Sen Çal Kapımı: Aşk, ayrılık ve ikili delilik

Sen Çal Kapımı: Aşk, ayrılık ve ikili delilik
Her iki taraf da duygularını saklamaya çalışırken, ayrılıkta aşkın izlerini aramak ve bulmak zordur. İkili bir deliliğin içerisinde bulursun birden kendini. Bölümü izlerken, Sezen Aksu’nun İkili Delilik şarkısı çalıyordu sanki arka fonda. ‘Hiç olmamış gibi davranabilmeyi. Bu yok ediciliği anlayabilmeyi. Bilsen ne kadar yürekten istiyorum.’

Ne zordur; aşk bütün bedenini ele geçirmişken yokmuş gibi davranmak. Hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranılabilir, yaşananlar ve duygular yok sayılabilir elbet ama o zaman ya toprağından koparılan Halfeti gülleri gibi renk değiştirirsin ya da bir ağaç gibi ölürsün. Tüm bölüm boyunca aşklarını yok saymaya çalışan Eda ve Serkan, girdikleri bu ikili delilik içerisinde çırpınıp durdular topraklarından koparılmış iki kırgın kalp olarak. Aşk canlıdır aslında büyür, gelişir ve kök salar hayata. Kendi toprağındayken yeşerir ve en güzel rengini sunar. Aşk; bulunduğu mekanlara izlerini bırakır, aynı yazlık evde olduğu gibi… Eda ve Serkan ise birbirlerinin hareketlerinde ve sözlerinde aşkın izini arayıp durdular. Yüzyıllardır tam olarak tanımlanamayan bir şeyin izini bulmak kolay değildir hele de gizlemek için özel çaba sarf edilirken. Aşkın belirgin bir göstergesi yoktur. Herkes başka şekilde yaşar ve gösterir aşkını. ‘Sana deli gibi âşık oldum’ ile ‘Senden nefret ediyorum’ aynı yoğunlukta aşk içerebilir. Ama kesin olan bir şey varsa o da ''aşk hissetmektir.'' Bazen yan yana durup ortak hiçbir şey yapmamak ama yine de sevdiğinin varlığını ve onun varlığının verdiği güveni hissetmektir. Aynı Eda ve Serkan’ın yan yana bulunmalarının onlara yettiği gibi…
 
Bir mimar olarak Serkan için doğa kontrol altına alınması gereken bir şey. Eğer bir ağaç yapacağı esere engel oluyorsa, toprağından koparılmasında hiçbir sakınca görmez. Muhtemelen doğanın insan olmadan var olmayacağını düşünüyor ama öyle değil, doğa insan olmadan da var olabilir. Ama köklerini toprağa salmış bir ağaç geleceğimizin garantisidir.  Kendini her şeyin merkezi olarak gören Serkan, Eda’nın da dediği gibi yapılabilecek pek çok şeyi görmek için hiçbir çaba sarf etmiyor. Bu onun işi uzatmak ve gereksiz zaman harcamak. Mesela, çalıştığı kişilerle uzlaşmak ve ortak çıkarı bulmak yerine kendi kararlarına uyulmasını bekliyor. Aklı her şeyin üstüne koyan ve duyguları geri plana atan Serkan, aklı ile doğadan ve herkesten üstün olduğunu düşünüyor. Oysa doğanın bütün kurallarının yanı sıra bir ruhu da vardır ve tam da bu sebeple bir bütünlük sunar insanlığa. Kibirden arındırılmış bir yaşam sunar. Ama bu aşkla ve Eda ile birlikte o da insanı insan yapanın duyguları ve ruhu olduğunu öğrenecek.
 
Aydan ise yarım kalmış hikayeler ile kendine bir hayat kurmaya çalıyor. Başlangıç ve bitişlerin olmadığı birbirinden kopuk birçok hikâyeden oluşuyor yaşamı. Bir türlü çizemediği bir yolda, koltuk değnekleriyle yürümeye çalışıyor. Serkan, Seyfi ve Alptekin hep koltuk değneği olmuş onun için. Şimdi Eda ile bir şey değişir mi bilemem ama Aydan’ın önce tüm yarım kalmış hikayelerini birbirine bağlaması gerekiyor. Hataları ve zayıflıkları ile kendini ve hayatı sevmesi gerekiyor. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER