Bizim Hikaye: RahDen’de bu hafta; İpleri dolaşmış uçurtmalar

Bizim Hikaye: RahDen’de bu hafta; İpleri dolaşmış uçurtmalar
RahDen yoksunluk sendromu yaşadığımız bir haftayı daha geride bıraktık. Böyle şaaakss diye kendileriyle iletişimimiz kesildiği için yoksunluk sendromuna girmemiz doğal, çok doğal. Bir koca hafta boyunca kendilerinden haber alamadık çünkü. 1. Ecnebi fanlar için de yazayım. One. Uno. Disgusting. Ahlaksız. Çift mift. Kendilerine ait özel ön izlemeleri bile yoktu bu hafta. Ben size özel ön izleme olmasın demedim ki… Sadece tüm sahneler ön izleme adı altında konulmasın dedim. Kendimizi dedim. İdiot gibi hissediyoruz böyle olunca dedim. Demez olaydım. Heyecan yaratmak istiyorsak hani, merak falan, böyle küçük şirinlikler, bunun en üstü, en merak vereni direkt bölümü vermemek olabilir. Valla bak, bundan daha merak uyandıranı olamaz. Zirve bu. Böyle laks diye verme bölümü bak nasıl merak ediyor herkes. Hıh. I am throwing trip. :( Neyse, bu kadar anarşi yeter (sen öyle san). RahDen’in ateşiyle Şamanist haline gelen bu insanlar ne yapsın ama sorarım sana. Bunlar ahlaksız. Bunlar disgusting. Bunlar yan çift. Bunlar… Eyy RahDen, sen kimsin ya?
 
En iyi yaptığımız şeyi yapmaya çalıştım. Ama yeterli gelmedi, gelemedi. Tiye alarak atlatılacak gibi değildi bu sefer. Bu sefer değil. Çünkü bu sefer çok derinlerde bir şey koptu. Hani bazen olur ya böyle. Kan pompalayan o organ bir an durur. Çok kısa bir an. Hiçbir şey yapamazsın. Durur sadece. Nefesin kesilir gibi olur. Zaman durmuş gibi. İleriye, geriye hiçbir yere akmaz. O anın içine hapsolmuşsun gibi. O andan öncesi, sonrası hiçbir şey yokmuş gibi. Hiçbir şey olmayacakmış gibi. İşte bölüm biterken böyleydim ben de. Bitti. Bittim.
 
Bizimkilerin sahnesi Deniz’in kafeteryada Rahmet’i yürürken görmesiyle başladı bu hafta. İkisinin de zaman mekân fark etmeden bulundukları ortamda birbirlerini görünce ilgilerinin direkt birbirlerine dönmesi peki. Sen ne kadar güzel kıskanıyorsun öyle. Bizim oğlan da bakışlarını görüyor, elini kızın omzuna atıp gidiyor hemen. Queen sen tabii bozuldun yine. Bırakıp gitmeyecektin kardeşim o zaman!
 
“Sakın ona yeniden yüz vermeye falan kalkma, beni kaybedersin bu konuda anlaştık.”
 
“Tamam, yeter, anladım.”
 
Alo, 114. Ulusal Zehir Danışma Merkezi. Çok önemli bir vakamız var. Adı Derin olan bir madde RahDen’i zehirliyor. Teşekkürler. Bu olayın sebebinin Derin olduğuna inanmıyorum, inanmadım, inanmayacağım. Ay, daha fazla senin hakkında konuşamam, ortalık zaten karışık. 114. Not edin.   
 
Deniz çok da umursamadı Derin’i, kıskançlığı üstün geldi, gitti Rahmet’in odasındaki kızı kışkışladı. Rahmet sen pek bir keyiflendin gibi.
 
“Ne bu şimdi? Şimdi de etrafımdaki dişi sinekleri mi kovmaya başladın? Derdin ne kızım senin?”
 
Hareketlere bak, hareketlere. Rahmet senin duygusal zekâsı artmış bu güncellenmiş halini ben çok sevdim. Geçen bölüm olayın etkisiyle kendisiyle eğlendi bitti, Deniz için önemli olmadı sanıyordu ama bu bölüm…
 
“Sen de beni kıskandırmak için sineklere bulaşma o zaman. Hayır, başını belaya soktuğuna değmez.”
 
Rahmet’i kıskandığını itiraf ettiğinin farkındasındır inşallah Queen. Zira ben ufak bir şok yaşadım da. İTİRAF MI ETTİ O?! Klişe esas kızlar, çekilin kenara. Sana Yıldız Tilbe’den Delikanlım şarkısını yolluyorum Denizciğim. Ne yani, sadece erkeklerin mi kanı deli atar? Kalbim duraksız…
 
“Hem öyle geleceğim deyip ayrıldığını kardeşine söyleyecek biri de değil. Ne zaman beni paramparça edecek diye düşünmek zorunda da kalmam. Sevdim ben bu kızı ya. Olur yani.”  Dök içini oğluşum, dök. Dayanamadı artık çocuk. Sen bu çocuğu çok üzdün Deniz Hanım, çok.
 
“Sırf bana benzemiyor diye biriyle beraber olacaksın yani. Öyle mi?”
 
“Başını belaya sokmaya değer bence.”
 
“İyi, göreceğiz değer mi değmez mi.” Denizciğim çocuğu terk ediyorsun. Sonra kıskançlıktan kızı kışkışlıyorsun. Yetmiyor, kızla beraber falan olursa bela açacağını söylüyorsun. Bu durum hiç normal değil Reyis, hiç.
 
Queen tabii ki tehdit etmedi, dediğini yaptı da. Çok eğlendim. Acayip eğlendim. Sen git kızı gazla şöyle yap, böyle yap Rahmet senden hoşlanır diye. Sonra da sal Rahmet’in yanına. Av: Rahmet. Avcı: Psikoloji okuyan yumoş giymiş kız. Konu: İffetli Rahmet. :) Kışkırtma şu kızı, kışkırtma. Yapıyor, acımıyor. Matematik hocasıyla beraber gitti, bu ikisini bir güzel bastı. Neydi, siz savaşıyordunuz değil mi? Haneye şöyle kocaman bir bir puan yazıyorum. Temiz iş, kabul et Rahmet. Deniz’in bakışlarında gizli Queenlik. Boşuna Killer Queen demiyoruz kendisine. Ali Hoca da siz yaşıtsınız ama uygunsuz falan filan diyor. Ah hocam, ah. Sen bilsen ilerde burda ne muhallebiler kaşıklanacağını. Kaşıklanacak değil mi? (Kaşıklanmadı.)
 
‘En sevdiği renk mor olan kadın
En sevdiği kelime "asi"
En sevdiği oyun incitmek beni
Hıncı çocukluktan kalma yara iz’i’
 
Rahmet bu bölüm ne kadar çabalasa da kuyruğunu dik tutamadı Deniz’e karşı. Sert olamadı. Hep bir adım attı âşık olduğu kadına. Deniz durumu 1-0 yaptıktan sonra Rahmet o meşhur koşularından birini gerçekleştiriyordu Deniz’in peşinden. Sana söylemişti bu kız. “Beni kışkırtma.” Şu kızı dinle bir(Tabii ki dinlemeyeceksin yoksa bize nasıl ekmek çıkacak Rahmet Efendi?).
 
“Deniz ne yapıyoruz biz ya? Gerçekten ne yapıyoruz biz?”
 
“En iyi bildiğimiz şeyi yapıyoruz Rahmet, savaşıyoruz.” Savaşmayın. En iyi bildiğiniz şey o değil. Dıt! Ne var ya? Kötü bir şey demedim ki. Muhallebi kaşıklayın diyecektim. :)
 
“Diğeri bize göre değildi zaten.” Senaristciğim, sen bize durup durup diss mi atıyorsun bu bölüm. :)
 
“Beni sen bıraktın, sen.” Ben sana kıyamam Rahmet. Kıyamıyorum. Tek eşlilikten çift eşliliğe geçtim resmen.
 
“Sen sadece kazanmakla ilgileniyorsun. Ama kazandığında ne yapacağını bilmiyorsun.”
 
“İyi, tamam.” Her şeye uzun uzun cevaplar veren Deniz’in kaçarcasına bu cevabı vermesi peki.
 
“Kaçma.” Al Rahmet, al, sök götür kızın kolunu sen de biz de hepimiz rahatlayalım. Evladım, o kol çıkar çıkar. Elinde kalır. Sevdiğin kızın kolu elinde dolaşmak istemezsin sanırım. Kol bozuk hocam.
 
“Ne istediğini söyleyeceksin. Tamam, birlikte olamıyoruz. Ayrılamıyoruz da. “
 
‘İpleri dolaşmış uçurtmalar misali
Ne beraber uçabildik, boş verip şu dünyayı
Ne gidebildik kendi yolumuza
Rüzgârda savruk, başına buyruk
Senle ben’
 
Doğru, ayrılamıyorsunuz. Bırakamıyorsunuz birbirinizi. Sen mesela Rahmet, bunca şeyden sonra hala peşinden koşuyorsun tek bir kelime konuşabilmek için. Seni bırakıp gitmişti hani bu kız. Terk etmedi mi seni? Niye hala bu kadar zayıfsın ona karşı? Veya sen Deniz. Neden salamıyorsun şu çocuğu? Başkasıyla konuşması bile niye seni bu kadar delirtiyor? Birbirinize dolaşmış durumdasınız. Beraber olamıyorsunuz. Ayrılamıyorsunuz da. Ne olacak böyle? Daha ne kadar savrulacaksınız birbirinizin rüzgarında?
 
“Ne istiyorsun yani senin bana âşık olduğunu mu itiraf ettireyim?” Sana gülümsemeden duramıyorum Rahmet. Biraz mantıklı düşününce onun oynadığı oyuncaklardan sıkılan bir kız çocuğu olmadığını gördün. Seni de bir kenara fırlatmadığını. Sana olan aşkından emin olmandı demek seni yumuşatan.
 
“Ben âşık olmam boşuna uğraşma.” Dedi karanlık odada Rahmet kendisine âşık olmadığını haykırırken paramparça olan kadın.
 
“Sen de aşkı böyle pembe bulutlarda falan sekmek sanıyorsan eğer, git kendine pamuk prenses bul. Ben masallara inanmam.” Kendi aşklarını anlatıyor. Rahmet’e söylüyor. Sizin aşkınızda pembe bulutlar yok. Duygu yüklü bulutlar var. Acı var. Öfke var. Nefret var. Özlem var. Aşk var. Masallara ben de inanmam. Çünkü ‘sonsuza kadar mutlu’ yaşamamıştır kimse. İyi şeylerin sonu vardır. Çabuk tükenir onlar. Sonsuzluk kelimesi o yüzden iyi şeylerin yanında fazla durmaz. Sonsuz aşk vardır oysa. O tükenmez çünkü. Tüketir.
 
Bunu söyledikten sonra peki Deniz’in duygu geçişi. Masallara inanmayacağını söyleyerek artist artist geçip gidecekken Rahmet’in başka birisiyle birlikte olma ihtimalini düşünüp kısacık bir an kalması, ardından bozulması, bu ihtimalle Rahmet’i kaybetme korkusu yaşayıp hızla Rahmet’i süzmesi, ‘Nasıl böyle bir şey yaparsın?’ der gibi bakışlarına devam etmesi. Sonunda da kızması. Kendi içindeki iç çatışmanı izlemek paha biçilemez Deniz. Söyleme biçiminle söylediğin şeyler çok fazla çatışıyor Reyis. Neden konu Rahmet olunca bu böyle oluyor ki?

“Sakın gözüme sokmaya çalışma, ikinizi de doğduğuna pişman ederim.” Çok iyi ya. Ama kesinlikle âşık olmak gibi bir hata yapmaz Queen.
 
“İyi, tamam. Et, pişman et, burdayım ben.” Rahmet’in yüzündeki mutluluk. Rahmet bunu söyleyince Deniz’in yüzündeki gülümseme. Anormal çiftim benim. Çiftin bipolarını görmeyeli de uzun zaman olmuştu. Bir bakıyorsun savaşıyorlar. Hop, bir bakıyorsun muhallebi kaşıklıyorlar. Hop, bir bakıyorsun kıskançlıktan deliriyorlar. Hop, bir daha bakıyorsun duygusal duygusal konuşmalar yapıyorlar. Hop, bir kez daha bakayım diyorsun birbirlerini tokatlıyorlar. Siz ne yaşıyorsunuz böyle? Birbirinizle geçirdiğiniz her andan delicesine keyif alıyorsunuz. İtiraf edin, kurtulun gitsin.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER