‘’Yemin ederim. Ben bir seni yaşayacağım, bir
sana yaşayacağım…’’
Reşat Nuri Güntekin
Tatlı bir detay gözüme
ilişti. Belki de tesadüftür bilmiyorum. Baran ve Dilan'ın yolları birinci
bölümde Hara'da kesişmişti. Başlarına ne geleceğini bilmeden öyle bakışmıştılar
uzun uzun. Ertesi gün, geleceklerinin bir kader üzerine yazıldığını, mahkûm
edildikleri davanın onlara sonsuz bir aşk sunacağını bilmeden. Sonra ellinci
bölümde Baran’ın, yazlık evde ölümle burun buruna gelen Dilan'a, inanmayışına
duyduğu pişmanlığı izledik. O pişmanlıkla birlikte Baran'ın Dilan'a karsı
zaafları gün yüzüne çıkmaya başladı. Sonra yüzüncü bölümde Dilan'ın
vurulmasıyla birlikte Baran'ın kaybetme korkusu derinleşti. Yangın olayını
hatırlatır gibisiniz, duyuyorum. Evet, yangında Baran Dilan'ı kaybetmekten çok
korktu ve fakat vurulduktan sonra Dilan'a olan duygularıyla yüzleşti. Yol arkadaşı
oldular bir sure. Tam kavuştular dedikten sonra yeni bir ayrılıkla boğuştular
uzun bir süre. Yüz ellinci bölümde Baran, Dilan'ın onu kandırmış olabileceği
ile yüzleşti. Tüm kabul etmeyişlerinin üzerine merhametini kullandım sözü ile
yeniden kaybettiler birbirlerini. İki yüz bölümlük bir savaşın içinden, kana
bürünmüş gelinliğini unutmak istercesine bembeyaz elbisesi, başında Baran'ın
açamadığı belindeki kuşağına inat saçına taktığı kırmızı kurdelesiyle çıktı
Dilan, kocasının karşısına: Âşıklar şehri Mardin'de, cennete çevirdikleri
taştan örme odalarında.

*Eşsiz parça*
Nutku tutuldu Baran'ın,
beyazlar içinde Dilan'ı gördüğü ilk anda. Hakkı da vardı. Su gibiydi adeta.
İddialı yırtmacı, kuğu gibi bembeyaz elbisesi ile düğün gecesi elinden alınan
sevdiğini o gece, o odada geri almıştı sanki. Hangimizin aklına bu gelmedi ki?
"Biz seninle birbirimizi severek, yazılmış hikâyemizin akışını
değiştik" dedi Baran Dilan'a ve ‘’Üç ay sensiz kaldım. Sonra seninleyken
sensiz kaldım. Ama bir an olsun sana askla bakmaktan hiç vazgeçmedim. Ben seni,
sınırı olmayan bir tutkuyla seviyorum Dilan. Biz seninle tek nefeste
buluştuk." Diye de ekledi... Her âşık bir savaşçıdır. Onlar topsuz
tüfeksiz girdikleri tüm savaşlardan birbirlerine olan inançları sayesinde
çıktılar, her defasında. Ayrı ayrı ve fakat tek sevdayla. Dilan'ın da dediği
gibi sonsuz aydınlığın kalbi oldular ve ışık tuttular; önce birbirlerine sonra
çevresindekilere.

Kan çiçeği demişti
Dilan, mavi elbisesinin yırtılan yakasına işlediği çiçek için Baran'a; bizi bir
araya getiren şey diye de eklemişti, onları buluşturan hikâyeyi yeniden
hatırlatarak. Geçenlerde bir yerde bir kesit okumuştum kan çiçeği ile
ilgili:
"Gelin gülü de derler ona. Al bir ipek kadife gelinlik
içinde boynunu bükmüş bir Anadolu gelini gibi narin ve nahif... Yoksa ak bir
çiçekti de insanlığın öldürme arzusuyla mı dönmüş rengi kan kırmızısına? O
yüzden mi en çok savaş alanlarında açar kan çiçekleri?" Diye… Hâlbuki
baharın ilk açan en güzel kır çiçeğiydi kan çiçeği. Özgürdür ruhu. Bir kayanın
tepesinde, uçurumun kenarında hatta asfaltın ortasında çıkar karşınıza.
İmkânsıza imkân katar. Tıpkı Dilan gibi...
Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık;
Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık;
Ey vuslat! O âşıkları efsununa ram et!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!
Yahya Kemal Beyatlı
Tek nefes oldukları geçenin
sabahına uyandığımızda Dilan'a adeta mucize gibi bakan bir Baran izledik. Öyle
hayran, öyle saf, öyle âşık, öyle bambaşka ve öyle ölesiye... Hiç
olmadıkları kadar içten, hiç olmadıkları kadar tek vücut... Dilan'ın henüz hala
üzerinden atamadığı o utangaçlığa rağmen, peşinden koca bir hayret ve
fakat hayranlıkla bakakalışıyla yine yeniden sen kurgusun dedirten bir Baran
Karabey’e şahit olduk... Dilan'ın da dediği gibi sevgisini sözleri ile değil de
gözleri ile anlatan Baran Karabey; sen iyi ki Dilan'ın hiç büyümemiş tarafından
tutup ona yer, yön, yol gösterdin. Sen iyi ki onun solmaya yüz tutmuş
yapraklarından koklayıp ona can verdin. Sen iyi ki kalbinde ona sonsuz bir
sevda sundum ve sonsuzluğu vaat ettin. Sen iyi ki onun sadece söylediklerini
değil de söylemediklerini, söyleyemediklerini de duydun. Sen iyi ki Dilan'a
memleket oldun; her mevsimi çiçekler açan...
*Baran’ın en güzel rüyası Dilan.*
Normal seyirde bugün
bölüm yorumum yoktu ve fakat 200. Bölüme özel bende bir şeyle karalamak
istedim. Kan Çiçekleri ailesine 130. Bölüm itibari ile katılıp geçmiş bölümleri
soluksuz izlemiştim. Nasıl izlediğimi anlamadan. Barış ve Yağmur'un kimyası,
Baran ve Dilan'ın sevdasına o kadar güzel yansımıştı ki şuan buradayım bende.
İyi ki... Yolumun sizlerle kesiştiği ilk güne iyi ki... Kalbime bu kadar güzel
dokunduğunuz için sonsuz iyi ki... Yol arkadaşım olduğunuz için yine
iyi ki…
Aşkı, tutkusu,
özgürlüğü o kadar şahane bir bolum olmuş ki 200. Bölüm, beni alıp Dilan ve
Baran'ın etrafında pervane etti bir saat boyunca. Bölümün tüm sahneleri için Baran
ve Dilan’a ayrı Barış ve Yağmur’a benden ayrı nazar boncuğu. Birlikte
uyandıkları sabahtaki ses tonlarının farklılığını ince eleyip sık dokumalarına
kadar. Çok ama çok muazzamdınız. Kusursuz denecek kadar.
Bu bölüm Yağmur'un
Dilan'ı giyinişine ayrı vuruldum. O kadar güzel işledi, o kadar güzel sergiledi
ki Dilan'ı, her sahnesinde ağzım kulaklarımda ekrana baka kaldım. Emeğine,
Dilan'a olan sevgine sağlık, Yağmur Yüksel...
Bunun üstü olur mu dediğim her yerde Barış
Baktaş'tan bir ters köşe yemişliğim vardır. Bu defa golüm büyük. En özel
bölümün en özel sahnesine şarkı yazıp bir de söylemek... Üstü yoktur artık diye
düşünüyorum. Tek kelimeyle bayıldım. Kendisi artık trafik boyunca en güzel yol
arkadaşımdır. Emeğine, iş aşkına, sesine sağlık ve sadece gözlerinle bile bu
denli şahane Baran oluşuna sağlık. Bir kez daha iyi ki sen.
*Baran’ın bir elinin boşta olma detayına
bayıldım.*
Mardin sokaklarını
talan ettiğimiz için, bizi bu güzel geziye dâhil ettiğiniz için, bize kusursuz
çekim açıları sunduğunuz için tüm yapıma; her şeyin bir vakti var dediğime beni
yanıltmadığınız için yazan kalemlere teşekkürü ayrı borç bilirim. 200. Bölüm
her detay ile çok ince işlenmiş bir bölüm oldu. Çok sevdim. Yazan, yöneten
emek veren tüm ekibin yüreğine sağlık. Bugün Kan Çiçekleri bir yaşında.
Emeği geçen herkesin
yüreğine sağlık.
Sevgiyle kalın.
*Arka fonda Barış Baktaş Sonsuza Kadar...*