Evet, burdan sonra gerilim dolu sahneler başlıyor. Korku
içinde izledim. Kızım, sen bizim bu Deniz’i tanımıyorsun tabii ki. Âşık
olduğunu kabullenemediği ex hademesine laf atmak da ne demek (iyi ki yaptın bu
arada tatlı kız)? Kesecek, hepinizi testereden geçirecek, Jigsaw gibi ‘I wanna
play a game.’ deyip parça pinçik edecek. Salt Bae nedir bilir misin sen?
Öğreneceksin yakında. Rahm-et sen de öğreneceksin. Kan görüyorum hocam, vahşet
görüyorum. Onlar nasıl bakışlar Deniz? Ben bacak bacak üstüne atarak
izliyordum, korkudan ayağa kalkıp hazır ola geçtim.
Öfkeyle Rahmet’e bakıyor bir de gözlerini dikmiş. ‘Ne
yapıyorsun sen?’ der gibi. Rahmet okuyacaktı burda ya, planlarımız arasında
Rahmet’e rahmet okumak yoktu. Olayı yanlış mı anlamışız yine?
“Evet,
Deniz Hanım. Cevaplar benim yüzümde yazmıyor herhalde. Kağıdınızla ilgilenin
lütfen.” Kız ilgilenebilse ilgilenecek de…
“Kalacağız
valla ya.”
“Yani,
hayattaki tercihlerinin sonucuna katlanmayı öğrenmiş olursun en azından değil
mi?”
Bu laf Deniz’e geldi sankim. Sankim değil, direkt ona geldi. Canım Rahmet. :(
“Sizinle
mi bakacağız?” Deniz’in yok artık dercesine hırsla arkasına
yaslanması. Patlayacak, sınıfı da aleve verecek. Çok gerildim, gitmek
istiyorum. Telefon joker hakkımı kullanabilir miyim? 155’i çevirin.
“Uzun
uzun yazayım o zaman.” Önce kıza bakıyor. Sonra Rahmet’in kıza
gülümsediğini görüyor. ‘Hıh’ diyerek kafasını geriye atıyor. Dayanamıyor çünkü.
Hırsla ayağa kalkıyor. Evet, evet Deniz Çelik kıskançlığından, sınıftaki bir
öğrencinin Rahmetle konuşmasına dayanamamasından sınavı terk ediyor. Rahmet’in
kıskançlıktan kendini soymasıyla kapışabilir bu.
Rahmet’in dosyayla Deniz’i durdurması peki? Kral hareket!
“İlk
yarım saat kimse çıkmayacak dendi. Geç yerine.”
“Durdur
hadi.”
Yok efendim mutlulukmuş, mutlu olmakmış, bla bla bla.
Laflara bak. Biz şarjörümüzü doldurduk. Geçen bölüm bizi en az beş altı hafta
götürür. Bu hallerini yeğlerim o hallerine. Sexual tensionla karışık, gerilim
ve korku filmi efekti. Çok acayip bir şeysiniz siz ya. Hocam bu kıskandırma
olayı çok güzel. Bu Deniz’e bayıldım ben. Kıskandıralım biraz daha. Ohh…
İmdb 10, Gerilim dolu sahneler de son sahneydi. Işıkları
kapatıp izle, izleyemezsin. Ben şimdi anladım neden RahDen sahneleri gece
23.00’ten sonra yayınlanıyor. Kafamda oturdu yani. Elimi tutar mısınız?
“Bana
bak Rahmet, eğer seni bıraktım diye intikam almaya çalışıyorsan adam gibi kendi
işini kendin hallet.”
“Sen
çok yanlış anlamışsın. İki gün takıldık ettik diye senden intikam alacak halim
yok herhalde benim. Eğlendik bitti.” Hiii!!! Rahmet için ellerimizi
semaya açalım. Sen de nasıl bir King oldun öyle? Aferin! Favorim sensin bu
bölüm.
Kız çantayı falan masaya çarptı. İyi, kafasına çarpmadı
çocuğumun. Matematik dehası beynini de patlatabilirdi. Kafa patlatmak acaba
burdan mı geliyor?
“Yapma
Rahmet ya. Sen giderken ben dönüyordum. Eğer yapacaksan daha yaratıcı bir şey
bul. Bu mu yani? Bunu mu buldun? Bu şekilde mi benim canımı acıtacaksın?”
Queen ağladı ağlayacak. ‘Beni
gör.’ sessiz çığlığıyla kantinde o kahveyi yere döken kız bu. O zamanlar
anlam veremediği bir hademeyeydi bu sessiz çığlığı. Şimdiyse aynı çığlığı
atıyor. Ama bu sefer âşık olduğu adama. Bu sefer sessiz değil o çığlık. Dolan
gözlerinde. Titreyen sesinde. Ve sözlerinde. Demek onun seni umursamamasının
canını acıttığını kabul ediyorsun. Dikkat et, aşk itiraflarına bir yenisini
daha ekliyorsun farkında olmadan. Ağlamamak için aldığın derin nefesin verdiği
acıyı ben göğüs kafesimde hissettim. :(
“Bittiyse
çıkabilirsin. Her öğrenciye bu kadar vakit ayırırsam ben burda kendi işimi
halledemem değil mi?” Rahmet durmuyordu. Devam ediyordu. ‘Her öğrenci’ ifadesiyse Deniz’in
kalbine yeni bir ok daha saplıyordu. Ağlamaklı halden tekrardan o güçlü kadın
ifadesine geçiş, üstten bakışla ‘öyle mi’ dercesine acıyla hafif bir sırıtma ve
hırsla dağıtılan bir masa. Ne çok duygu geçişin var Deniz. Rahmet’in sonda
attığı bakış peki? Biz bu halinize bayılıyoruz da, bir o kadar da can yakıcı ama
haliniz.
“Öldüreceğim
onu ya anladın mı mahvedeceğim. Yok edeceğim. O daha benimle uğraşmak ne
demekmiş görmedi. Ya inanamıyorum ya kimse bana böyle davranamaz. Kimse buna
cesaret edemez.” Kimse sana mı böyle davranamaz yoksa âşık
olduğun adam mı sana böyle davranamaz?
“Umrunda
değilmişim bir de. Kendi silahımla beni vuracak aklınca sıra.” Gerçekten
de Rahmet senin dengeni bozuyor Queen. Çarp 100 falan kontrolden çıkmış
durumdasın. Kendini gizleyemiyorsun. Demek silah olarak Rahmet umrunda değilmiş
gibi davranıyorsun. Ufak bir tavsiye sana, savaşa gireceksen elindeki silahı
böyle ulu orta belli etme. Bu savaşta kullanabileceğin bir ‘hademe’ kelimesi de
yok artık. Senin işin çok zor ya. Bunun peşine kızlar falan da takılırsa üff
üff… Rahmet’in tüm bunları canını yakmak için söylediğini bilmesine rağmen yine
de canının yanmasına engel olamaması peki Deniz’in?
“Savaş
istiyor. İyi, savaşalım o zaman. Bakalım hangimiz sağ çıkacak?”
Evet, bu bir savaş. Ama çok farklı cepheler bunlar. Rahmet,
Deniz’e âşık olduğunu kabul etmiş durumda. Onun savaşı aşkı için. Kendisine âşık
olmadığını düşündüğü bu kadına duyduğu aşk için savaşıyor Rahmet. Deniz’in
savaşıysa çok daha farklı. Onun savaşı aşka karşı. Kendine karşı. Bir zamanlar
Rahmet’in başımıza bir kanatlıyı sarmak uğruna kendine karşı verdiği o savaşı
şu an Deniz veriyor. Asla yapmayacağını düşündüğü bir hata olduğuna inandığı
aşka karşı veriyor savaşını. Rahmet’in işi zor. İşi zor çünkü boğulduğu bunca
anı içinde nefes almayı unutmuş durumda. Ahh o flashback nasıl bir sahnedir?
Nasıl şapşik, nasıl tatlış… Bozuk para ve fındıkla kart oyunu oynamak mı?
Deniz’in üzerinde tüm ahlaksızlığıyla Rahmet’in gömleği… O toka detayının
Rahmet’in kalem kutusunda olması. Bu 15 günde olanlar için ayrı bir mini dizi
talep ediyorum. Gün gün, saat saat, dakika dakika, saniye saniye, salise salise
bizlere gösterilmeli bence. Ne olur ya, lütfen. Canım Rahmet kendini yine
içkiye vuracaktı da babası geldi. Ah ah Fikri Efendi o yatakta neler olduğunu
daha biz iki dudak meraklısı ahlaksız çift seviciler öğrenemeden üzerine yatmak
nedir? Yani o ayrı evi tutmaya devam ettiğimize göre bence başka şekilde de
değerlendirmeliyiz. Muhallebi kaşıklamaya da okeyim ben. :)
Deniz’in işiyse daha da zor. Daha da zor çünkü önce
kendisiyle verecek bu savaşı. Şey diyebilirsin belki, Deniz kaç farklı
kombinasyonda aşk itirafı yaptı diye. Sence Deniz bunun farkında mı? Ya da daha
da önemlisi sen Deniz’in Rahmet’i Derin dedi diye bıraktığına inanıyor musun?
Bence mesele daha derin (söz oyunları da yaparmış).
Derin falan değildi esas sebep Deniz. Esas sebep sendin
aslında. Kendin için ayrıldın bence Rahmet’ten. Bu bölüm benim kafama oturdu.
Bence kendine kanıtlamaya çalıştın âşık olmadığını. Queenimizin kendisine karşı
taktığı o maskeyi indirmesi gerek. Bu durumu kabullenmesi gerek. Yüzleşmesi
gereken şeyler var. Dengesini bozan, kontrolünü kaybetmesine sebep olan şeyler.
Ve bu iş çok daha zor. Bu cephede alacağın çok mağlubiyet var Queen, üzgünüm.
Sen zaten mağlup başlıyorsun. O aşkı kabullenip eşit duruma geldikten sonra
duruma bakalım.
Aman, savaşın, savaşın. Bu savaşın galibi belli. Her türlü
biz karlı çıkıyoruz. Her türlü biz kazanıyoruz. Neler yapacaksınız acaba? Siz
iki delinin kotası olmadığı için korkmuyor da değilim. Kavga sonralarını
severim ama ben. Kavga sonrası muhallebi kaşıklamaysa en sevdiğim. Bir de şu
hepimizin böğrüne dert olmuş karanlık oda sahnesindeki foto bir yere bağlansa…
Valla en çok merak ettiğim şeylerden biri nasıl bağlanacağı. Karşılıklı ilan-ı
aşk duyabilecek miyiz biz? Hadi bakalım.
Yazan, oynayan, yöneten, emeği geçen herkesin eline sağlık (Özel
ön izleme adı altında azıcık sahnelerin hepsini fragmanda vermeniz bir miktar
üzüyor ama)…
Bir hafta daha böyle geçti, gitti işte RahDen’le. Haftaya
ne olur bilinmez. O zamana kadar kendinize iyi bakın. Haydi, kalın sağlıcakla…