Ateşböceği: Ya dağ aslanının ev kedisi olmasına gerek yoksa?

Ateşböceği: Ya dağ aslanının ev kedisi olmasına gerek yoksa?
Hayatınız sadece siyah ve beyazdan ibaretse gri sizin için değişimdir. Fakat ne zaman bir pencere açılır önünüze o zaman görürsünüz diğer renkleri. Şimdi Aslı’nın hayatına açılan pencere gibi. Siz daha fark etmeden renkler tek tek eklenir hanenize. Günün birinde eski hayatınıza geri dönmeye karar verdiğinizde fark edersiniz ki siz artık gökkuşağısınızdır ve gri artık sizin için yeterli değildir.

İlk bölümden itibaren Aslı’nın saf olduğunu hiç düşünmedim. Aslı babasını kaybetmiş bir kız çocuğuydu ve ne gerekiyorsa onu yaptı. Hayallerini erteledi, geçim derdine düştü. Onun için mahallenin kızı olmak, takside racon kesmek kolaydı çünkü bunlar Aslı’nın renkleriydi. Barış dahil olunca ne yapacağını bilemedi. Aslı’nın renkleri Barış’ın dünyası için farklıydı. O zaman bocaladı işte. Ayak uydurmak için çabalamaya haliyle çabaladıkça biraz sakarlaşmaya başladı. Aslı’nın değimiyle “dağ aslanı ev kedisi olmaya çalışıyor”du.

 

Aslı ne kadar renklenmeye çalışıyorsa Barış’ın hayatında da yeni pencereler açılıyor. O pencerelerden biri Teo. Görür görmez anlamıştır muhtemelen farkını ve hemen dâhil etmiştir hayatına. Barış istikrar adamı. Yoksa kim eski sevgilisinden ortak yapar ki? Biraz da bu yüzden ilk bölümden itibaren gözlerini ayıramadı Aslı’dan. Başta yani biraz fazla mı bakıyor diyordum ama Barış bütün hareketlerini inceliyor Aslı’nın. Olaylara bakış açısını tartıyor, insan sarraflığını ölçüyor. Barış önünde yeni açılan pencerenin O’na ne getirdiğini görmeye çalışıyor.  

Aslı’yı keşfederken bir yandan da Barış’ın yaralarına dokunuyoruz yavaş yavaş. Aslı’nın baba özlemini Barış’ın babası hakkında konuşmaktan kaçışını seyrediyoruz. Ciddileşiyoruz, adım adım yaklaşıyoruz onlara. Üzerlerindeki gizemleri birer birer kaldırıyoruz bunu yaparken de gülümsememizi kaybetmiyoruz.

Barış’ın teyzelerinden bahsederken gözlerinin parlamasına şahit oluyoruz. Aslı’nın neden işten ayrıldığını öğrenince yaşadığı keyifle keyifleniyor, havuzdan o anahtarlığı çıkarırken aldığı zevki taa içimizde hissediyoruz. Aslı’yla arasında geçenleri bildiğini o kadar cool bir şekilde fark ettirdi ki İlayda’ya hiç söz hakkı tanımadı. Aslı söyledi dese büyük ihtimal inkar edilecek bir durumu kendi üzerinden açıklayarak İlayda’nın eline hiç koz vermemiş oldu.

İlk bölümlerdeki kadar “Bu sahne biraz abartılmış mı?” da demiyorum artık. Çünkü artık nasıl davrandıklarını gördüm. Karakolda “Beni yenemezsin İstanbulll!” diye bağıran Aslı her zamanki Aslı, O’nu kurtarmaya gelen önce “Artık bir avukatın da olmadığına göre o zaman geceyi burada geçireceksin demek ki.” deyip sonra O’nu çıkartan ve yolun ortasında bıraktığı için Aslı’dan her fırsatta özür koparan ve pişman hissettiren Barış, her zamanki Barış.



Bu “kırmızı elbise” konusunda kararsız kalsam da sanırım bu sahneye birazcık mecburduk. Barış o elbisenin içinde görmeliydi Aslı’yı sanki diğer hali yeterli değilmiş, yeterince bakmıyormuş gibi. Aslı’nın değişmesini istemiyorum. Herkese kafa tutan hali, Barış’ı çileden çıkartmaları, saçmalamaları kalsın istiyorum. Yeni renkleri Aslı’yı değiştirmesin, O’nu olmadığı birisine dönüştürmesin. Her zaman hakkını arasın, Barış O’na patronluk mu taslıyor O da müvekkili olarak çıksın yine hesap sorsun, İlayda saçmalıyor mu hiç düşünmesin yine bıraksın yolun ortasında, vicdanını, patavatsızlığını hiç kaybetmesin. Neyse kırmızı kıyafetini giyip davete katılmış da oldu bunu da “yapılacaklar” listesinden çıkartabiliriz artık.

Teo ve Hakan'ın sahnesinde ayrıca çok eğlendim ki güzel ikili oldular. Bir de Teo’nun Gül’e yazılıyor oluşuna ayrıca çok sevindim "İki dost bir kadın” durumdan kaçmamız bence çok yerinde bir karar oldu. Zaten geçen hafta Aslı Gül’e “Ben sanki Teo’nun gönlünde başka biri varmış gibi hissettim.” deyince çok şaşırmıştım. Ama umarım o yola hiç girmeyiz ve olay sadece Barış’ın şüpheleri noktasında kalır.

Nice güzel bakışmalara.

İyi seyirler…



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER