Henüz ilk 2 bölümü BluTV’de yayınlanan Magarsus dizisinin
bölümlerini izledim. Dizinin dikkat çekici bir ismi var. Bölümler bittiğinde bu
isimin anlamını araştırdım. Magarsus, M.Ö. 7. yüzyılda kurulmuş Adana'nın
Karataş ilçesi sınırları içinde bulunan antik kentin adıymış. Kent sınırları
içinde 3000 kişilik bir de amfi tiyatro yer almakta. Dizi adını bu antik
kentten alıyor. Sanırım birinci bölüm sonunda gördüğümüz tiyatro bu antik
kentten kalan kalıntılardan biri.
Gelelim diziye. İki bölüm sonunda dizi ağzımıza bir parmak
bal çaldı ve bizi önümüzdeki bölümleri heyecanla beklemeye sevk etti. Öncelikle
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Uzun zaman sonra tıkır tıkır işleyen bir
dizi izleyeceğiz galiba.
Uzun zamandır Türk dizisi izliyorum. Ülkemizde üretilen
dizilerde ciddi manada bir senaryo sorunu var. Eskiden Televizyona yapılan
dizilerin şöyle bir kaderi oluyordu. İlk 8-10 bölüm işler tıkırında gidiyor
sonrasında sarpa sarıyordu. Senaryo aksamaya başlıyor, süreler yüzünden
hikayeler sündükçe sünüyordu. Şimdi ona bile hasret kaldığımız bir dönemi
yaşıyoruz. Son yıllarda başlayan dizilerin çoğu ilk bölüm itibarı ile senaryo
sorunları ile dolu oluyor. İlk bölüm iyi hazırlanmadığında o dizinin
toparlanması da çok zor oluyor ve kısa süre içinde devasa dizi çöplüğümüzde
unutulmaya terk edilen bir iş haline geliyor.
Bu aşamada anlamakta zorlandığım bir durum var. Üzerine
aylarca emek verilmiş bir hikaye nasıl olur da kötü bir ilk bölüm senaryosu ile
başlar. Diziler yayınlanana kadar senaryo, matematiğine vakıf olduğunu
düşündüğüm birçok kişinin önünden geçiyor . Nasıl oluyor da sorunlu senaryolar
bir kişinin dahi gözüne batmıyor? Bir kişi de temel senaryo matematiği
sorunlarını görmüyor? Anlamak mümkün
değil. Çoğu dizimizde ilk bölüm haricindeki genel senaryo hataları
da mevcut. Kimi mantık hataları ile dolu, kimi ne anlattığını bilmez halde,
kendi evreni içinde tutarlı bir dünya kuramıyor. Karakterler problemli yazılmış
oluyor. Karakter motivasyonları, karakterlerin isteği ne anlayamıyoruz.
Karakter arkı ve olay örgüsü arasındaki uyum ise hasret kaldığımız şeylerin
başında geliyor.
Bu sorunlar ne yazık ki online platformlara yapılan dizilere
de sirayet etmiş durumda. Televizyon işlerinde sezon bölümleri dizi başladıktan
sonra sezon devam ederken hafta hafta yazılıyor. Bir hafta içinde senaryo
yazmanın zorluğu düşünüldüğünde bozulan akış anlayışla karşılanabilir. Online
platforma yazılan diziler için durum farklı. Bir sezonda yer alan bölümlerin
her birinin senaryosu yazıldıktan sonra çekim yapılıyor. Bu kadar emek sonrası
iyi bir senaryo ortaya çıkacağını umuyoruz. Çoğu zaman umduğumuzla kalıyoruz.
Yıllardır çoğu platform dizisi bizi hayal kırıklığına uğrattı. İstisnalar
dışında uğratmaya da devam ediyor. Diziler
seçilen başrollerin fan kitleleri ile belli bir seviye izlenmeye erişiyor.
Böylelikle kervan ağır aksak yoluna devam ediyor.
Hasılı iyi anlatılmış hikayeler nadir olarak karşımıza
çıkıyor. Magarsus’un ilk iki bölümü itibarıyla iyi yazılmış bir senaryosu
olduğu kanaatine vardım. Senaryo incelikle işlenmiş bir kanaviçe gibi. Üzerinde
uzunca çalışılıp ciddi emek verildiği belli. İlk iki bölüm-kendi adıma
söyleyecek olursam- izleyeceğim şey adına umutlanmama sebep oldu.
1. Bölüm itibari ile karakteri tanıdık ve hikayeye doğrudan
bir giriş yaptık. Karakterlerin motivasyonları ve geçmişe dair yaşanmışlıkları
hakkında ipuçları elde ettik. Karakter tanıtımları çok incelikle ve senaryo
matematiğine yedirilmiş şekilde karşımıza çıktı. Bir senaryoda biz karakteri
olaylar karşısındaki tepkisi ve bu tepkiyi nasıl ortaya koyduğu ile tanırız.
Çoğu dizimizde bunun tam tersi yapılıyor. Öyle ki bu artık sektörde kronik bir
senaryo sorununa dönüşmüş durumda. Karakterler tanıtılırken onların ağzına
birkaç diyalog veriyoruz. Bu diyaloglar ile karakterler bizlere tanıtılıyor. Ya karakter kendini anlatıyor ya da bir
başkasının ağzından o karakter hakkındaki yargılar bize aktarılıyor.
Karakterlerin derdi altı doldurulamayan diyaloglar ile seyirciye aktarılıyor.
Diyaloglar ile karakterle empati kurmamız bekleniyor.
Magarsus dizisi bu hataya düşmüyor. Karakterler bir
çatışmanın içine sokuluyor, bir olay patlak veriyor ve o olaya her bir
karakterin tepkisini eylem olarak görüyoruz. Ne yaptıkları ve nasıl yaptıkları
ile onları tanımış oluyoruz. Ortaya konulan ürün seyircide bir haz meydana
getiriyor. Karakterler ile empati kurmamız kolaylaşıyor. Klasik senaryo kuralı
olan “Anlatma, göster” tıkır tıkır işliyor.
Karakterinize bu şekilde yaklaştığınızda diyalogları da
uygun kullanabiliyorsunuz. Karakterler hakkında verilen bilgilerin altı da
doldurulmuş oluyor. Örnek vermek gerekirse Halil Kurak ve oğlu arasında bir
çatışma yaratılmış yemek masasında. Bu sahnedeki diyaloglar geçmiş hakkında
bize bilgi veriyor ve bu incelikle yapılıyor. Diziyi başlatan ana çatışma
masada gündem haline geliyor ve tartışma hararetleniyor. Diyalogla verilen
bilgilerin altı olay örgüsü ile doldurulmuş oluyor, sakil kalmıyor.
Bir başka örnekte veliaht konusu açılıyor. Bu konu öyle pat
diye ortaya atılan bir durum olmuyor. Ana çatışma ile yedirilmiş bir sahne
yazılıyor. Bir sahne birden fazla şeye hizmet ediyor. Zaten bir sahne tek bir
şey anlatmak için yazılıyorsa o sahneyi çöpe atmanız gerekir. Hele ki bu
sahneyi sadece karakter hakkında bilgi vermek için yazıyorsanız senaryo
matematiği kurmak konusunda ciddi bir eksiğiniz var demektir. Magarsus her
sahnesi ile bu konudaki başarısını bizlere gösteriyor.
Bu aşamada erken olacak ama dizinin senaristleri Yunus Ozan
Korkut ve Mustafa Yürüktümen’i tebrik ediyorum. Dört başı mamur bir iki bölüm
yazmışlar. Her iki bölümün final sahnesi ile de bir başka kronik problemimiz
olan “dizi finali yazmak” noktasında ümit vaat ediyorlar. Her iki bölüm finali
heyecanı zirveye çıkardı ve önümüzdeki bölümü merak etmemize sebep oldu. Şimdi
heyecanla bir sonraki bölümü bekleyeceğiz. Hızlı ilerleyen olaylar dizinin
nereye doğru evrileceği konusunda da ayrı bir heyecana sebep oluyor.
Bir konu daha dikkatimi çekti. Dizinin kötüsü çok iyi
yazılmış. Düşman ne kadar güçlü olursa baş karakterinizi de o kadar yüceltir.
Bu konuda dizi çok başarılı. Tehdit unsuru olan düşman tek bir sahnede kendini
gösterdi ve gizlendi. Bilinçli bir tercih mi bilmiyorum ama bu tercihi diziye
artı kattığını düşünüyorum. Böylelikle odak noktamız olan Kurak Ailesi
arasındaki ilişkileri ve karakterleri daha yakından tanımamız sağlandı. Dış
tehdit içteki çatışmaları da yavaş yavaş ortaya çıkaracak gibi gözüküyor. Kurak
ailesinin fertlerini gelecekte zor tercihler bekliyor. Düşman eylemleri ile ne
kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Bu seçim dizinin gerilimi artıran bir unsur
oldu.
Dizi bir bütün olarak yüksek bir seyir zevki veriyor.
Falsosu çok az. Çağlar Ertuğrul’un ilk bölüm performansı dışında göze batan bir
durum olmadı. İlk bölüm bazı sahnelerde oyunculuğu bana abartılı geldi. İkinci
bölüm ise daha dengeli bir oyunu vardı. Zamanla gözüm alışacak gibi. Bakalım
sonraki bölümlerde bizleri neler bekliyor. Merakla bekliyorum. Tekrardan emeği
geçen herkesin eline sağlık. Bu seyir zevkinin artarak devam etmesini
diliyorum.