur demez. Bana Canozan’ın Ağlat Beni şarkısındaki “Öldür beni, öldür uyanmadan, öldür ki son gördüğüm yüz senin olsun.” sözlerini hatırlattı bu replik. Aynı şarkıda geçen şöyle bir sitem de var “Neden geceleri hayalini kurduğun kişi ben değilim?”

İlk öpüşmelerindense ikinci öpüşmeleri çok daha duyguluydu. Alaz’ın öpüşmeden sonra duraksayıp ne hissettiğine anlam verememesi detayı çok güzeldi. Asi’nin onu öpmesine neden karşılık verdiğini anlayamaması, bunun hoşuna gitmesine şaşırması, kendi içinde keşfettiği yeni duygularla yüzleşmesinden sebepti.
 
“Çok saçma bir yere gidiyoruz farkındasın dimi?”
 
Öpüşme sonrası biz nereye gidiyoruz farkındalığının gelmesi ve ardından hemen birbirlerine küfürler eden Asi ve Alaz’a dönmeleri çok hoşuma gitti. Asi ve Alaz biraz da bu çünkü. 

Asi artık sokağa bırakılan, kimsenin önemsemediği bir kedi yavrusu değil çünkü artık en ufak sesinin buğulanmasında yanına gelip “Asi kız ne yapıyorsun orada kedi yavrusu gibi?” diye soran, onu sarıp sarmalayıp öpen bir Alaz’ı var.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER