Sen Çal Kapımı: Dünyaya 101. geliş

Sen Çal Kapımı: Dünyaya 101. geliş
Merhaba. Bu dizi hakkında şu ana kadar hiç yorum yazmadım. Seçtiğim alan gereği, güzide ülkemde yapılmış işlerden internet platformlarına ve televizyona gelen birçok projeye göz attığım gibi bunu da az çok takip ettim elbette ama ilk defa yorum yazma gereği duydum. Zira uzun süredir ilk defa senaryonun yanı sıra birden fazla karaktere sinir oldum ve Twitter’a azıcık göz attığımda da yalnız olmadığımı gördüm.
 
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ben bu yazıyı yazarken an itibariye saat 00.23, bölüm az önce bitti ve var olan bütün sinirlerim halaya durmuş vaziyette. Neden mi? Zira binlerce kişiyle beraber sekiz aydır ortalarda dolanan, aynı zamanda televizyonda yazdan kalmış tek dizinin baş karakteri olan Serkan Bolat diye tabir ettiğimiz Robot Bey’in dünyamıza 101. gelişine şahit oldum.
 
Neden mi 101? Çünkü kendisi bir önceki bölümde ‘Yüz kere dünyaya gelsem yüzünde de sana âşık olurdum.’ aforizmasıyla göz doldururken, uçak denize düştüğü sırada su kaynatmış olan o beynindeki boşluk sebebiyle bu bölümdeki hareketleriyle izleyenlerin küfür kotasını doldurdu.
 
Önceki hafta kına, hamam, nikah diye coşan bütün fan sayfalarının geçen bölüm sonu itibariyle ‘kurumuş boğazım’ moduna döndüğü şu bir haftada bu dizi ve senaryosundaki o akıllara zarar gidişat hakkında o kadar çok şey gördüm ki oturup bu bölümü baştan sona izledim. İzledim de...
 
Hay izlemez olaydım!
 
29 bölümdür iyilik melekliğinde çağ atlamış bu garip kızcağızımız Eda’ya o acı çekişlerinde zamanında yardımının dokunduğu bir insan da destek çıkmadı ya! Vallahi pes! Kız düğün günü hayatının şokunu yaşasın, âşık olduğu adam iki ay ortadan kaybolup sonra eski sevgilisi ile el ele çıkagelsin, ama bütün ahali kendi derdinde olsun! Oh valla, suyundan da koy!
 
İşin ailevi kriz kısmına girmeyeceğim bile, zira orası baya Çarşamba pazarı. Neresinden tutsak elimizde kalıyor.
 
Kızcağız gitsin; ona aylar sonra sempati gösteren kaynanasına agorafobiyi yenmesinde yardımcı olsun, kadın gelsin Eda acı çekerken Serkan’ın yaşadığı haberini ondan saklasın. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi ortalarda dolansın. Öte yanda da zibilyon defa yardım ettiği ofis ekibinin muhtelif eksantriklikteki çalışanları mürdüm eriği ve İspanyol sevgili gibi üfürükten konu başlıklarıyla boğuşadursun. Yemin ediyorum trajikomedi!
 
Kadrodaki tek akıl ve mantık sahibi olan, aynı zamanda da kendisine yapılan iyiliği unutmayan karakter Sirius çıktı ya, geri kalanlara da yemin ederim yazıklar olsun!
 
Bildiğim kadarıyla proje birkaç bölüm önce senarist değiştirdi. Önceki hanımefendinin bilhassa son bölümlerde yaptığı akıllara zarar hamlelerden sonra yeni ekibin Eti Canga reklamındaki ortam gibi teslim aldıkları o senaryoyu toplamaları da mıntıka temizliği gibi bir şey olacaktı.
 
Kendileri de iki üç bölüm toz alıp ortadaki çöpleri toplamalarına rağmen ortalığı hâlâ tam tabirle besinlerin oksitlenmiş kalıntılarının götürdüğünü görünce çareyi en başa sarmakta bulmuş. Kendi çaplarında haklılar mı? Kesinlikle evet.
 
Adamı en baştan aşık edip bazı şeyleri yaşanmamış saymak istemişler, televizyon tarihinin en büyük klişelerinden birine düşmelerine rağmen fena da etmemişler. Ama bazı yerleri yazarken ipin ucunu birazcık kaçırıvermişler. Hâl böyle olunca da ortaya tuzlu sütlaç gibi bir şey çıkmış. Öyle lezzetsiz, öyle kifayetsiz, öyle sevimsiz...
 
Yahu, bu adam ilk bölümlerde bile bu kadar hanzo değildi. En azından merhaba demek veya teşekkür etmek gibi şeyleri biliyor ve kullanıyordu. Daha nezaket sahibiydi. Sorarım size, bu robota format atarken elinizin ayarı nereye kaçtı? Yeni sürüm hali niye akıllara zarar çıktı?
 
Kaybolan Serkan geri mi geldi, yoksa kış uykusuna yatmış bir boz ayı mağarasından mı çıktı belli değil!
 
Bir de mevzunun boncuk gözlü bukalemun kısmı var. Bulunduğu ortamın rengini alan bu güzide hayvanımızdan feyz almış olan Selin karakteri bölüm başından beri sinir kat sayılarını üçer beşer arttırmakla kalması bir yana, amiyane tabirle hafıza kaybından faydalanıp yamandığı bu adama sülük gibi yapışarak hayvanlar alemine büyük bir şok yaşattı.
 
Gerçi son sahnede yaptığı hareketle eşekler tepesice bir hale gelen Serkan Bolat onu geçti ya, orası da ayrı bir konu. Gerçi tepseler fena da olmazdı hani, belki o münasip bir yerine kaçan hafızası geri gelirdi.
 
Bu konuda söylenebilecek çok şey var ama bipleniriz, o yüzden durumu şöyle özetleyeyim; sıradaki şarkı eskisinden beter olan yeni sürüm robot ve yanındaki şizofren bukalemuna gelsin!
 
Sözün özü; evleneceği adamın emaneti olan köpeğe sahip çıkmış bir Eda ve Cem Adrian’ın o güzel sesinden dinlediğimiz şarkıyla açılan bölüm çıktığı fabrikaya geri yollanmasını talep edeceğimiz o robotun yaptığı hamleyle bozuk yoğurda döndü.
 
Bu toplu cinnette emeği geçen herkese helal olsun!
 
Son sahneyi görüp delirmeyen beri gelsin efendim, sıradaki can pazarında görüşmek üzere! 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER