Bizim Hikaye: Aşk, Aile ve Kopmaz Bağların Hikayesi

Bizim Hikaye: Aşk, Aile ve Kopmaz Bağların Hikayesi
Hiç lafı dolandırmadan en baştan yazayım. Çünkü bölümün etkisiyle hızlıca bu yazıyı yazma nedenim bu.
 
Ne de güzel barıştı BarFi değil mi?
 
Filiz ve Barış yeniden görüşmeye başlayınca, yeniden paylaşmaya, konuşmaya, birbirlerine destek olmaya başlayınca dizinin üstünden sanki bir yük kalktı. Sanki hafifledik. Sezon başından beri bizi kasan, geren o şey kalktı değil mi? İyi ki de kalktı. Çünkü Perşembe gibi zor bir günde dizinin o desteğe ihtiyacı vardı.
 
Artık ayrılığa dayanamadıklarını ne güzel hissettirdiler. Filiz’in Barış’ı uzak tutmaya çalışırken nasıl yorulduğunu ve artık bunu yapamadığı o anı hepimiz hissettik. Barış’ın bu ayrılığa uzun süre katlayamayacağını görüyorduk zaten. Ama gerçekten artık Filiz olmadan devam edemeyeceğini, bir an bile olsa bu ayrılığı uzatamayacağını anladığımız an, o da bir nefeste anlatıverdi her şeyi. O yoğun duyguları özgürce bizlere hissettiren Filiz ve Barış’ı özlemiştik, 48.bölümde kavuştuk.
 
Filiz’i kendi mahallesinde suçlu durumuna sokmak için bağıra çağıra “kocam” kelimesini vurgulayan Nihal, bunun karşısında utanan ve yine Barış’ın göğsüne sığınan Filiz ve bunun üzerine hemen Nihal’in kocası olmadığını, her şeyin kağıt üstünde olduğunu herkese açıklayan, aşkını haykıran Barış…. Kenetlenen eller…. Artık saklanmayan duygular… Birlikte meydan okuma… Ve seyirci olarak benim “işte bu!” dediğim anlar… Özlemişiz, çok özlemişiz.
 
Bizim Hikaye, yazımın başlığında da yazdığım gibi aile, aşk ve kopmayan, sağlam bağları anlatan bir dizi. Filiz ve Barış da o bağlara sahip bir çift. Yani bir şekilde yine o birbiriyle paylaşma, birbirine destek olma, birbirinde huzur ve mutluluk bulma haline geri döneceklerdi biliyorduk. Döndüler en sonunda.
 
Filiz ve Barış yeniden Elibol çatısı altında toplandı. O aile tablosu Bizim Hikaye’yi izlettiren en önemli şey. Barış da o tablonun bir parçasıydı ve sezon başından beri ailesinden, yerinden yurdundan koparılmış gibiydi. Onu yabancı bir kadının yanında, kucağında yabancı bir çocukla görmek seyirci tarafından da yadırganıyordu. Filiz’in ve artık onun da kardeşleri olan Elibollar’ın yanında sezon başından beri ilk defa olması gereken yerdeydi. Seyirci de bu huzuru hissetti. Açıkçası o tabloda minik Savaş’ı (ufaklık çok tatlı ama mini Savaş olarak göremiyorum sevgili senaristler) yadırgadım ama bölümler sonra BarFi bir araya gelmiş, sadece buna odaklandım. Küçük Savaş’ı yadırgamamın sebeplerinden biri, onu Barış’ın oğlu olarak görememem. Nihal gibi bir kadının Barış’tan bir oğlu olacak ama seneler boyunca gelip bu senin oğlun demeyecek? Onu istemeyen adamın kapısına çocukla gitmeyecek kadar gururlu bir kadın, şu an başkasını seven bir adamı böyle tehdit ve baskıyla, çocuğunu da kullanarak yanında tutmaya çalışır mıydı? O nedenle o bahaneye hiç inanmıyorum. Masum birini kurtaracak delili saklayan, o delili mesleğini de yok sayarak kendi çıkarı için tehdit unsuru olarak kullanan, etik ve ahlaki değerlerden uzak biri, her türlü yalanı söyleyebilir. Zaten karakterin pat diye ortaya çıktığı an da şüpheliydi. Durup durup onca yıl hasta çocuğunun babası olduğu halde arayıp söylemediği adamı birden görünce “Tamam artık babalık yapsın. Bunun için de evlenme şartını koyayım. Bir de tehditle kendime bağlayayım.” demez insan. Barış'ın babalık yapması bu kadar önemliyse kendi arayıp bulurdu zaten.  Umuyorum ki bu konuları da mantıklı şekilde bağlarlar. Barış hep zeki ve duruma göre kurnaz bir adam oldu. Bu oyunları ve ardındakileri çözmesini bekliyorum. Kucağına verilen çocuğu böyle birden kabul etmesi hiç Barışlık hareketler değil.
 
Şu da var ki, Filiz’in hayatına bir de sevdiği adamın başkasından olan çocuğunun eklenmesini istemiyorum. Barış’ı birden böyle çıkıvermiş, başka bir anne-çocuk birimiyle paylaşmak zorunda kalması, fedakar Filiz’e haksızlık gibi geliyor. Kardeşlerini büyüttü, belli bir yaşa getirdi bu kız. Artık Filiz’in sevdiği adamla hayatın tadını çıkarma, kendini daha iyi tanıma ve hayatta yapabileceklerini düşünme zamanı gelmedi mi? ( Üniversiteli Filiz temennilerimi duyurmaya çalışıyorum.)
 
Bizim Hikaye için de genel olarak diyeceklerim var aslında. Kemik seyircisi olan bir dizi Bizim Hikaye. Fakat gücünün nereden geldiğini bu sezon biraz unutmuş gibi. Kaçıncı tekrar bu diyeceksiniz belki ama ne yapayım? Sanki bu sezon bu biraz unutuldu gibi. Unutulduğu için de AB seyircisi biraz küstü sanki diziye.O zaman tekrar hatırlatalım. Aşk, aile ve kopmaz bağlar... Bizim Hikaye’nin gücü buradan geliyor. Aşk ve aile birbirine bağlı işleniyor mesela. Barış ailenin bir parçası, bir abi ve hatta Minibollara bir baba figürü gibi. Çünkü anne figürü Filiz’in yanındaki kişi Barış. Onları sımsıkı saran, fedakar ve sağlam anne figürü Filiz’in yanındaki, güvendikleri ve danıştıkları erkek/baba figürü o.  Filiz ve Barış’ın aşkı da hep böyle işlendi. Filiz Barış’ı tüm yalanları, isimleri ve gizli hikayeleri ile sevdi. Barış Filiz’i tüm sorumlulukları ve sevdikleriyle sevdi.
 
Bu hikayenin diğer önemli ayağı sevgili Fikri Elibol. Alkolik, oyunbaz, güvenilmez ama sürprizlerle dolu ve ummadık anlarda baba olduğunu hatırlayan Fikri Elibol. Reha Özcan harika bir oyuncu, önce bunu belirteyim. Fikri Elibol’a muhteşem bir ayar verdi. Kızıyorsun ama uzun sürmüyor bu kızgınlık, saydırıyorsun ama bakmışsın sonra gülüyorsun ona.  Seyircinin de Fikri Elibol’a çok güldüğü, sevdiği, onu izlemeyi sevdiği ortada. Bu sezon dizinin Fikri Elibol’u çok iyi kullanamadığını düşünüyorum. Mesela genelde fragmanlardan biri Filiz ve Barış içinse, biri mutlaka Fikri ve Elibollar için olurdu. Artık bu formata geri dönülmeli kanısındayım. 48.bölümde reyting pastasına yeni bir dizi eklenmesine rağmen, Bizim Hikaye reyting kaybetmediyse, bunu oynadığı seyirci grubunun diğer dizilerden farklı olmasına borçlu. Bu avantajın, kaba bir tabir olacak belki biraz ama, ekmeğini daha çok yiyebilir dizi. Fakat önce kendi seyircisini tanımalı sevgili Bizim Hikaye ekibi.
 
Bunlardan bahsedip Elibollara değinmemek olmaz. Evet, dizi aynı zamanda Elibolların da hikayelerini anlatıyor ama bunu nasıl yapıyor? Aile ve birbirlerine bağlarını hep vurgulayarak yapıyor. Yapıyordu yani. Filiz aşıkken de, aşk acısı çekerken de, hep kardeşlerinin en büyük gücü, onların ihtiyaçlarını aksatmayan, onları en çok seven biricik abla/anne ve evin reisiydi. Barış’ı da canından çok sevdikleri arasına katması bunu değiştirmedi. Sadece birini daha ekledi o büyük kalbine. Elibol kardeşler de hep ablalarının gözünün içine bakan, onu çok seven ve sayan ve birbirlerine bağlı, birlikte hayat mücadelesi veren bir sevgi yumağıydı. Bunu izlemeyi seviyordu seyirci. Bu sezon Elibol kardeşlerde bunu unuttu senaristler sanki. Filiz’e bağlılıklarını hissedemiyorum. Elbette kavgalar, duygusal patlamalar, ergenliğin verdiği sorunlar olabilir. Fakat bunların sonunda asıl olanın sevgi ve aile olduğu vurgusu verilirdi hep dizide. Bu sezon Kiraz ve Fikret ile başladı bu. İkisinin de ergenlik sorunları işlenmeli tabii, çünkü büyümek sancılı bir süreçtir. Büyüklere özenmeler, büyük olmaya çalışmalar ve bunların yaptırdığı saçmalıklar ergenliğin bir parçası. Ama “Filiz gibi bir ablaya da bu nankörlük yapılmaz ki” derken buldum kendimi izlerken. Sanırım seyirci de böyle düşündü ve bir süre sonra seyircinin kalbini kırdı bu durum. Ben böyle hissediyorum. Filiz yerine biz seyirciler kırıldık onun adına.
 
Bununla birlikte Kiraz’la ilgili durumun ilk başta seyirci çektiğini düşünüyorum aslında. Çünkü ergenliğe dair sorunları da vermeleri çok bizdendi. Fakat sonra o konunun işlenmesi de unutuldu gibi ya da belki askıya aldılar sonra işlenecektir bilemiyorum. Çünkü Kiraz’ın ve Fikret’in hala bir ders aldıklarını düşünmüyorum. Hala hatalarının nerede olduğunu idrak edemediler. Hala o anlama halini bekliyorum onlardan. Bence izleyiciler de bekliyor. Kiraz’a kızdık, söylendik, “pişman olacaksın ablanın kalbini kırdığın için” dedik. Seyirciyiz çünkü, kurduk kurulduk bir kere. Hala o pişmanlığı, ablasının değerini anladığı ve pişman olduğu o anı seyirci kalbim bekliyor şahsen. Bunun Rahmet’in sokulduğu yeni model durumlardan daha çok ilgi çekeceğini düşünüyorum.

Kiraz en kıyamadığım kardeşlerdendi. O, ablasına yardım etmeye ve onun mutlu olmasına çalışan, Barış ile aşkının destekçisi, gizli arabulucu, minik kardeşi İsmet’i yurtta gece yalnız uyumasın diye yanına alan minik abla idi. Ayrıca babasına en kızamayan kişi o olsa da, bu baba sevgisi arayışındandı. Yoksa Barış’ın yalanlarını fark ettiğinde ona “Sen ablamı üzeceksin. Bizim ona ihtiyacımız var.” diyerek gerçeklerin farkında olduğunu da göstermişti. Şimdiki Kiraz’ın o Kiraz ile alakası yok. Hayatının gerçeklerinin suçunu ablasına yükleyen bu yeni Kiraz’ın sanki biraz kendine gelmeye ihtiyacı var gibi.

Kiraz ve Fikret’in nankörlükleri, Hikmet’in saçmalamaları derken, Rahmet de hormonlarına yenik düşen bir ergen oluverdi. Halbuki en sağlam Elibol’du o. İki kuruş düzenli para kazanınca hemen başka bir eve geçmeler, geçen sezon karşısına çıksa gülüp alay edeceği entrikalar yapan bir kızın peşinde normalde yapmayacağı şeyler yapması, ablasına karşı saçmalayanlar kervanına onun da katılması üzdü sevgili senaristler. Bizim Hikaye öyle birbirimize doğru yürüyelim, özel alanlarımıza girdikten sonra kafamızı belli bir açıyla eğip, seksi olduğunu düşündüğümüz bir pozla diklenip, belgesellerde gördüğümüz doğadaki canlıların çiftleşme dansına benzer pozlara girelim sahnelerinin prim yaptığı dizi değil. Hele kötülüğün ve kötülerin prim yaptığı bir dizi hiç değil. Geçen sezon Müjde’nin çok daha masum oyunlarına kızan, küsen ve böyle şeyleri sevmediğini söyleyen Rahmet’i, böyle duygusuz ve entrikalı hayatlara yem etmek içimize sinmiyor. Kabul edelim Bizim Hikaye seyircisi Elibollardandır ve söz konusu Rahmet ise erkek tarafıdır. Bu ergenlik hormonları kokan hikayeyi işleyelim derken Rahmet gibi, Elibol ailesinde kriz anlarında Filiz’in en büyük yardımcısı olan birini de aileden uzaklaştırdı senaristler. Biz Rahmet’in ne hikayelere girdiğini gördük ama hiç aileden, abilikten ve hayran olduğu ablasından böyle kopmamıştı.
 
Dünkü güzel bölümden sonra çok da şikayet etmek istemiyorum aslında. Dizinin Perşembe gününü reyting kaybetmeden atlatmasına da sevindim. Fakat daha iyi olabilir biliyorum. Kaçan seyirciyi geri getirmek çok zor değil. Sadece Bizim Hikaye neydi, neden sevildi onlara dikkat etmek gerek. Yeni hikayeler yazarken ve karakterlere yeni yollar açarken kimliklerini ve ruhlarını bozmadan yapmak, seyircilere daha keyifli bir seyir sunacaktır.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER