Sen Çal Kapımı: Yine hangi düşün baharında kaldık

Sen Çal Kapımı: Yine hangi düşün baharında kaldık
Hayatta değiştirmek isteyip de değiştiremediğimiz bazı duygularımız, özelliklerimiz var. Haftaya ne yapıp edip o işle uğraşmayı bırakacağım dersiniz ama yine o işin başında bulursunuz kendinizi bir anda. İşte Sen Çal Kapımı da şu an benim için öyle. 11. bölümden beri bir şeyler değişti. Her hafta biraz daha kaybolmuş bir şekilde ekran başından kalkıyorum. Ama inanın nedenini ben de bilmiyorum. O özlediğim, her hafta heyecanla bizleri televizyon karşısına oturtan bazı şeyler eksilmeye başladı. Hal böyle olunca ne içimden yazmak geldi ne de izlemek. Kısacası yine gelmeyen bir yazın baharında kalmışız gibi hissettim. Şimdi bu sebeplerin bazılarına değinmek istiyorum.
 
Serkan ve Eda sevgili olduktan sonra benim için ne değişmişti acaba? 11. bölüme kadar onların birbirlerine kavuşmalarını bekledik. Beraberlerken ne kadar iki kişi değil de bir bütün olduklarını gördük. Ama sevgili olduktan sonra bazı büyüler etkisini yitirmeye başladı. Nasıl söze döksem, nasıl tarif edebilirim bilmiyorum, sanki ben Eda ve Serkan’a alışmış gibiydim. Sanki onlarca bölüm onlar birlikteydi ve de birçok sahnenin tekrarını yaşıyordum. Eda ve Serkan’da birbirine alışmış gibiydi. Aralarında o alışık olduğumuz heyecan ve gizem azaldı, her şey durağanlaşmıştı. Serkan Eda’ya olan aşkını itiraf ettiğinde biraz daha o anda kalmalarını isterdim mesela. Serkan Eda’nın elinden tutsun sahilde uzunca yürüsünler gibi. Bir anda her şey olup bitti. Bir bölümü bu düşüncelerle kapattım. Sonrasında Selin ve Ferit’in gerçekleşemeyen düğünleri vardı. Ferit Selin’e hayır dedikten sonra Serkan Selin’in peşinden gitti. Eda’yı orada yalnız bıraktığında onun suratındaki üzüntüyü çok net bir şekilde gördük. Neyse ki bu durum çok uzun sürmedi, Serkan Eda’nın yanına geri geldi. Ne olduysa ondan sonra gerçekleşti. İkisi asla yalnız kalamadılar. Tam konuşmaya başlayacakları sırada ya bir telefon çaldı ya da Selin bir anda yanlarına belirdi. Sonuç olarak ne yalnız kalabildiler ne de konuşabildiler.
 
Bir sonraki bölüm Eda ve Serkan arasına meşhur sır girdi. Daha yeni kavuştular derken, aşklarını yaşayamadan her şey bir anda alabora oldu.  Bitmeyen dram listesi artarak aralarında bir duvar oluşturmaya devam etti.  Ben Serkan’ın Eda’ya bu sırrı söylemesini diledim. Klasik dizi senaryolarından biri olmamasını istedim. Çünkü ne Serkan’ı ne de Eda’yı bize bu şekilde tanıtmadılar. Onlar farklıydılar. Ne yazık ki Serkan Eda’ya sırrı söylemek yerine ayrılmayı tercih etti. Çok daha farklı olmasını beklerken bu şekilde bittiler. Keşke dedim Serkan bölümün başında söylediğini yapsaydı ve de bu sırrı Eda ve kendi omuzlarında taşımasaydı. Ama ne olmuşa ne de ölmüşe çare vardı.
 
Tabi ki bölümler geçerken sayamadığım derece de güzel sahneler ve de anlarda izledik. Her şey yazdığım gibi eksik de geçmedi. Bu süre içinde Serkan’ı daha da yakından tanıdık. Ne kadar içinin çocuk kaldığını, yaşı ne olursa olsun büyüyemediğini gördük. Serkan Eda’ya bir yıldız satın aldı. Hayatta birine daha ne kadar güzel bir hediye alınabilir inanın hiçbir fikrim yok. Biz geçtiğimiz bölümler boyunca Eda ve Serkan’ın aralarındaki öngörülmez uyuma eşlik ettik. Onlar bize sevince her şeyi yapabilir insan dedi. Her koşulun üstesinden gelebildiklerini gördük, hikâyelerine de varım dedik.
 
Yazı boyunca hep geçmiş zaman kullanarak yazdım. Dizimizin adeta bu eksiklikleri düzeltme şansı yokmuş gibi hissediyordum. Sonra 15.bölümü izledim. Orada birbiri için yanıp kül olan ama kavuşamayan iki insan gördüm. Ne kadar üzücü bir durumda olsalar da özlediğim Serkan ve Eda işte oradaydı. Bölüm içinde bolca inat, rekabet ve yarış girince yeme de yanında yat tadında bir bölüm izledik. Yine Eda ve Serkan’ın ne kadar güzel sevdiğini gördük. Birbirlerinin neden ruh ikizi olduklarını tekrardan hatırlattılar bize. Ardından Eda yürüyüşe çıktığında düşüp kafasını çarptı. Bir sonraki bölümde hafızasını kaybetmiş, ayrıldıklarını hatırlamayan bir Eda göreceğiz. Yaşasın ki en azından bir bölüm bile olsa aralarına hiçbir şeyin giremediği anlar göreceğimizi umuyorum. Çünkü en çok mutluluk onlara yakışıyordu.
 
Birazda yan karakterlere bakacak olursak Alptekin Bey Yaprak Dökümü dizisindeki “Amanın tadımız kaçmasın Ali Rıza Bey” diyen Hayriye Hanım gibiydi. Serkan’ın çocukluğunu çaldı ailesinden ayırarak bu yetmedi, şimdi de hayatının aşkından ayırıp umarım Serkan ile aramız bozulmaz diyebiliyor. Dizinin en güzel yanlarından biri kesinlikle Melo, Fifi, Ceren ve Eda arasındaki arkadaşlık. Bu kadar bölüm geldi geçti, onlar her zaman yakın ve özleri gibi kalabildiler. En çok da bu yüzden onları izlemeyi bu kadar seviyorum, çünkü dostluğun ne demek olduğunu çok güzel gösteriyorlar. En büyük değişim gösteren karakterler Ferit ve de Aydan Hanım. Aydan Hanım’ı her bölüm klasik bir kayınvalide gibi olmadığı için, Eda’nın yanında olduğu için çok sevmiştim. Ama o Eda’nın kendi ailesine intikam adı altında yaklaşabileceğini bile ima edebildi. Ferit ise Selin’i nikah masasında bırakıp giderek iç yüzünü bize gösterdi.
 
Bütün bu yaşananların ışığında Eda ve Serkan hep özel, hep de güzel kalacaklar. Bu yazdıklarım küçük bir serzenişten ibaret, hepsi de benim izlerken küçük küçük aldığım notlar. Bizler bu zamana kadar çok güzel şeylere tanıklık ettik. Eminim ki daha güzelleri yolda bizleri bekliyor. İzlediğimiz bölümlerde emeği geçen herkesin ellerine ve de emeğine sağlık. Hep huzurla ve hoş kalın, hoşça kalın. 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER