Perfetti Sconosciuti, 2016 yılında vizyona giren ve oldukça beğenilen Paolo Genovese imzalı bir İtalyan filmi. Ülkemize Serra Yılmaz'ın ilk yönetmenliğinde, BKM ve Ferzan Özpetek'in yapımcılığında uyarlandı. Cebimdeki Yabancı, 2 Şubat itibarıyla vizyona girmiş durumda, ben de bulduğum ilk fırsatta gidip izledim.
Konudan kısaca bahsetmiş olayım öncelikle:
Yedi kişi, yedi iyi arkadaş akşam yemeğinde bir araya geliyorlar. Film, bu bahsi geçen yemek odaklı olduğundan büyük bir kısmı tek mekanda geçen bir yapım. Elimizde üç evli çift var, arta kalan da erkek. Yemek masasındaki erkekler çocukluklarından beri yakın arkadaşlar. Herkesin bir araya gelip de yemek masasına oturmasıyla muhabbet dönüp dolaşıp teknolojinin ve özellikle telefonların hayatımızın kara kutusu olduğuna geliyor. Cebimizde her şeyimizi emanet ettiğimiz bir yabancının olduğu vurgusuyla ilerlenirken karakterlerden Banu'dan bir oyun fikri çıkıyor:
Herkes telefonunu masaya koyacak; gelen her mesaja, bildirime, aramaya birlikte bakacağız. Kiminin açığa çıkmasını istemediği bir sırrı olmadığını dile getirmesiyle, biraz da gaza getirmeyle herkes oyuna razı olunca asıl curcuna başlamış oluyor. Film, komedi merkezli klasik bir Türk filmi değil, hatta gayet gerilim ağırlıklı. Şahsen özellikle ilk yarısında çok daha gerildim, sinemada aradayken "Şimdi bundan bir parça var daha var değil mi?" oldum. İkinci yarıda üst üste binmelerle duygusallık ve yüzleşmeler de artıyor.
Dakikalar geçtikçe "Acaba kimin neyi patlayacak?" sorusu insanda stres haline geliyor. Bazı sırlar aşağı yukarı tahmin edebileceğiniz türden ama yine de şaşırtmayı ihmal etmiyorlar veya başarıyorlar. Üstelik sadece bildirimler üzerinden ilerlenmiyor, lafın lafı açması da başka bir durum. Kayınvalideyle birlikte yaşamak, çocuk sahibi olmak veya onları büyütmek gibi belli bazı konular hakkındaki tartışmalar da kendisine yer buluyor. Dolayısıyla her izleyenin kendisinden bir parça bulması çok kolay olduğundan da ilgi çekici bir yapım olmuş.
Sürpriz faktörünün olduğu bir sonu da mevcut üstelik. Uyarlama bazında değerlendirip çarşıyı karıştırma niyetlisi değilim, kendi içinde düzgün ve başarılı bulduğum bir film oldu. Bunda tek mekan filmlerine ayrı bir ilgimin olmasının da payı vardır elbet. Bu arada yazmış olayım, filmin fragmanına göz atın ama izlemeden üstten yorum yapanlara pek kulak asmayın.
Filmin ilgimi baştan çekmesi sırf orijinalinden dolayı değil, kadrosunun da katkısı büyük: Belçim Bilgin (Banu), Serkan Altunorak (Metin), Şebnem Bozoklu (Esra), Buğra Gülsoy (Kerem), Leyla Lydia Tuğutlu (Tuba), Şükrü Özyıldız (Sinan) ve Çağlar Çorumlu (Suavi) bir araya gelmiş durumda. Belli bazı sahneler için karakter veya oyuncu bazlı olarak daha iyi olabilirmiş diye düşündüğüm elbet oldu ama performanslarda göze özellikle batan bir durum olmadı. Tuba, karakterinin, psikolog olmasının veya Bilgin'in oyunculuğuyla kimileri için fazla soğuk kaçabilir. Sinan'da da keza "Bunun bir şeyler karıştırdığı bir kere direk suratından belli," vaziyeti biraz fazla var, daha az olsaymış da olurmuş.
Karakterler içinde kendime en yakın olanı da düşünmeden edemedim, bir noktada masada gündeme gelen eşcinsellik muhabbetini komple yok sayarak Metin diyorum. Bir de istemsizce merak ettim, akşam boyunca o kadar yemeği nerelerine yediler, nasıl çatlamadılar helal olsun. Hepsi de pek güzeldi ayrıca, yapım süreçleri de zaten filme zevk ve renk katan bir diğer etmen olmuş. Dolunayın dahil olduğu balkon sahneleri ve eve dağılan ikili sahnelerin varlığı da cabası.
Eklemezsem olmaz: Filmi izlemeden önce böyle bir oyun oynayabilir miyim diye düşünmüştüm, filmden sonra da fikrim sabit kaldı; ben yapamam böyle bir şeyi. Aslında şöyle genel düşününce o kadar yakın olduğum kişilere söyleyemeyeceğim türden bir sırrım yok galiba. Ancak ister istemez açıklaması zor durumda bırakacak bir şeyin ortaya çıkabilecek olması bünyemde tedirginlik yaratıyor. En yakınım dahil birisine sosyal medya hesabımın şifresini vermek rahatsız edici geliyor mesela.
Filmin bir kısmını telefonumu elimde tutararak izlemiş bulundum. İşin güzeli, kimseyi rahatsız etmemek ve filme odaklı kalmak için bildirimlere bak(a)mamak filmin gerilimini bende başka bir noktaya da taşıdı.
Cebimdeki Yabancı konusunda benim yazacaklarım işte bu şekilde. Müsait vaktiniz ve sinema isteğiniz varsa bir deneyin, 'muhtemelen' başınıza kötü bir şey gelmez.