Yargı'yı neden bu kadar seviyoruz?

Yargı'yı neden bu kadar seviyoruz?
13.11.2015. RaniniTv için son olarak bu tarihte bir yazıyı kaleme almışım, sonradan televizyon ile aramıza büyük bir uçurum girdi ve yedi yıllık geçen sürede Yargı’ya kadar herhangi bir işi açıp izlediğimi bile hatırlamıyorum. Hiçbir zaman kendimi iyi bir televizyon izleyicisi olarak görmedim ama eskiden izlediğimiz işlerin olmaması, tahmin edilebilir senaryolar, yaz dizilerinin bile güldürmemesi sanırım bu uzaklaşmanın en büyük sebeplerinden biri. Herkes katılır mı bilmiyorum ama bir düşüncem vardır; ‘’Bizim dizilerin ömrü en fazla 20 bölüm, mutlaka ama mutlaka bir süre sonra bozar.’’ Tanıtımları çok eğlenceli görünen romantik komedi yaz dizilerimiz bile ağır drama bağladığı için nasılsa ne olacağı belli başlamaya gerek yok deyip geri duruyordum ama büyük konuşmuşum. Sen yıllarca dramdan kaç, dizi izleme, gel Yargı gibi dramlardan dram beğenebileceğin bir işi ayıla bayıla izle, fragman için gün say. Olacak iş değil.. Pekiii, bana göre 2021’in hatta son yılların en iyi işi olan Yargı’yı neden bu kadar çok seviyoruz? Diziye verilen bu zorunlu arada bunu düşündüm ve kendimi yazıyı yazarken buldum. Gelin hep birlikte benim diziyi sevme nedenlerime bakalım..
 
*Senaryo
Dizinin sevilmesinde en büyük etkenden başlamazsak olmazdı sanırım. Sema Ergenekon kalemiyle her hafta beynimizi o kadar çok yakıyor ki, bölüm yayınlandıktan 2-3 gün sonra bile fark etmediğimiz detayları görüyoruz. Bölümü yayın saatinde bir kere izlemek yetmiyor. İnce mesajları, geleceğe atıfta bulunan detayları fark etmemiz için ikinci bir tekrar şart oluyor salim kafayla. Bunca yıldır özetler ve fragmanlarla dizi takip edip her şeyden haberdar olan ben için böyle bir senaryo izleyebilmek bulunmaz bir nimet. Sema Hanım işlerini çokça duyduğum ama daha önce hiç izlemediğim bir senaristti, ilk tanışıklığımızın böyle olmasına çok seviniyorum. Yargı’nın da ömrü uzun olsun tabii ki ama bundan sonraki işlerinin takipçisiyim. İlham melekleri sizi hiç yalnız bırakmasın, kaleminize sağlık.
 
*Klişelerden uzak olması
Başrol kızın erkek arkadaşı ona aşık değil, araya giren kötü ikici adam ve kadınlar dizide yok, bir kadınla erkek arkadaş olabilir, konular sakız gibi uzamıyor.. Ve en önemlisi uzun yıllar sonra birbiriyle konuşan bir çift izliyoruz inanabiliyor musunuz? 14 bölüm geçti ama ben hala saçma yanlış anlaşılmaların olmadığı, iki kişinin konuşarak ya da metaforlar üzerinden -seni seviyoruz su şişesi- anlaşabilmesini hayretler içerisinde izliyorum. Ne kadar basit bir şey gibi görünse de bizim dizilerimizde bu olamıyor maalesef. Olayları uzatmak için, kimse birbiriyle konuşmuyor ve kendi kendine karşısındaki insan adına kararlar alıp bizi de ekran karşısında delirtiyorlardı. Hiçbir şey için olmasa bile bunun için bile Yargı izlenir. İnsanlar arası iletişim önemli, daha çok konuşalım ve birbirimizi anlayalım.
 
*Karakterler
Yargı klişelerden uzak bir dizi demişken Ceylin ve Ilgaz karakterlerine de değinmeden olmaz sanırım. Lady’s first deyip kraliçemiz Ceylin’den başlamak istiyorum. Sonunda kanatsız melek olmayan kadın bir karakter izleyebiliyoruz, çok şükür. Dizilerde başrol kadınlara yüklenen bu asla hata yapmaz, yapan erkeği affeder, sürekli iyiliğin temsilcisidir misyonundan çok sıkılmıştım. Niye bu yüce misyon sadece kadınlara yükleniyor hiç anlamıyorum. Ceylin gayet de hatalar yapan hatta bazen bu hataların bedelini ödemekten kaçmaya çalışan, yeri gelince küfreden, bazen yalanlar söyleyen, yan yollara sapan ama yine de tüm bunlara rağmen çok sevdiğimiz biri. Ne istediğini biliyor, utanmadan sıkılmadan, ilk hareketi erkek tarafından beklemeden hareket edebiliyor. Kadınlar da insandır sevgili senaristler, kanatlarımız yok, lütfen gereksiz misyonlar yüklemeyelim hemcins ve karşı cinslerinize rica ediyorum..

Şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım. Ceylin ne kadar gerçekçi bir karakterse, Ilgaz da bir o kadar gerçekten uzak. Lütfen her bölüm öncesi ve sonrası ‘’Ilgaz Kaya tamamen hayal ürünüdür’’ uyarısını ekranlara koyabilirsek belki beklentilerimizi biraz da olsa düşürebiliriz. Sonunda saygılı, toxic olmayan, karşısındaki kadının sınırlarına saygı duyan, kızın ağzına ağzına girip etkilemeye çalışmayan, derdini bağırıp çağırmadan anlatan doğru düzgün bir karakter izleyebiliyoruz. Yıllardır izlediğimiz başrol erkekler hata yapar, aldatır, terk eder, başkasıyla olur, kadın karakteri aşağılar ama melek kadınlarımız onları hep affeder çünkü aşıklardır klişesinden uzak bir esas adam izlediğimiz için ne kadar teşekkür etsem az. Hala Ilgaz’ın böyle iyi biri olmadığını kabullenemeyip, ‘’Ilgaz katil, dizinin en kötüsü o çıkacak, kötü abi vs.’’ teorileri yazanlara lütfen rica ediyorum, yapmayın. Televizyon böyle karakter kaynıyor, lütfen savcımdan uzak durun. Teşekkürler.
 
*Düşündürüyor olması
Dizimiz maalesef ki hiç yabancısı olmadığımız kadın cinayeti ile başladı. İnci karakterini tanıdıkça herkesin aklında tek bir soru oluştu; sadece iyiler mi öldürülmeyi hak etmez? Bir insanın iyi biri olmaması ya da hatalar yapmış olması onun öldürülmüş olmasını haklı çıkarır mı? Tabii ki hayır. Yedi bölüm boyunca izlediğimiz İnci için maalesef ki bir katili haklı bulan tweetler yazıldı, senarist kadın cinayetlerini haklı çıkarıyor diye eleştirildi ama benim dizideki en favori sahnelerimden olan Ceylin-Engin yüzleşme sahnesinde herkesin bu soruların cevaplarını aldığını düşünüyorum. Kimse ölmeyi hak etmez, ki böyle bir hakkımız yok!
 
*Cast seçimi
Dizilerde genelde başroller en çok sevilen karakterler olur ama burada dizilerin en kötüsünü izlemekten bile keyif alıyorum ben. Pars savcı karakterini canlandıran Mehmet Yılmaz Ak, Eren komiser, Uğur Aslan, Yekta’yı bile sevmemizi sağlayan Uğur Polat.. Çocuk oyuncu kastından tutun ailelere kadar sevmediğim performans yok. Nazar değmesin.. Buradan dizimizin Cast Direktörü Mine Güler'e selamlar gönderiyorum..
 
*Başrollerin uyumu
Bu maddeyi belki de en başa eklemem gerekiyordu çünkü bu benim diziyi izleme sebebim. Hayır, Aşk 101 izlemedim, daha önce Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu uyumundan habersizdim. Yazık olmuş bu geçen zamana ama bir yandan da ilk olarak onları Ceylin ve Ilgaz olarak izlediğim için çok mutluyum. Bu benim Pınar Deniz’i ilk izleyişim, onunla Burcu olarak değil de Ceylin olarak tanıştığım için ne kadar memnunum anlatamam. Kaan Bey’i Kampüsistan zamanından beri severek izlerim. Her partneriyle yakışacak kadar uyumlu biri ama Pınar Deniz ile uyumunu 10 üzerinden 10! İki farklı dizide, iki farklı çifti hiç birbirini andırmadan başarıyla canlandırmak kolay değil. Bu çifti ilk olarak kim yan yana getirdiyse büyük resmi görmüş, çok teşekkürler! Ilgaz gibi bir adamı büyük oyunlara gerek olmadan ses tonu ve bakışıyla canlandırdığı için Kaan Urgancıoğlu’na, Ceylin’i kendisiyle içselleştirip Pınar’dan bir parça koyarak her hafta yüreklerimize dokunan Pınar Deniz’e teşekkürler.
 
Covid belasından kurtulup, bir an önce kavuşmak dileğiyle.. Hepimiz çok dizimizi özledik..



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER