Bir YılKe Metaforu: Saklanmış Dürbün

Bir YılKe Metaforu: Saklanmış Dürbün
Ne demiş Cemal Süreya bir şiirinde?.. 

"İki kalp arasında en kısa yol;
Birbirine uzanmış ve zaman zaman 
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.."

Bu dizelerde bir aşkın imkansızlığı, çaresizliği, aşıkların birbirlerinden uzakta çektiği acılar gizli.. Gece ve Sitare' nin aşkı bu şiirdeki gibi.. Birbirilerine sarılmak, birbirlerinin yaralarını sarmak, ikiyken bir olmak isterken sadece uzaktan sevmekle yetinirken buna daha fazla dayanamayıp birbirlerine kendilerini açtıklarındaysa sadece parmak uçlarıyla dokunacak iki aşık..

Cemal Süreya'nın da dediği gibi iki kalp arasında en kısa yol ne yazık ki birbirine uzanmış ve zaman zaman ancak parmak uçlarıyla değebilen iki kol.. 

Dillerden birkaç cümlenin artık dökülmesini isteyen bir kadın, söyleyince de kavuşmak nasılsa imkânsız düşüncesiyle hep kaçan bir adam.. 

Bu hikâyenin metaforu ise dürbün oldu.. Ali Kemal'in çocukken en sevdiği şeyi -dürbünü-Yıldız'ın saklaması Ali Kemal gittiğinde "Benim yüzümden mi gitti?"  diye dürbüne bakıp hüzünlenmesi Yıldız ve Ali Kemal aşkının en derin haliydi belki de.. 

Ali Kemal kırdığı, boş yere suçladığı sevdiği kadının gönlünü almak için Yıldız'ı ararken odasına girdiğinde oda boştu. Bir anda gözü bir şeye takıldı, merak etti ona uzandı ve çektiğinde çocukken en sevdiği şeyi dürbünü buldu. Adam sanki bir anda dünyanın en mutlu insanına dönüşüverdi gülüşünde kocaman çiçekler açtı, gözleri gülüşü sanki küçük bir çocuğun en sahici en gerçek gülümsemesi gibiydi.. Hemen dürbünle beraber Yıldız'ı aramaya koyuldu.. Yıldız'ı tahmin ettiği yerde buldu.. Ona "Benim bütün hatalarımın sebebi sensin!" dediği yerdeydi Yıldız. Gidecekti , durdurdu Ali Kemal.. 

Adam özür diledi, kadın şaşırdı "Ne için?" dedi niye olduğunu bile bile. Adam kısa tutmak istedi kadınsa kısa tutamayacak kadar kırgındı, hala başlarına kötü bir şey gelmesinden korkuyordu. Sonunda "Bananeyse.." dedi.. Ali Kemal "Umrunda değil miyim ben senin o zaman bunu niye sakladın?" diye dürbünü çıkarttı. Yıldız bir anda şaşırdı dürbünü geri istedi. Ali Kemal yine sorunca niye sakladın diye bu sefer Yıldız cesurca davranıp "Sakladım evet sen neler saklıyorsun Ali Kemal?" diye itiraf etmesini istedi. Ali Kemal o an o yeşil gözlere bakamazdı, kaçırdı gözlerini. Yıldız "Ben gözlerini kaçırmandan bıktım, söylediklerimi işitmemenden bıktım, ben susmandan da bıktım Ali Kemal.." deyince "Neden sustuğumu bilmezmiş gibi Yıldız.." deyince yıldız nedeni sorguladı. Bir bana gelince susuyorsun düşüncesi Yıldız'ı üzüyordu lakin Ali Kemal de haklıydı.. 

Eve döndüler gece oldu. Ali Kemal o an Yıldız'ın dediklerini işitti. "Zaten bu evde bana bir kişi itimat ediyor o da ne yazık ki korkak!!" lafıyla beraber Ali Kemal Yıldız'ın kolundan tuttu odaya girdiler Ali Kemal ilk kez hislerini paylaşacaktı.. "Korkak öyle mi? Madem o kadar işitmek istiyorsun dinle o vakit. Neden kaçtığımı anlatayım sana.. Çünkü kayboluyorum Yıldız.. Benim kaçtığım her sokak sana çıkıyor bu şehrin her sokağı sensin, baktığım her suret senin.. Kâfi mi? İşittin mi?" cümleleri döküldü Yıldız mutluydu, ilk kez Ali Kemal hislerini paylaşmıştı hem de hiç beklemediği bir şekilde.. "İşittim.. Meğer ne kadar süslü cümlelerin varmış senin?" dedi. Ne kadar çok sevildiğini merak ediyordu sordu da. Adam daha fazla cümle kuramazdı "Duydun işte.." ile yetindi kadınsa "Bu zamana kadar neden söylemedin o zaman?" diye kaybettikleri anlara birbirlerinden ayrı geçirdikleri zamana sitem etti. Adamın bir sürü nedeni vardı söylememek için.. O an gözler buluştu iki aşık ilk kez bu kadar gerçekti, ilk kez her şey berraktı.. Ali Kemal Yıldız'ın yüzüne dokundu, Yıldız o an o güvenle gözlerini kapattı ama Ali Kemal elini geri çekti "Olmaz, dokunamam sana bakamam; mahremsin." dedi Yıldız bir anda " Evlenelim o vakit.. " dedi Ali Kemal şaşırdı Yıldız bir anda çocuksu hayallere daldı.. Uzakta bir yere, kimsenin onları tanımadığı sorgulanmayacakları bir yere gitmek istedi Ali Kemal ile beraber; uzaklarda kendi hallerinde yaşayacaklardı.. O an "Saadet bizim de hakkımız değil mi?" dedi sadece mutlu olmak isteyen Yıldız.. Yıldız'ın büyük bir istekle anlattığı hayali yüzünde tebessümle dinleyen Ali Kemal " Çocuk musun hatun musun melek misin şeytan mısın anlamak nasip olmadı lakin çok güzelsin be Yıldız.." dedi.. Yüzlerini avuçlarının arasına aldı o an Yıldız bir daha kendisini asla bırakmamasını istedi Ali Kemal'den.. Onu kaybetmek istemiyordu zira.. Ve Ali Kemal söz verdi.. 

Aradan zaman geçti.. Vasili Cevdet'in hiçbir zaman Yunan ordusuna hizmet etmediğini öğrenince Cevdet'in ailesinin hepsini nezarete attırdı. İstediğini yapmazsa hepsini öldürecekti. Babaanneleri hastaydı fenalaştı.. O esnada Yunan askerler hepsini ayrı hücrelere alma emrini uyguladılar artık herkes yalnızdı.. Yıldız ve Ali Kemal karşılıklı hücredelerdi.. Bir süre ses çıkmadı kimseden, herkes başlarına gelecek şeyleri düşünüyordu.. Ölüm en ağır sondu üstelik daha yaşanacak çok şey varken, insanı en çok üzen şey değil midir yaşanmamışlıklar hatta yaşanamayacak olanlar?.. Sonra Ali Kemal yargılanacağını bildiğinden sonunu tahmin ettiğinden konuşmaya karar verdi belki de veda edecekti Yıldız'a belki son kez konuşacaktı onunla.. Seslendi "Yıldız, Yıldız." ; Yıldız yorgun bir şekilde geldi "Burdayım." dedi ne kadar halsiz olduğu belliydi "İyi misin?" dedi Ali Kemal. "Korkuyorum.." dedi Yıldız Ali Kemal teselli etmeye çalıştı korkma dedi ama nasıl korkmazdı Yıldız ölüm bir tarafta Ali Kemal bir tarafta en önemlisiyse her şey eksik kalacaktı uzaklara gidip Ali Kemal ile mutlu bir hayat  hayali gerçekleşemeyecekti.. Yıldız da ölümü düşünüp bazı şeyleri toparladı kafasında.. Dürbünü niye sakladığını anlatacaktı. "Bana o dürbünü niye sakladın diye sormuştun ya.. Hatırlar mısın biz küçükken uzaklara bakar hayal kurardık o dürbünle sen alıp başını gitmek isterdin.. Ben sen bizi bırakma diye saklamıştım o dürbünü.." dedi Yıldız yüzünde küçük bir tebessümle. Ali Kemal duyduklarını gözleri dolu dolu yüzünde tebessüm ile dinledi lakin içten içe ona kavuşamamanım verdiği hüzün vardı sonra "İyi yapmışsın Yıldız.. O vakitler gidemedim lakin artık belki de vakti gelmiştir meçhule gitmenin.." dedi Yıldız buna inanmak istemiyordu. Ayrılamazlardı kimse ölmez zira daha kavuşamamışlardı doyasıya sarılamamışlardı bile her şey çok eksikti. "Konuşma böyle Ali Kemal Bir şey olmayacak bize babam müsaade etmez, etmeyecek.." dedi tam o sırada askerlerin "Mahkumu alacağız." deyişini duydular Ali Kemal o anda "Etmiş bile Yıldız.." dedi büyük bir çaresizlikle.. Ali Kemal'i hücresinden çıkardılar. Yıldız nereye götürüyorsunuz dese dahi askerler cevap vermedi yine sordu.. "Nereye götürüyorsunuz napacaksınız ona?" diye ağlayarak bağırdı cevap vermediler. Yıldız o an Ali Kemal'in elini tutmak istedi ellerinden sımsıkı tutup götürmelerine engel olmak istedi belki de ya da son kez vedalaşmak istedi.. "Ali Kemallll, Ali Kemal" diye seslendi elini uzatabildiği kadar uzattı Ali Kemal de uzattı elini ama o eller parmak uçlarıyla bile dokunamadı.. Yıldız "Götürmeyin, yalvarırım götürmeyin, nereye götürüyorsunuz?" diye haykırdı.. Gitmişti Ali Kemal vedalaşamadan hatta kavuşamadan.. 

Tüm bunlar gerçekleşirken Cevdet ailesini kurtarmaya çalışıyordu bunun tek yolu Ali Kemal'in Dimitri olduğunu Vasili ve Veronika'ya söylemekti. Cevdet bunu bir mektupla açıkladı Vasili buna inanmadı başta, Ali Kemal'i sorguya aldılar işkencelere maruz kaldı bunlar olurken Cevdet Veronika'ya da söyledi gerçeği ve Veronika oğlunu görmek için gittiğinde Ali Kemal Vasili'nin bir anlık boşluğundan yararlanıp Vasili'nin boğazına bıçağı dayamıştı.. O sırada Veronika geldi.. Ve o muazzam sahne. Kubilay Aka ve Senan Kara efsaneler yarattı. Veronika yıllardır hasretiyle yandığı oğluna sonunda ulaşmıştı , anlatmaya başladı köylerinin basılışını Dimitri'yi nasıl sakladıklarını.. Anlattıkça Ali Kemal duymak istemedi, inanamadı.. "Hayır, hayır!!" diye haykırdı.. "Yunan değilim,Türk'üm ben!! Anam hemşire Azize.. Babam her ne kadar vatan haini olsa da General Cevdet.." diye bağırdı.. Kabullenemezdi bu gerçeği kolay kolay.. Öz annesi ve babasını kovdu.. Küçük bir çocuk gibi şimdi bir köşeye ağlaya ağlaya "Türk'üm ben anam hemşire Azize.." diyerek.. 
Veronika oğlunu bulmuşken kaybedemezdi, Vasili onu kurtarmak zorundaydı.. Nitekim öyle oldu da.. Cevdet'in kurduğu olan tıkır tıkır işledi. Ve sonunda Vasili Ali Kemal'i ve Kuvvacı ekibi idamdan kaçırdı yalnız Cevdet tarafından o an yakalandı.. Ve vatan haini damgası yedi oğlunu kurtarmak için.. 

Ali Kemal ise bu yükle nasıl devam ederdi yaşamaya? Ona göre bu kan damarlarında akan bir zehirdi.. Sevdiği kadına tutunarak yaşayabilir miydi, yoksa hiç gücü kalmamış mıydı yaşamaya? Zamanla göreceğiz..
 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER