Muhteşem bir dizi önerisiyle hepinize
merhabalar! Yazıya başlamadan eğer boş vaktiniz varsa ve de hemen bitecek bir
dizi arıyorsanız bir dakika bile beklemeyin derim. Küçük bir uyarı eğer diziyi
izlemediyseniz bu yazı az da olsa spoiler içerir.
Netflix’in yeni dizisi Queen’s Gambit
1950-1960 yılların Amerika’sında yetim kalan bir kızın, ismi Elizabeth (Beth) Harmon
olan ana karakterimizin, satranca olan olağanüstü yeteneğini ve hayatını konu
alıyor. Yetimhane de kalırken dokuz yaşında satranç öğreniyor ve bütün serüven başlıyor.
O yıllarda kadınların satranç oynaması bile yasakken Beth Harmon rakiplerini
birer birer yenerek insanların dikkatini çekmeye başlıyor. Delilik ve de
dahilik arasındaki ince çizgi yavaş yavaş kendini kaybederken, Beth için hayat
daha da zorlaşmaya devam ediyor. Bir yanda satranç bir yanda küçük yaşta
yaşadığı travmalar…
Queen’s Gambit satrançta oyunun
kontrolünü alabilmek için piyonlardan birinin feda edilmesine denir. Ana
karakter olan Beth Harmon’ın hayatı da aslında bu iki kelime de saklı. O da
hayata karşı çok agresif ve oyunu kazanabilmek için birçok şeyi gözden
çıkarabilecek durumda.
Dizinin içerisine yerleştirilmiş
diyaloglar olsun, karakterlerin yansıtılışı olsun o kadar gerçekçi ki bu durum
sizi gerçek bir yaşam öyküsünden alındığını düşündürüyor. Dizi Walter Tevis’in
aynı adlı romanından uyarlanmış. Uzun zamandır Netflix de izlediğim en iyi
dizilerden biri olur kendileri. Toplamda 7 bölüm, bir gün içerisinde kolayca
bitirebileceğiniz bir akıcılığa sahip. Dizinin her bölümü 50 dakika- 1
saat arasında sürüyor, izlerken zamanın nasıl geçtiğini unutuyorsunuz.
Neden izlenmeli derseniz;
* Uzun uzun satranç sahnelerini izleyip
sıkılırım ya da bana ne kazandırır diyorsanız eğer hiç bu şekilde düşünmeyin.
Karakterler arasındaki gerilim ve maçın heyecanı oyuncuların yüz mimikleri ve
arka plandaki müziklerle o kadar iyi canlandırılmış ki adrenalinden siz de
yerinizde duramıyorsunuz.
* Eğer satranca ilginiz varsa diziyi takip
etmeniz daha eğlenceli bir hale geliyor. Bütün satranç sahneleri gerçek ve de
dahiyane çünkü hepsi büyük satranç ustası Kasparov tarafından
hazırlanmış. Ama her manevrayı herkesin anlayacağı bir şekilde
açıkladıkları için bilmediğiniz terimler hiç sıkıntı çıkarmıyor.
* 1960’lı yıllar çok güzel işlenmiş ve de
detaylandırılmış. Kostümler, makyajlar, kıyafetler, bütün ayrıntılar sizi o
çekilen dünyanın içine sarıp sarmalıyor. Tek fark ettiğim sıkıntı bazı arka
plan çekimlerinde uygulanan bilgisayar efekti. Kostümler muhteşem, araba,
oyuncular hepsi muhteşemler fakat arkada beliren bilgisayarla imgelenmiş Paris
veya Moskova görüntüsü biraz gözü yoruyor.
* Oyunculuklar bir harika. Elizabeth
Harmon karakterini canlandıran Anya Taylor-Joy’dan tutun, küçüklüğünü
canlandıran Isla Johnson’a kadar hepsi olağanüstü. Ayrıca eğer Harry Potter
sever biriyseniz sizi oyuncularda karşılayacak sürpriz birini de görmeniz
mümkün. :)
* Her dizide olduğu gibi bu dizide de
verilmek istenen bir sürü mesaj mevcut. Ama hiçbiri öyle rahatsız edecek
düzeyde değil ve de göze batmıyor. Örneğin; Amerika-Rusya arasındaki satranç
mücadelesinde yenilen bir Rus satranç ustası rakibini tebrik edip alkışlıyor.
Sinirlenip maçı terk etmiyor.
* En yükseğe tırmanmaya çalışan güçlü bir
kadın hikayesi bize anlatılmak istenen. Erkeklerin egemen olduğu dünyada bir
kadın olarak yaşanmanın zorluğunu geçtim, kadınlar için satrancın yasak olduğu
bir dönemde bütün fikirleri baştan yazıyor Beth.
* Uyarlama senaryo dalında iki tane Oscar
adaylığı bulunan Scott Frank tarafından yönetilip yine kendisi ve Allan Scott
tarafından televizyon için tasarlanması da izlenmeniz için başlıca bir sebep.
Eğer sizde senaryo, mekân, aksesuar,
kostüm, oyunculuk, dekor, çekim olarak kaliteli ve de zamanınıza değecek bir
dizi arıyorsanız hiç kaçırmamanız gerekir Queen’s Gambit’i. İyi seyirler diler,
eğer yeni izleyecekseniz de zamanınızın güzel geçmesini dilerim. Hoş kalın, hem
de hoşça kalmanız dileğiyle…