Siyah Beyaz Aşk: Aşktan Ölenlere…

Bebek görünce aklını yitiren Ferhat Aslan alçak gönüllülüğü…
Bütün bölüm boyunca en sevdiğim anlar sanırım motorla gittikleri anlardı, hâlbuki konuşmadılar bile. Seçilen şarkı çok bıçak sırtıydı, her şeyi bir anda dizinin atmosferinden koparıp ne izlediğimizi de sorgulatabilirdi, performansların doğallığı sayesinde öyle olmadı. Her mısrası onlara özel yazılmış gibiydi. O sahnede hiç konuşmadıkları halde Aslı’nın coşkusunu ve Ferhat’ın kendini tutamayışını öyle güzel hissettim ki nefes aldım adeta, yazanın, çekenin, oynayanın ellerine sağlık. Özellikle bu bölümde Aslı’nın her mimiğine, her gülüşüne bütün kalbimle inandım, artık Birce Akalay ne güzel oynamış demek haksızlık gibi geliyor. Aslı o kadar gerçek ki, sanki dizi bittiğinde de oralarda bir yerlerde yaşamaya devam ediyor gibi.
 
İkinci olmamışlık kesinlikle İdil’in evlere şenlik bebek kaybetme aksiyonuydu. O histerik çığlıklarını aklımdan silmek için bir hayli uğraşmam gerekti maalesef. Aynı hafta içinde iki dizide aynı tiyatroyu gördük; aslında hamile olmayan sinsi kötü kadın kendini merdivenden attı ve suçu ezeli düşmanının üstüne yıktı. Ne kadar orijinal değil mi! Böylelikle İdil de Safiye’ye dönüşümünü başarıyla tamamladı. Ev ahalisinin hamile zannettikleri kadın merdivenden düşünce onu hemen hastaneye götürmeyip İdil'in o korkunç çığlıkları atmasını beklemelerine ne demeliyim peki? Söyleyebileceğim tek şey 2.5 saatlik dizilerde mantık aramamak gerektiği galiba. Bu kanatta ilgimi çeken şey Namık'ın Ferhat'ı kazanmaya çalışacağı yerde ona düşmanlık beslemesi oldu. Henüz doğmamış ve muhtemelen de hiç doğmayacak çocukları için, yıllardır emek verdiği oğlunu tanımama noktasına geldi bir anda. Bir tek beni mi rahatsız ediyor bilemiyorum ama Namık'ın bu işe yaramaz hallerinden fena sıkıldım. Handan'ın Cüneyt'e önerdiği şiş-örgü ikilisini ben de Namık'a öneriyorum. Muhtemelen çalışma odasına yine bir dinleme cihazı yerleştirildi ve planı yine boşa düşecek. Hiçbir şey olmasaydı bile zaten o işi Cüneyt'e verdiği için başarılı olma şansı yoktu. Gerçekten Ferhat'a karşı Cüneyt’le yola çıkıyor olamaz ya, bu kadar akılsız, bu kadar beceriksiz değildi sanki bu adam?
 
Gönlümün esaslı beyefendisi Abidin'i de ince zevkinden dolayı kutlamadan geçemeyeceğim. O nasıl güzel gelinlik, o nasıl bir su damlası kadar güzel olmak Gülsüm! Daha da güzeli, o abiyle nasıl kavuşmak! Suna'nın bu aile için ama en çok Yiğit için yaptıkları ne kadar büyük ama ne kadar görünmeyen iyilikler öyle. Dokunduğu yerleri çiçek açtırıyor adeta. Yiğit'in sadece biraz cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardı ve Suna sayesinde koştu bağrına bastı Gülsüm'ü. Darmadağın olmuş bir ailenin bir ayağı tamamlandı şimdi, Yiğit nihayet şımarık bir çocuk gibi davranmayı bırakıp olgunluk gösterdi, aile oldu Gülsüm’e. Üstelik onun da eksikliği azaldı biraz da olsa. Ferhat'ın böyle bir adım atmasına muhtemelen daha çok zaman var ama kardeşlerin bir araya gelmesi gerekiyordu artık yavaş yavaş. İşin Yeter kısmı çok daha çetrefilli, gerçekçi olalım. Yiğit affetse Ferhat affedemez ve bir de büyük sır var ortada. Üstelik Yeter de ilginç adımlar atıp Azad'ın evine gitti, kızıyla tanıştı. Hiç tanımadığı ama onu çayının şekerine kadar takip etmiş bir adama bu kadar çabuk güvenmesini yadırgadım ama anlamaya da çalışıyorum. Ona Necdet’ten sonra uzanan ilk yardım eli Azad. Gençlik hoyratlığıyla Necdet'in kıymetini bilememiş ama Azad güçlü bir adam, ona ve sevgisine sığınmayı seçecektir içinde yanan intikam ateşi ve Namık nefretiyle. Peki, Ferhat bu durumda nasıl bir tepki verecek? İşte onu izlemek keyifli olacak. 
 
Ayhan'ın varlığı henüz Azad'la bizim duymadığımız konuşmalar yapmaktan ileri gidemese de Yiğit'le diyaloglarında bir şey seziyorum; gizli bir hayranlık mı, platonik bir aşk mı emin değilim ama Azad da o telefon konuşmasında biraz imalı baktı sanki. Ayhan'ı seviyorum sebepsizce, kalbi kırılsın istemem, ama Yiğit de asla meyletmez diyemiyorum şimdi, galiba Suna ile aralarında aşka dair pek az şey görebildiğimizden.
 
Büyük mutlulukların büyük kaoslarla bittiği bir drama dünyasında yaşıyorsanız, küçük anların kıymeti katlanarak artar. İşte bu hafta izlediğimiz bölüm de Aslı ve Ferhat için bir anı biriktirme, sadece kendilerine ait bir dünya kurma bölümüydü ve ben neredeyse her anında gülen gözlerine bayıldım. Pusuda bekleyen tehlikeden yara almadan kurtulurlar mı yoksa Ferhat’ın yanına silah almayışı Aslı’nın yaralanmasıyla mı sonuçlanır bilmiyorum ama bilmemek güzel. Tek endişem şu ki eğer Aslı zarar görürse, Ferhat’ın eski kaçmalara, uzaklaşmalara geri dönmeyeceğinin henüz garantisi yok. Elindeki ciddi olmayan incinmeyi bile kafasına bu kadar takan Ferhat, sevdiği kadın onun yüzünden ölümün kıyısına gelirse aklını kaçırır galiba. Bakalım buradan nasıl bir sınav çıkacak önlerine. Koca dünyada bir tek ikisi kalmış gibi yaşayacakları, hiç kimseleri görmeyip güzel hayaller kurdukları nice bölümler izlemek dileğiyle. Okuyan gözlerinize teşekkür ederim. Çok sevgiler.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER