Yılları aldı götürdü deniz. Dakikaları, saatleri, günleri,
haftaları. Zamanı aldı götürdü deniz. En acı hatıraları, en mutlu anları.
Karanlığa gömülü olanları aldı götürdü deniz. Günahları, sevapları…
Aldığı her şeyi zamanla geri verdi deniz. Dalgaları karaya
vurdukça dibe gömülenler birer birer gün yüzüne çıktı. Maviliğe karışan kanıyla
denizin derinliklerine gömülen Soluk Benizli de vuran dalgalarla beraber gün
yüzüne çıktı.
Yıllardır yaşadıkları korkuların ardından gün ışığına
kavuştuklarını düşünen Nefes mutluydu. Çocukluğunu alan o adamın yok olduğuna
inanmak istiyordu. Ama kapanmamış yaraları sızladıkça, içini titreten o gerçeği
hissediyordu. Vedat hala yaşıyordu. O kirli nefesi bir adım ötelerinde,
saldıracağı an için gün sayıyordu.
Mustafa kurtulmuş, parçalanacağı düşünülen Kaleliler
birbirine sıkıca tutunmuştu. Herkes mutluydu. Ama Nefes’in içini kaplayan
sıkıntı dinmek bilmiyordu. Ceylan’ın kendi kızı olduğuna inanmak istiyordu. Ama
Vedat’ı çok iyi tanıyan yanı onu engelliyordu. Hisleri onu tutuyordu.
Olmuyordu, içinde bir parça Ceylan’ı sarmalayamıyordu.
Vedat’sa aldığı her nefesle intikam yeminini yineliyordu.
Nefes’le Tahir’in mutlu olduğunu gördükçe içindeki kıvılcımlar güçleniyordu.
İsteyip de alamadığı sadakat ve sevgiyi onların gözlerinde gördükçe
deliriyordu. Ama Nefes’in de dediği gibi; sadakat sadece istemekle olmuyordu.
Hak edilmesi gerekiyordu.
Kaleli ailesi uzun süredir uzak kaldıkları huzura kavuşmuş,
gelecek güzel günlere umutla bakıyordu. Bebek heyecanını yeniden yaşayan
Mustafa ve Asiye heyecanlı, Vedat’tan kurtulduklarını düşünen Nefes ve Tahir
mutluydu. Çünkü onların sevdaları birkaç yumrukla yıkılamayacak kadar güçlü,
hikayeleri mutlu sonu hak edecek kadar değerliydi. Ama bunların hiçbiri son
değildi.
Bu hikaye daha yeni
başladı.
Sen anlat Karadeniz. Biz seni dinleriz.