Tozluyaka: Katil kim?

Tozluyaka: Katil kim?
“Görünmez sınırlar vardır. İnsanı insandan ayıran. Sınırı geçtiğin an bir ‘Dur!’ derler adama. ‘Geri bas, buraya ait değilsin!’ İlk fırsatta geldiğimiz yere geri gönderecekler bizi. Açık vermek yok, hata yapmak yok, Vefa’nın katilini bulmadan buradan çıkış yok!”
 
İlk bölümün ardından bir yazı yazmıştım; şimdi üzerine konuşacak konular birikmişken ilk olarak şuna dikkat çekmek istiyorum: Sadece ilk bölüm itibariyle bize nasıl bir kaliteli dizi olduğunu gösterdi ama her hafta ilk bölüm gibi bir bölüm ortaya koymak zordur ve yakınından bile geçse mutlu olur, izlerim. Ama her hafta istisnasız aynı tempoda, kalitede, aynı heyecan ile devam etmesi başlı başına takdire şayan!  Her geçen gün, en önemli sebebi süreler olmak üzere, artan niteliksiz diziler içinde zamanı değerli kıldığı için de teşekkür ederim. Tebrikler!
 
Dizinin aslolan, esas olan hikâyesinin temelini oluşturan konu “konser gecesi”. Çünkü diğer tüm konuların ortak bir payda üzerinde birleşmesine ve yaşam adını verdiğimiz insan ve zaman birleşimin bu dizide birleşmesine vesile olan konu, bu konu... Buna ‘tesadüf’ diyenler çıkar, tesadüflere inanmayıp ‘kader’ diyenler çıkar, ama sonucunda Vefa’nın olayı ile tüm yan hikâyeler ya sıfırdan başladı ya da eski bağlantılar gün yüzüne çıktı.
 
Ben de hem bu sektörde, öncelik olarak senaryo üzerinde olmak üzere, çalışmak için çalışan biri olarak; bundan da önce bir izleyici olarak bu kurulan “konser gecesi” hikâyesini çok sevdim ve beğendim ki zaten benim çok sevdiğim bir anlatım türüdür de. Biraz yorumlara da göz attığımda herkes beğeniyordu.
 
Madem bu bölüm katili öğreniyoruz ve dizi yepyeni bir ivme alıyor, ben de bugüne kadar ki teorilerimi ve olayları/durumları sıralamak istiyorum:
 
Katil kim?
 
“Katil kim?” oyununun, bu türü sevenler için ve bizim sektörde kalitelisi az yapılan bir tür olduğu için özel bir yeri var. Ben, hep bu konuları sevmekle beraber bir de yaşamda genel olarak teori üretmeye bayılan biriyimdir. Ee, teori üretmeye bu kadar müsait diziler de olunca çok güzel oluyor. Ama bunu bilmek için illâ bileceğim, tutturacağım diye yapmıyorum, hani felsefede cevaptan çok soru sormak önemli ya, bu da o hesap. ^^ O zaman başlayalım:
 
1- Cemre: İlk andan itibaren bende 'Katil Cemre olabilir' düşüncesi oluştu. Bunu şu tweette görebilirsiniz:
 
Bunu ilk olarak Cemre'nin, 1. bölümün ilk sahnelerindeki tavrı ile düşündüm, oradaki tavrı; sonrasında dizi boyunca ki tavrı, karakteristik yapısı bunu bana düşündürttü. Ama bunu öncesinde tweette de dediğim gibi ‘Cemre yaptı sanılacak’ dedim. Çünkü hikâyenin mantığı bunu dedirtiyor. Çünkü birilerinden bölümler boyunca şüphelenmemiz lazım. Onun için bunu tahmin etmek mesele değil. Aslında ilk düşündüğüm ama yazmadığım şu idi: Cemre yaptı sanılacak, Cemre yapmamış olacak ama sonunda gene Cemre çıkacak. ^^
 
Devamında Cemre'nin o soğuk ve gizemli havasının sebebini geçmiş hikâyesi ile öğrenmiş olduk. Ama açıkçası bana göre, bunu yapması için konser gecesinde ekstra bir dayanak lazım olması gerektiğini düşünüyorum. Cemre, Vefa’nın Hazal’a tecavüz etmeye çalıştı yalanını duydu mu Berklerden o gece mesela? Bunu hiç bilmiyoruz. Zaten her şey hızlı gelişti. Onun için Cemre konusunu, elimizdeki verilerle çok öne çıkartamıyorum.
 
Ama Vefa ölmeden (Kenan’ın onun peşinden geldiği zaman) önce Cemre okula giriyor, ha bu Berk’in kurduğu oyunu güçlendirmek için tatlı bir senaryo hamlesi, ama sonuçta cemre de Vefa ölmeden önce okulda... Kısacası son olarak Cemre’nin psikolojik sorunları nedeniyle twettede söylediğim gibi kişilik bozukluğu olan, çift karakterli şeklinde bir olması (sırf Cemre özelinde demiyorum) Cemre dışında da katilin böyle biri olması benim çok hoşuma gider... Göreceğiz.
 
2- Bilal’in hikâyesine bağlı bir kişi, arkadaşı vb.:
 
İlk bölümün ardından yazdığım yazıda -tweette de paylaştım bu- şunları demiştim:
 
Bilal’in uyuşturucu sattığını anlamış ve Vefa’nın ölümünün bu şekilde bağlanabileceğini düşündüm. Zaten hep farklı açılardan bakmaya çalıştım.
 
Son bölümde Bilal’in Kenan’a yakalandığını öğrendi ve onu bu sayede kullandığını da. Konser gecesi Vefa’ya bir şey verdi Bilal. Zaten okulda girmek için çırpındı durdu. Ama Vefa ile bir şey gönderdi ve gönderince o şeyi rahatlayıp mahalleye düğüne gelmişlerdi. Şimdi Bilal’in bir arkadaşı veya Bilal’e bağlı biri o gece görüntüleri almak için okula girdi ve tam hareket geçtiğinde Vefa’nın güvenlik odasında olduğunu gördü ve durdu bekledi. Sonra zaten Vefa elinde görüntüler, peşinde Kenan çatıya çıktı. Sonrası karanlık... Burada o kişi devreye girmiş olabilir ve olanlar olmuş da... Bilal’in aşırı derece bir bağlantısı olmasını istemem açıkçası ama olayların içinde olmasını senaryonun gidişatı açısından düşününce mantıklı geliyor...
 
3- Kenan:
 
Kenan’ın yapmadığını ilk andan beri düşünüyordum, ama buradan da bir ters köşe olur mu diye aklımın bir köşesindeydi hep. Çünkü dizinin ismi Tozluyaka ve Kenan, Vefa’nın cenazesine geldiğinde Osman, Kenan’ın yakasındaki tozu almaya çalıştı. Bunun ilk etapta fake olması açık bir şey ama işte bu dediğim, ters köşe miydi? Çünkü isimleriyle uyuşan toz detayı sanki bende hissel olarak, yazıya dökemiyorum ama bir farklı havası ile çok göze batıyor ve ters köşe yapabilecek gibi duruyor. Şimdi zaten son bölümde Kenan ve Vefa çatı da buradan Berk’e bağlayacağım, ama Kenan?
 
4- Berk:
 
Şimdiye kadar izlediğimiz en belli başlı şeyler, Berk’in kuruduğu oyunun, oyunların bir neticesiymiş.  Ama Berk, hastanedeyken yastığının arkasından bir not çıkardı, yani o notun orada olmasının sebebi dizininin devamında, notları gönderen biri var ve bakın Berk’i de olayın içine çekti. Ama bu oyunu Berk kurduysa o notun hastane ne işi var? Dediğim gibi sırf seyircinin kafası karışsın diye Berk orada kendi yazdığı nota, hem de önemli bir olay yaşadıktan sonra onu dereden bulup da bakacak. Kısacası hastanedeki bu not sırf kafa karışmaktan ziyade altının doldurulması gerektiği bir olay zincirinin parçası. Asıl varmak istediğim: X bir kişi daha var. Ve Berk’i de bu hikâyenin içine çekmek istedi ama zaten Berk ilk baştan beri kendi de plan yapmış...
 
5- Duru:
 
X kişi Duru mu? Sadece ilk görüntüyü mü gönderdi? Eğer tüm her şey Berk’in bir oyunuysa Berk, Ali’nin elindeyken Cemre; Ege ve Hazal’ın okuldaki konuşmalarını Alilere kim gönderdi? Kısacası zaten Berk’ten ayrı, farklı kişi veya kişilerin de bu gizemli tarafta olduğu net bir şekilde belli, ha Berk‘e çalışan biri yoksa...
 
5. Bölümde Zeyno ve Arap’ın zorlaması ile konuşan Duru, sadece ilk videoyu gönderdiğini söyledi ama beni ikna etmedi bu, sonra ondaki bu gizemli havalar ya katil olduğu ya katili bildiğini ve not/video gönderme gibi bir şeyler yaptığını gösteriyor ama böyle biri olursa nedenini diğerlerinden daha fazla merak ettiğimi söyleyebilirim.
 
6- Ender, pardon ^^ Önder:
 
Önder Hocam, seni buraya yazdığım için kusura bakma. Derya, Ali, Zeyno ve Arap katil değilse sende değilsin hocam. Ama hadi bir üstüne konuşalım. Konuşalım konuşalım da konuşacak falsosu yok ki hocamın. Bu kadar temiz olmak çok şüpheli, yookkkssaaaa, şaka şaka. ^^ Önder Hocamı başka biri kalmasın kenarda diye yazdım ama ne anlatayım ki.  Sadece eğer Önder çıkarsa çok acayip olur, çok!
 
Şimdi bir de ilerisi için teorilerde, düşüncelerde bulunmak istiyorum:
 
Bu tarz dizilerde, yani katil kim oyunu oynadığımız dizilerde, dizinin devamı için aynı derece bizi sürükleyecek hikâyeler lazımdır. Bu da şöyle olur, önce katili bulmaya çalışırız, sonra katil buymuş denir ama ileride öğreniriz ki bu değilmiş, ya da katil öğrenilir seyirci tarafından ama katil yerine başkası yakalanır. Sonra gerçek katilin yakalanmasını izleriz. Sonra tam her şey bitti derken bir yeni olay da patlak verir bizi alıp sürükler.
 
Ben açıkçası 9. bölüm itibari ile bu konunun biteceğini düşünmüyordum. Evet bir şeyler öğreniriz ama daha konu devam eder. Fakat 9. bölüm 2. fragmanı izledikten sonra ileride olmasını düşündüğüm bir şey daha erken olabileceği düştü aklıma:
 
Önceden ileride birinin daha öleceğini düşünüyordum ki bu demin bahsettiğim bizi alıp sürükleyecek yeni ve büyük konu. İşte 9. bölümde bir parti olması, yani kalabalık bir ortam olması bana o gece gene Vefa olayı gibi bir şeyin olabileceğini düşündürttü.
 
Ama benim düşündüğüm şuydu: 8. bölümde Hazal, Ege’nin çok parası olduğunu duyunca keskin bir bakış atmıştı. Berk’le de araları bozulunca Hazal’ın sinsi bir plan içinde olacağını ve hem Hazal’ın hem Ege’nin dizideki işlevini artırmak veya devam ettirmek için buradan bir konu oluşturulacağını düşündüm. Ve sonunda Ege’nin öleceğini ve gene katil kim oynayacağımızı. Ama bunun hemen olmayacağını. Fakat şimdi bunları yazarken ilk düşündüğüm zamandan bir tık uzak kaldım bu fikrime, bakalım...
 
Önermeler
 
“... Biz kim miyiz? Biz neysek oyuz. Olduğumuz gibiyiz. Doğru ya, zaten bu yüzden nefret ediyorsunuz bizden, gizlimiz saklımız olmadığı için. Ne gizlediğimiz ne utandığımız hiçbir şey yok bizim. Ne yüzümüzü kızartacak yalanlarımız, ne belimizi bükecek sırlarımız var. Ben Ali Öztürk. Pusulası vicdanı olan bir babanın ve gücünü dürüstlükten alan bir annenin oğluyum. Alnım açık yüzüm ak benim, burun; tüm gücünüzle gelin.
 
Ali’nin bu sözleri ile Tozluyaka tayfasını anlattı... Dizilerin fıtratında önermede bulunmak vardır. Temalar üzerine kurulur. Kimi adalet duygusunun mustarip kalır bunu anlatır, önermede bulunur. Kimi tema kurarken “Ailen için her şeyi yapabilir misin?” diye sorar. Bunlar sadece birer örnek, işte Ali’nin dedikleri de birkaç örnek...
 
Derya zor durumdayken ona sahip çıkan bir adamın hikâyesi vicdan önermesi. Derya’nın Kenan’a “Onu öyle bir adam yetiştirdi ki sen onun hatırasıyla bile yarışamazsın...” demesi, merhametin ve aşılanmış doğru sevginin önermesi. Kenan’ın kötü baba olması, gene Derya’nın da dediği gibi “herkes anne baba olmasın”ın önermesi...
 
Kader'e karşı düşüncelerimizde, ben düşünmedim ama en azından düşünenler için, fikirler değişti, değil mi? İlk gördüğümüzde kocası uzun yol şoförü, kızı ile kalan bir kadın. Sonra ilk bölümde Bilal ile bakışmalarını gördük, sonrası malum, geçen bölümlerde Derya'nın duyduğu dedikodu yapan kadınlar gibi Kader hakkında hüküm verildi, ister istemez. Gerçek yaşamda da bu böyle değil mi? Bu bağlamda demiyorum, her konuda, önünü arkasını bilmeden hüküm verilir, yaftalanır... İşte değerli yazarlar (bence) Kader'in hikâyesi ile dizideki önermelerin birini oluşturmuşlar. Ve de Zeyno'nun annesi ile olan diyalogları, babasını Zeyno'nun penceresinden bize sunmaları bu önermeyi açıklamak için çok güzel kurulmuştu. Çünkü kızının fikirlerinde, kararlarında yanında olan bir baba gösterdi Zeyno ve tam tersi bir anne. “Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildir”in önermesini de tokat gibi çaktı. Zaten Zeyno da son bölümde bu konu olsun Ali konusu olsun “-mış” gibi yaptım diyerek ortaya koydu ve kendi değişiminin de başlangıcı oldu bu.
 
6. Bölümdeki bu dilek balonu sahnesi, dizide her şeyden bağımsız inci gibi parıldayan bu dostların 4’ünün bir daha olamayacağını bilmek boğazda yumru olurken, yaşamın da geçiciliğini vurguladı, önermesiydi.
 
Ege’nin hoyratlığının da sebebi aynı Berk’te olduğu gibi ebeveyn sorunsalı olduğu ve her ne kadar “Ben böyle mutluyum...” demiş olsa da olmadığı açıkça belli olurken ebeveyn sorumluluğunun önermesi vurgulandı.
 
Çağrı ve Ege’nin Vefa olayında vicdansızlıkları da çok güzel vurgulandı. Çağrı vicdan azabı çekerken Ege’nin tavrı ve de hepsi beraber Vefa’nın -tuvaletten sonra- merdivenlerden çıkışını izledikten sonra Çağrı’nın aşırı sevinci bunların vicdansızlıklarını ve böyle insanların olduğunu gösterdi.
 
Tozluyaka ekibinin Osman amcalarına karşı tavrı ile merhamet vurgulanırken, Hazal’ın zenginlik oyunu; ailesinden ve olduğu kişiden utanması ile ne olduğunu unutan ve farklı davranan, yalan ve yanlışı fıtratının bir parçası edinen insanların için önermeden bulundu.
 
İşte ben bunları ve daha fazlasını gördüm, “vefa”lı dostlar gördüm, bu “vefa” için mücadele ederken acılarını yaşayamayan dostlar gördüm onun için esas olan hikâyedir!
 
Aklıma gelmişken -önerme kısmı da bitti- şu konu üzerine bir iki kelam edeceğim:

Bir dizinin, filmin vb.nin başarılı olmasın sırrı her şeyin, her kesin doğru yerde ve doğru zamanda bulunması, buluşması ile oluyor. Önce doğru senaryo oluşturulması lazım. Sonra senaryoyu doğru yapımcının alması, doğru kanala sunması lazım. Sonra doğru yönetmenin projenin başına geçmesi lazım. Doğru yönetmen başa geçip dizi hazırlıklarını başlatması; yapım da bir taraftan müziği yapacak doğru kişiyi bulması, sanat ve bir dolu alanda emek verecek doğru kişileri bulması lazım. Sonra yönetmen de doğru oyuncuları kurmak zorunda. Ben yazarken yoruldum bir de bunun yapılması düşünün...
 
Tamam, “İşleri bu, yapsınlar” diyebilirsiniz, haklısınız ama mesele yapıp yapmamak değil, en doğrusunu yapmak. Tozluyaka’nın bir avantajı en doğrularını bulmuşlar, illâ %100 değil ama oranı çok yüksek.
 
Oyuncular senaryoda yazılan şeyleri, yani yazıdakileri görsele o kadar güzel döküyorlar ki aslolan hikâyenin yanında diğer yan hikâyeleri, çiftleri izlemek inanılmaz güzel oluyor. Ki ben aşırı 'ship'in hikâyeye zarar verdiğini düşünen bir şahsiyetim. Ama ben bile bu dizi için “Hangi karakterleri çift yapsanız o kadar yakışıyorlar.” diyebiliyorum.
 
Son olarak: Sonuçta bu profesyonel bir iş. Kimse bu kadar yapmak zorunda değil, neyi? İşi, diziyi sahiplenmeyi. Bunu nasıl mı anladım? Zaten ilki demin de bahsettiğim bize sundukları başarı. İkinci olarak da sosyal medya paylaşımları, dizinin etiketini paylaşırken, bilmem kaç gün kaldı yeni bölüme, derken bile bunu hissettiriyorlar.
 
Oyuncuların mı dizinin mi aurası/enerjisi bilmem ama yaptıkları işi sahiplendikleri apaçık görünüyor. İlginç ve ilgi çekici videolar çekiyorlar, ama bunu yaparken en doğal halleriyle yapıyorlar.
 
Not: Her zaman olumlu taraftan bakmaya çalıştığım için olumlu şeyler yazıyorum, tek bu dizi özelinde değil, her şeyde. Ama aklımla dalga geçen olursa o ayrı. :)
 
Not: Dizinin bir sürü konusu, hikâyesi olduğu için (onlar hakkında yazmama rağmen) yazı çok uzun oluyor diye eklemedim, onun için yan hikâyelerden ve çiftlerden daha derin ve hiç bahsetmedin, diye düşünen olursa o yazdıklarımı yeni bölümün ardından yazacağım yazıya ekleyeceğimi de söylemiş olayım.
 
Heyecanı eksik olmayan bu güzel dizinin yeni gününde hikâyesini anlatabilene kadar nefesinin kesilmemesini en içten şekilde diliyorum. İnşallah da öyle olur, olacak! Tüm ekibe kocaman sevgiler, emeğinize; kaleminize sağlık.
 
Naçizane bir yazı, teşekkürlerimle;
 
Naim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER