Hayatını devam ettirebilmek için kendine değerler
kuruyorsun. İnanacak, sarılacaksın. Yıllar boyu onlara sığınıp yaşıyorsun. Bilmediğin
bir geçmiş, unutmadığın bir mazi çıkıyor peşinden. Hayatın boyunca
inandıkların, doğru sayıp uğruna yoruldukların; bir hiç içinmiş.
Koca bir hiç. Doğru
bellediğin her şey, artık içi boş geliyor. Arkasında durduğun değerlerin peşi
sıra yıkılıyor. Başka bir hayatın mümkün olabileceğini düşünüyorsun ilk kez.
Başka türlü olabilirdi. Yıllar bir hiç uğruna mı geçti? Bunca yıl ne için,
kimin içindi? Bu kadar mücadele, bunca dik duruş. Ne kaldı elinde?
Yıllardır aynı yaştasın. Yaşlanmadın çünkü hiç genç
olmadın. Acımadı, çünkü hiç gerçekten dönüp bakmadın. İnsanların hayatlarını
yaşadın kendininki yerine. Onlarınkini yönettin, onların uğrunda emek verdin.
Kendini bıraktın, bakmadın. Belki korktuğundan. Korktuğu gelir insanın başına. Geçmiş
durmuyor katlayıp koyduğun sandığında.
Sen ne kadar planlarsan planla, umduğun gibi akmıyor
hayat. Birileri geliyor hayatına, yeni ya da yeniden. İnsanlara duyduğun
öfkenin kendine olduğunun farkında değilsin. Oklar seni bulmasın diye insanları
vuruyorsun. Bir durursan düşersin diye durmadın, şimdi yürüyemiyorsun.
Kimse seni tanımadı, kimse seni görmedi. Bugüne kadar
kimseye kendinden bahsetmedin, sözünü dahi etmedin. Ardına sığındın aynaların,
kendin bile görmedin. Kendinle bir oturup konuşmadın. Asaletten bir makyajın
altında eridi gitti gençliğin. Aynalardan kaçarken özlenmeyi bekledin. Ne kadar
sana ait, değil mi?
Bu sene kendine bir armağan oldun. İpsiz bir uçurtma.
Geliyor geçiyor zaman. Mutlu yıllar.