Bir kadın düşünün… Annesiyle çok şiddetli bir çatışma yaşayıp evliliği ondan kurtulma olarak gördüğünden sevdiğini sandığı bir adam ile evlenip, çocuk sahibi oluyor. Sonra aldatma vb. birçok faktör ile boşanıp eski kocasının borçları üzerine yığılı bir şekilde ailesinin yanına dönmek zorunda kalıyor. Oğluyla yeni bir hayat kurmaktan başka gayesi olmayan bu kadın kendinden yaşça küçük ve hiç evlenmemiş, çocuk sahibi olmayan bir adamla tanışıyor döndüğünde. Adam çabalıyor kadını aşkına aşık etmek için ve kadının içindeki buzlar eriyor, kalbinin kapıları yeniden açılıyor. Aşka tekrar inanan kadının ama hala ayakları yere sağlam basıyor. Çevrenin, ailelerin, farklılıkların etkisi ile bu aşkın imkânsız olduğunu düşünüyor. Genç adam sözler veriyor, onu aşkına inandırıyor ve ikna ediyor. Zaman zaman kırıp parçalasa da kadın bunları görmezden gelip herkese rağmen o adama habersiz bir şekilde oturtulduğu nikah masasında “Evet” diyor. Bu süreçte işitmediği söz, yaşamadığı acı kalmıyor. Hatta zorla başkasıyla evlendirilmeye bile çalışılıyor. Yine de bütün zorluklara göğüs geriyor. O genç adamın aşkına tutunuyor çünkü. Onun sonsuza dek kendisini seveceğini, sadakatle ve aşkla yaşlanacaklarını, ilk ve son aşkı olacağını düşünüyor. Kısaca herkese her şeye rağmen seviyor sadece. Sonra mı? Büyü bozuluyor. Şimdi mi? Kadın yüreğindeki o büyük aşkla yalnız ve çaresizce çırpınıyor. Genç adamın aşkı tükenmiş. Hem onu hem de aşklarını tüketmiş bir çırpıda o sözde çok aşık adam… Kadın inatla aşkına sığınıp, haksızlığa uğrayan o olmasına rağmen mücadele etmeye devam ediyor. Bir çözüm arıyor, hem kendini hem de sevdiği adamı kurtarmak için çabalıyor. Acı olan ise değmeyecek biri için çabaladığının henüz farkında olmaması…
Gamze’nin hikayesiydi yukarıda yazdıklarım. Herkese her şeye karşı yanında durduğu genç adam tek zayıf noktası olan oğlu nedeniyle zorla götürüldüğünde onu bir kalemde silmişti. Üstelik zorla götürülen karısını aramamış, kimseye haber vermemiş, babaannesinin ve ailesinin yanında kalmayı seçmiş ve bu konuda kendinde tek bir kusur bulmamış bu adam. Tüm bunlara ek olarak kendi dağılmışlığının sebebini de o kadına yükleyerek kolaya kaçmış. Oysa kadın zorla götürüldüğü yerde de birçok zorluk yaşamış, ilk fırsatta dönmüş ama kocası neler yaşadığını sorma gereği bile duymayarak bencilce kendi halinin derdine düşmüş sadece. Bu kusurlu adam da bildiğiniz üzere Ömer. Bu aşkta aşkı tüketen kişi…
Bu aşkta en çok yara alan da, sanılanın aksine daha önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere tüm prangalarına karşı gelerek en cesur olanı da Ömer değil hep Gamze’ydi. Ömer ailesine karşı gelmişti sadece Gamze ise herkese… Dolayısıyla hiç istemediğim bir karşılaştırma yapacak olursam gerçek olan Ömer’in değil Gamze’nin aşkıydı. Ki geldiğimiz noktada Ömer’in aşkı tek bir sorun da birden yok olurken Gamze hala tüm yapıcılığıyla bu aşkı kurtarmaya çalışıyor. Burada asıl soru şu? “Bu mücadele için değer miydi?” Bence hayır. Zira senaryoda Ömer karakterinin geldiği nokta acı verici ama ben Ömer’in değişiminin ani olduğunu da düşünmüyorum. Başından beri biraz bencillik ve aşırı fevrilik hep vardı Ömer’de. Kaç defa Gamze’yi kırdığını saymıyorum bile. Kendisinin de evlenmeden önce Nisa’ya itiraf ettiği gibi yıkıp dökmüştü onu. Evlilik teklifinin reddedilmesinin sabahında başka biri ile sözlenmiş, müstakbel nişanlısı ile evcilik oynarken Gamze hakkında iyi konuşmamış, Gamze’yi defalarca ağır bir şekilde eleştirmişti. O yüzden açıkçası şaşırmıyorum Ömer’in bu hallerine. Bir izleyici olarak hikâyenin geldiği bu noktada geri dönüşü olur mu bazı şeylerin bence olmamalı diye cevaplamak istiyorum. Çünkü Gamze’nin yaşadıkları çok ağır fikrimce. Bu yüzden de Gamze’nin kendine yepyeni bir hayat kurmasını diliyorum. Eğer bir eşi olacaksa da onun kıymetini bilen, onun güzel yüreğinin karşılığını verecek, ona değer verip, onu koruyacak biri olsun çok isterim. Şahsen bile isteye tüketilmiş bir aşkın peşinden koşmanın Gamze’nin kaderi olmamasını dilemekteyim.
Hikâyenin geldiği nokta endişe verici olsa da Gökçe Bahadır ve Selahattin Paşalı’nın gerek muhteşem bulduğum uyumu gerekse kusursuz oyunculukları beni hala ekran başına oturtan başlıca sebep açıkçası. Ancak dediğim gibi hikâyenin geldiği nokta endişe verici. O sebepledir ki bence bu saatten sonra bu aşkın dönüşü olmaması gerektiğini düşünsem de neler olacağını izleyip görmeye devam edeceğim. Çünkü Cem Karcı rejisi ve muhteşem oyuncu kadrosunun verdiği seyir zevki diziyi izleme konusunda ısrarcı olmamı sağlıyor.
Sonuç olarak bir izleyici gözünden Gamze karakterinin gelişimini sabırsızlıkla bekliyor olup, bunun bu saatten sonra nasıl gerçekleşeceğini çok merak ediyorum. Dilerim Gamze aradığı gerçek mutluluğu bulabilen ve yaşayabilen, güzel yüreğinin karşılığı olarak dizi perileri tarafından ödüllendirilen bir karakter olabilir. Sevgiyle kalın…