Hatırlarsanız daha önce de söylemiştim sevdim
mi tam severim diye. Sevdiğime bağlanıp adanır, kolay kolay bırakmam, unutmam
diye. Dışarıdan akıllı uslu görünsem de içimde delilik sınırında yaşarım
genelde. Bu tarafım beni izlediklerim ve okuduklarımla akraba yapar, kolay
kolay ayrılmam karakterlerle. Hele hele onlara hayat verenler daha uzun yaşar
kalbimde. İşte bunlardan biridir Elçin Sangu ile Barış Arduç. Hayatıma Kiralık
Aşk’ın büyülü atmosferiyle giren, benim gibi onlarca kişinin kalbine taht kuran
namı diğer Defne ile Ömer.
Cuma gecelerimiz onlarındı. Onlar kiralamış,
hatta satın almışlardı ama ansızın bırakıp gittiler bizi. Hikaye ekranda tamamlanmıştı
ama bizde yarım kalmıştı. Bu durum hepimizi hazırlıksız yakalamıştı. Anlayamamıştık,
üzülmüştük, kafada bin tane soruyla ortada kala kalmıştık. Bu yüzden buradan
yazılar yazdık, çağrılar yaptık. Sizi başka projelerde yine birlikte görmek
istiyoruz dedik, bir film yapsanız ne güzel olur dedik, dizide eksik kalanları
bu yolla izlesek dedik. Onlar da, onları sevenlere karşı duyarsız kalmadılar,
sesimize cevap verdiler ve şahane bir film yaptılar. Adına da onları izlerken
gözümüzden kalpler fışkırdığını ve mutluluğun bizde tavan yaptığını bildikleri
için “Mutluluk Zamanı” dediler.
Elbette bekleyemezdim. Vizyona girdiği gün
gittim izledim. Sonuçta oğlan da kız da bizimdi. Film mi? O zaten tartışmasız
bizimdi. Yalnız hakikaten hissettiğim tam da buydu. Sanki salonun sahibiydim. Ailemin
üyelerini izlemeye gitmiş gibiydim. Onlar bizden biriydi benim için. Allah’ım
ne büyük yakınlıklar, ne büyük mutluluklar bunlar.
Başarının mutluluk getirdiği yanılgısına düşen
bugünün insanına asıl mutluluğun ne olduğunu anlatıyor film. Mutluluğun bir
formülü olmadığı halde, bir takım unsurlara bağlanması yüzünden insanı daha bir
mutsuzlaştırdığını vurguluyor. Birçok insanın hayatına dokunan Mert’in kendi
hayatında kaybolduğu gerçeğiyle yüzleşmesini ve aşkın onu kendine getirmesini
konu alıyor. Filmin girişiyle finali birbirini çok güzel tamamlamış, en çok da
bu kısmını beğendim. Sıcacık, akıcı, eğlenceli bir film olmuş. Zamanın nasıl
geçtiğini anlamıyorsunuz, hatta zaman geçmesin mümkünse dursun diyorsunuz.
Aslında şimdi burada tıpkı dizi bölümünü
yorumladığım gibi uzun uzun sahneleri yorumlamak isterim. Hatta yorumlayıp
yorumlamamakta hâlâ kararsızım. Sonuçta Ranini izlemediysen okuma diye
uyarıyor:))) Ama neyse bu giriş yazısı
olsun. Sonra oturur herkes izledikten sonra bir milyon kere daha yazar
tartışırız. Bu daha ilk film, biz bunun ikincisini, üçüncüsünü isteyeceğiz.
Herhalde canım, bu sevda öyle kolay kolay bitmez, bizde liste uzun.
Tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Elçin Sangu, Barış Arduç uyumuna bir kere
daha hayran kaldığımı belirtmeden edemiyorum. Yönetmenimiz Şenol Sönmez’in
sahneleri diyor başka bir şey demiyorum. Son söz olarak herkese iyi seyirler
diliyorum.