Bir süredir yurt dışında fırtınalar estiren Netflix,
Türkiye’ye 2016 yılının başlarında girmişti. Ulusal kanallar hiçbir şekilde
risk alamayıp, süreleri alabildiğine uzatıp kalitede dibi gördüğü için
Netflix’in ülkemize girişi heyecanla karşılanmıştı. Netflix ulusal kanallar
gibi üç saat süren diziler yapmayacak, diğer ülkelerdeki içerik çeşitliliği
ülkemizde de sağlanıp dijitalin olanaklarından sonuna dek yararlanacak, bu
rekabetçi tutum sektöre yansıyacak, beraberinde kalite yükselecek. Hayaller ve
beklentiler bu şekildeydi. Fakat ne yazık ki Netflix sektörü değiştiremedi, tam
tersine rekabetin TR’de de artması ve bütün dijital platformların pazara akın
etmesiyle Netflix gelenekselleşti, devcileyin bir ulusal kanala, daha doğru
ifadeyle bir ulusal kanalın dijital platformuna dönüştü.
Türkiye pazarına hızla ve heyecanla giren Netflix’in ilk orijinal dizisi
duyurulduğunda risk alamayacağı, tutan bir şablonun aynısını bize uyarlayacağı
belli olmuştu aslında. Hakan: Muhafız adını verdikleri dizi, Netflix’in daha
sonra sıklıkla tekrarlayacağı iyiyle şeytani kötünün fantastik mücadelesine
odaklanıyordu. Hollywood’ta özellikle Marvel ve DC sebebiyle suyu çıkan bu
kahramanlarla kötülerin fantastik mücadelesi bize oldukça kötü bir şekilde
uyarlandı. Yönetmenlikten efektlere, diyaloglardan karikatür düzeyindeki
karakterlere, olay akışına, senaryoya dek her şey çok kötü, gülünçtü, ki klişe
bir olgunlaşma aşamasından geçen kahramanımız Hakan’a atılan yumruğa yapılmış
efektler halen akıldadır.
Netflix ilk yerli dizisi için globalde bile iyice
sıkıcılaşan, suyu çıkarılan bu kahramanlık öyküsünde karar kılmıştı. Ama ne
yazık ki bunu gene aynı konseptte diziler takip edecekti. Netflix’in diğer
dizileri de Hollywood’ta klişeleşen şablonların kötü kopyaları olmaktan kurtulamadı.
Bu kez Beren Saat’le işbirliğine gidilen Atiye, Hakan: Muhafız’ın biraz
değiştirilmiş bir versiyonuydu. Burada da diyaloglardan karakterlere dek her
şey gülünçtü. Ama asıl sorun bu anlatılan hikâyelerin hiçbirinin bu topraklarla
bir alakasının olmamasıydı. Hakan: Muhafız, Atiye, Kıvanç Tatlıtuğ’lu Yakamoz
S-245, Serenay Sarıkaya’lı Şahmaran hem öyküleri, hem karakterleri, hem de
diyaloglarıyla çeviri hissiyatını yaratan dizilerdi. Sanki bu diziler, ABD’de
bir yerlerde İngilizce yazılıp TR’ye gönderiliyor, burada da çevirmenlerce
Google Çeviri kullanılarak çevrilerek hayata geçiriliyordu. Netflix’in çoğu
yerli dizisinin yürütücü yapımcıları, senaryo tasarımcıları arasında Jason
George’un olması da bunun sebeplerinden. George Beyin Ortadoğu pazarına layık
gördüğü diziler, Hollywood kopyası, birkaç done haricinde yerelleştirilememiş
diziler oldu.
Netflix; Hakan: Muhafız, Atiye, Yakamoz S-245, Şahmaran gibi
dizilerle ergen kitleyi oldukça kötü bir şekilde hedefledi ama dibi Tuba
Büyüküstün’lü Zeytin Ağacı dizisiyle görecekti. Son yıllarda popülerleşen ‘aile
dizilimi’ saçmalığını kanser üzerinden anlatan dizi sadece kötü değildi, aynı
zamanda dizinin amacı da kötüydü. Sağlık konusunda büyük sorunlarla hemhal
olunduğu bir zamanda izleyiciye aile dizilimi gibi bir şey üzerinden kanseri
yenebileceği umudunun verilmesi hayret verici, kötü bir durumdu. Fakat neyse ki
aradan farklı konularıyla sıyrılabilen diziler de çıktı: Kulüp ve Bir Başkadır.
Bu iki dönem dizisinden Bir Başkadır’ın sorunları genelde hem politik tarafında,
hem de ülkeyi tanıyamadan ülkeyi anlatma çabasındaydı. Aslında Bir Başkadır,
Netflix’in etliye sütlüye dokunmayan, sabun köpüğünden hallice öyküleri olan
diğer dizilerinden politik yapısıyla sıyrılsa da bir Hakan: Muhafız kadar
fantastik bir diziydi; zira “ülkeyi ve toplumsal sorunlarını anlatıyorum”
diyerek yola çıkılırken hiçbir karakter gerçekçi değildi. Misal emekli bir
öğretmenin Boğaz’a nazır yalısının olduğu, bu yalıda yaşarken Halk TV izleyip
muhafazakâr kesimi gömdüğü görülmüş şey değildi.
Netflix’in son yerli içeriğinin Şahmaran olması ise aradan
geçen yedi senede hiçbir şeyin değişmediğinin bir göstergesi. Şahmeran
efsanesini alıp Twilight’ın kopyası olarak ekranlara taşıyan bu diziyle
Netflix’in kaliteyi zerre umursamadığını, umursamamaya devam edeceğini
görüyoruz. Disney+, BluTV, Exxen ve daha nicesiyle iyice büyüyen pazarda
rekabet kaliteyi artırmıyor ne yazık ki. Belki başka ülkelerde bu rekabetle
içerik kalitesi yükseliyordur, ama bizde tam tersi oluyor. Netflix bir ulusal
kanal gibi diziler yaparken Amazon ve Disney+ da kaliteyi umursamıyor.
Disney+’ın ülkeye girer girmez yeşil ışık yaktığı şu içerikler kalite konusunda
fikir verebiliyor: Recep İvedik 7, Kaçış, Dünyayla Benim Aramda… Yıllardır
ülkemizde olan ama niyeyse TR için hiç içerik üretmeyen Amazon’un ilk yerli
içeriği de (Rüyanda Görürsün adlı film) ulusal kanallarımızın yazın yayınladığı
romantik komedilerinin bir yenisi.
Bu uluslararası platformların durumu böyleyken ve bu
platformlara dizileri yerli şirketler hazırlarken en iyi dizilerin yerli
platformlardan çıkması da durumun ilginç tarafı. Yani yapım şirketlerimiz,
Netflix’e Şahmaran, Hakan: Muhafız, Atiye, Aşk 101; Amazon’a Rüyanda Görürsün;
D+’a Kaçış gibi içerikler hazırlarken BluTV’den Masum, Puhu TV’den Şahsiyet,
Exxen’den Gibi gibi başarılı diziler de çıktı. Zaten dijitalde henüz bu
dizileri yakalayabilen içerik üretilemedi. Durum böyle. Platformların rekabeti
sayesinde kalitenin yükselmesini beklerken ülkeye giren her dijital platform,
ulusal kanal içeriklerini ve Hollywood’u kopyaladı. Sonuçta kalite
yükselemediği gibi iyi içeriklerin sayısı bir elin parmaklarını geçemez oldu.
Bu durum en azından bir süreliğine daha böyle gidecek gibi görünüyor.
Kalitenin yükselmemesi, birbirinin kopyası diziler
yapılmasının sebepleri arasında RTÜK’ün TV’den sonra dijital platformları da
denetlemeye tabi tutmasında yatıyor. Dolayısıyla dijital platformlar risk
almıyor, toplumsal sorunlara odaklanan, yetişkinleri hedefleyen, ciddi
içerikler yerine sabun köpüğü fantastik diziler ve ıssız adamlı romantik
dramalar (en sonuncusu Netflix’in kötülükte zirveyi gören filmi Kal oldu), yaz
dizisi tadındaki romantik komediler yapıp günü (ayı) geçirmekle yetiniyor.
Bakalım Netflix’in sıradaki fantastik dizisi ne olacak? İsmi cismi ne olur bilinmez
ama kalitesinin Hakan: Muhafız düzeyinde olacağını söylemek için kahin olmaya
gerek yok.