Netflix'in II. Elizabeth'in hayatını anlatan draması The Crown'ın ikinci sezonu yaklaşmaya devam ederken aklıma Büyük Britanya Krallığı'nı anlatan farklı bir diziyi biraz tanıtmak istedim.
Adı üzerinde The Royals, Kardashian sülalesinin reality şovlarını yayınlamasıyla bilinen E! kanalının dizilerinden. Hatta birkaç hafta önce kanalın diğer dizisi The Arrangement'ı tanıtmıştım ama The Royals dizi işine girdikten sonra ekran karşısına getirdiği ilk yapım. Şimdiye kadar her sezonu onar bölüm süren üç sezonu bitti, dördüncüsü mart ayı içerisinde yayınlanacak.
Peki, konusu?
Dizide günümüz Britanya Krallığı göz önünde ama tabii ki kurgusal versiyonu. Bildiğimiz kraliyet ailesinin normalde belli kurallara göre yürüyen, sıkı ama daha sakin ve skandallardan olabildiğince uzak durmaya çalışan bir hayatı olduğunun farkındasınızdır. Hatta dışarıya iyi görünme çabası adı altında yeri geldiğinde yapmacık bulundukları da oluyor. Ancak bu dizideki kraliyet ailesi pek de öyle değil.
Ailenin önemli bir kısmı eğlencesine düşkün, canının istediğini yapıyor. Yaşadıkları skandalların çoğu medyada kendisine buluyor ama eleştirilseler bile genel olarak seviliyorlar da. Ailenin güzel hayatı dizinin başlamasıyla birlikte sekteye uğruyor. Çünkü kralın varisi, ailenin büyük oğlu Robert uçağının kaza geçirmesiyle birlikte hayatını kaybediyor. Bu da herkesi değişik şekillerde etkiliyor elbette.
Liam, kral olmayı beklemez ve istemezken kendisini bir anda kralın varisi buluveriyor. Kral Simon'ın monarşiye olan inancı azalıyor ve kaldırılması için halkı referanduma götürme düşüncesine kapılıyor. Kraliçe Helena, hem ailesinin geleceğini hem de kendi rahatını düşündüğü için onu durdurmanın yollarını aramaya başlıyor. Kralın erkek kardeşi Cyrus ise popüler ve sevilen ağabeyi yüzünden yıllardır geride kalmışlığının etkisiyle krizi fırsat bilerek onu yerinden etmek için harekete geçiyor.
Ayrıca bu yazdıklarım buz dağının görünen kısmı. Kaybın etkisiyle dramaya boğulan bir dizi yok önümüzde. Mesela Robert'ın ölümünden en çok etkilenen ama bunu göstermemeye çalışan asi prenses Eleanor'un hayatına yeni koruması Jasper dahil oluyor. Liam'ın varis olmasıyla birlikte eski sevgilisi Gemma ortaya çıkmışken o, Philip'in Kate'i misali tabiri caizse sıradan halktan olan Ophelia'yla tanışıyor. Bölümler ilerledikçe komediyi içine alarak ailenin yaşadıklarını anlatmaya devam ediyorlar.

Benim The Royals'a başlamam kurgusal olsa da bir kraliyet ailesini anlattığı içindi. Dramaya fazla boğulmayıp komediyle harmanlamaları da güzel bonus oldu. Bölümleri bu sayede akıcı bir şekilde ilerliyor. Üstelik muhtemelen tahmin edeceğiniz gibi işin içine bir sürü entrika katarak pembe dizi izliyormuşuz hissi de veriyorlar ki kanalından dolayı beklediğim ve istediğim tarz da buydu.
Kraliyetin pozisyonunu tabii ki hafife almayıp konumlarının ciddiyetine dokunmaları da dikkat çeken noktalardan. Elizabeth Hurley'in oyunculuğunu en iyi Gossip Girl'den bildiğimi gelmişken itiraf etmiş olayım. Kendisinin canlandırdığı Kraliçe Helena benim için dizinin en büyük artısı. The Royals'ın beğenilmesindeki en büyük artıda Jasper ve Eleanor karakterlerinin ve hikayelerinin de etkisi büyük açıkçası.
Cyrus'un zekası geri iki kızını ilk sezon boyunca elinizden geldiğince göz ardı etmeniz dizideki karakterler açısından yeterli olur herhalde. Gerisine öyle ya da böyle alışırsınız, en azından bende böyle olduydu. Gerçi ben Eleanor'a da pek gerek duymamıştım ama o kısmın benle alakası olması muhtemel.
The Royals'la ilgili benim diyeceklerim genel olarak bu şekilde. İyi seyirler efenim.