Değişim nedir? Değişim
hayatın olmazsa olmaz kurallarından biridir. Gizli saklıdır ama etkisini hep
hissettirir. Hiçbir şeyin sabit kalmadığı gibi, bizler de değişiriz. Günden
güne olgunlaşır, yaşadığımız deneyimlerden dersler çıkarırız. Bunu herkes
yapabilir mi tartışılır fakat hayat zaten başlı başına hareket eden bir
yolculuktur. Akıp giden günler karşısında zaman bile sabit duramazken biz kimiz
ki değişmeden duralım. Ama yine de direniriz bu gelişmeye. Sahip olunan
alışkanlıklar olsun, ileriye dönük beklentiler olsun, hepsi yeniliği reddeder.
Peki kim için değişmelidir insan? Daha doğrusu hangi türden değişim insanı
olmak istediği yere götürür? Serkan gibi yeniliğe önyargı ile yaklaşan
insanlar, hayatlarına Eda gibi biri girmedikçe aynı kısır döngü içerisinde
kalırlar. Günler birbirini kovalarken tek değişen şey günün konusu olur, içerik
hep aynıdır. Serkan ilk bölümden son bölüme kadar çok değişti. İlk başlarda Eda
için olan bu yenilik, mutlu oldukça kendi istediği için oldu. Hayatın akıp
gittiğini fark eden Serkan daha da fazla fırsatları kaçırmamak için gözünü
açmayı tercih etti. İşkolik ve robot olmaktan, mutluluğa ve huzura adım attı.
Kendisinin de dediği gibi, Serkan bireydeki değişimin en büyük kanıtıdır. Yeter
ki o kişi değişime açık olsun.
İnsan zihninde oluşturduğu
kalıba uygun kişiye mi âşık olur? Hayalimizde canlandırdığımız, kafamızda
oluşturduğumuz kişi midir bizi bekleyen? Serkan ve Selin’in ilişkisinde belki
de en büyük problem buydu, ikisi de birbirini kendi mantık kalıplarına
sığdırmaya çalıştı. Zihinlerindeki imaja her ikisi de uyarken, kalpleri aynı
ritim de atmıyordu. Eda mesela başlarda Serkan’ın kafasında oluşturduğu hiçbir
kalıp ile benzerlik göstermiyordu. Hayat ona Eda’yı çıkardığında, Eda Serkan’ın
hayatında en büyük eksikti. Belki de en büyük ihtiyacıydı. Selin Serkan için
uygun kişi olmaya çalışırken kendini kaybetmişti aslında. Ayrılırken Eda’ya
“Serkan’ı kendin için uygun kişi haline getirirsin” dedi. Ama âşık olmak, Eda
ve Serkan arasında yaşanan şey bir tarafı belli kalıplara sığdırmak değildi.
Birlikte büyüyüp gelişmek, birlikte değişime uyum sağlayabilmekti.
Gelen gideni aratır,
demiş büyüklerimiz. Bu hafta diziden Selin ve Alptekin Bey ayrıldı. İkisinin de
senaryo olarak diziye bir katkısı kalmamıştı. Bu habere sevinelim derken yeni
bir karakter olan Balca diziye katıldı. Şirketten içeri girdiğinde Selin’den
çok daha dişli ve sorun yaratan biri olacağı belliydi. Daha Eda ve Serkan doğru
düzgün kavuşamamışken başlarına çok daha büyük bir problem geldi. Hikâyeye
böyle bir karakterin katılmasının doğruluğu tartışılır, umarım diziye zarar
olarak dönmez.
Birkaç hafta önce de dile
getirmiştim dizi de çok fazla gri karakterin olduğunu. Etrafa zarar veren,
kötülük yapmaya çalışan Selin, Alptekin Bey ya da geçmiş bölümlerde Kaan
Karadağ gibi hepsi arada kalmış karakterlerdi. Zarar vermek için hiçbir nedeni
olmasa da yine etrafı yakıp yıkmaya devam ediyorlardı. Ya sebepleri senaryo ile
alakasızdı ya da izleyiciye bu nedenler iyi aktarılmamıştı. Selin mesela asla
klişe olarak kalmasını istemediğim biriydi. Bize ilk bölümlerde Serkan’a aşık
ama aynı zamanda güçlü ve adaletli bir Selin anlatılmıştı. Keşke hep Serkan’ın
en iyi arkadaşı olarak kalsaydı, bu şekilde veda etmeseydi diziye. Balca da bu
şekilde tasarlanmış bir karakter gibi görünüyor. Yakışıklı bulup beğendiği
Serkan’ın yanından bir saniye bile ayrılmıyor. Serkan da Eda’ya âşık olduğunu
bu kadar belli ederken hem de. Tek sebebi bir yıldız haritasına dayalı. Çok
sıradan bir karakter Balca. Diğer yandan Eda’nın babaannesi dizideki en büyük
boşluklardan birini dolduracak mesela. Eda ve Serkan’ı birbirinden ayırmaya
çalışacak orası apaçık ama bunu sıkıldığı ya da canı istediği için yapmayacak.
Sebepleri ne olursa olsun gerekçeleri var. Bu yüzden de hikâyeye büyük bir
katkısı da var.
Alptekin Bey’de gitmeden
önce her yeri yakıp yıkarak uzaklaştı. Alptekin Bey’in Aydan Hanım ile yaptığı
konuşmadan sonra daha da acı çekmesini istedim. Otuz senesini çaldığı bir
kadının yanına, sanki hata yapan kendisi değilmiş gibi, gidip boşanalım
dediğinde özellikle. Ama Aydan Hanım ne derse desin karşısında ona asla saygı
duymayan biri olduğu için bütün kelimeler etkisini yitirecekti. Ne söylese
karşısındaki robot adamı etkileyemeyecekti. Ta ki Serkan’ın dediklerine kadar…
Serkan babasını hayatında istemediğini söylediğinde en üzücü darbeyi aldı
Alptekin Bey. Çünkü insana yapılan en acı darbe hayatta yalnız kalıp
sevdiklerini kaybetmek değil midir?
Erdem ve Melo, Erdem ve
Leyla, Aydan ve Ayfer Hanım, Serkan ve Erdem dizinin yeni ayrılmaz ikilileri
oldu. Her hafta komedisini biraz daha geliştiren, bizi daha güldüren bir sürü
sahne oluyor. Bu bölümde de Leyla ve Erdem’in sahte nişanlılıkları ve Engin’in
at eşliğinde Pırıl’a evlilik teklifi yüzde tebessüm bıraktıran anlardı. Yine
izlerken çok eğlendim her birini. Son olarak yine her hafta olduğu gibi bu
kadar eğlenceli bir bölümü izlememizi sağlayan herkesin eline ve de emeğine
sağlık. Yazımı okuyan ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. Sağlıklı,
huzurlu ve mutlu kalmanız dileğiyle… Hoş kalın, hoşça kalın!
Kafamdaki
cevaplanamayan bazı sorular^^)
* Madem Balca bu kadar iyi bir PR’cı, o zaman nasıl
Eda ve Serkan’ın nişanlı olduklarını yayınlanan haberlerden görmedi? Eda ve
Serkan yalnız kaldıklarında sanki Eda Serkan’ı onun elinden almış gibi davrandı
bütün bölüm!
* Aydan Hanım’ın evine gelen muhabirleri öğrenen
Serkan, Eda ve Balca nasıl 2 saniye içinde şirketten çıkıp oraya gelebildi?
* Bir gece önce evine gelen Ferit, Engin ve Erdem’i
neredeyse kovmaya çalışan Serkan, neden iki gün önce tanıdığı Balca’yı evinden
içeri aldı?