Geçen hafta Yavuz'u, Aydan Hanım'ın
kafasına silah dayamış şekilde bırakmıştık. Çolak'ın komutlarını bir bir yerine
getiren Yavuz, pek tabii ki Aydan Hanım'ı da polislerin gözü önünde başarıyla
kaçırdı. Sizi bilmem ama bu kaçırma olayı bana biraz basit gözüktü. Sıfır
aksiyon, sıfır kovalamaca, sıfır heyecan. O son model arabayla bomboş yollarda
dolanmaktansa; şöyle trafikte çekilmiş olan, heyecanı bol bir
''kaçma-kovalama'' sahnesi izleseydik ben çok memnun kalırdım.
Aydan Hanım'ı teslim eden kişi Yavuz
olmadı. Bu beklenen bir şeydi. Fethi, Ateş ve Mücahit'in olaya dahil oluşuyla
Aydan Hanım kısa bir süreliğine Çolak'ın gazabından korunmuş oldu. Çolak kadar
zeki olan bir adamın tabii ki ''B'' planı vardı. Bir insanın en zayıf noktası
ailesidir. Çolak bunu çok iyi bildiğinden Aydan Hanım'ı ailesi ile tehdit
ederek skoru yeniden kendi lehine çevirmiş oldu.
Karakoldan usulca kaçan Aydan Hanım'ı
takip etmek Yavuz'a kaldı. ''Jack Bauer'' edasıyla önüne geleni indirip, onca
polis arasından sıyrılarak takibe koyuldu. Diğer tarafta da Yavuz'un emriyle
Ateş, Fethi ve Mücahit; Aydan Hanım'ın ailesini kaçıranları takipteydi. Takip
sonucunda bir araya gelen dörtlü sadece Aydan Hanım'ın kızını kurtarmayı başarabildi.
Olaylı geceden en zararlı çıkan kişi
Yavuz oldu. Kafası o kadar dolu ve karışıktı ki Bahar'ı öptüğünü bile
hatırlayamadı. Gülsem mi, ağlasam mı; bilemedim. Allah'tan Yavuz durumu hemen
Bahar'a izah etmeye gitti de bizleri uzun sürecek olan yalan bir aşk
hikayesinden kurtarmış oldu.
Bahar tepkisinde hem haklıydı hem de
haksızdı. Bir kadın olarak şartlar ne olursa olsun kullanıldığını bilmek kötü
hissettirmiştir muhakkak. Hele ki karşında duygu beslediğin bir adam varsa,
işte o zaman hissettiğin o kötü duygu çok daha büyük acı verecek demektir.
Sorun şu ki; Yavuz'un bir suçu yok. Adam gelmiş güzelce sana durumu anlatmış.
Ama sen olayı ''çok kötü öpüşüyorsun'' diyecek kadar saçma bir noktaya
getirmişsin. Bu da yetmemiş adama cephe almışsın. Kimse sana eskisi gibi davran
demiyor ama şunu da anla; adam masum, adam iyi niyetli ve adam yaralı. Bu
mevzuyu uzatmak kimsenin işine gelmez.
İstanbul'da durumlar böyleyken
Karabayır'da da işler iyice karışmıştı. Askerlerimiz sırtlarında taşıdıkları
mültecilerle bir karakola geldiler. Akılları, arkada bıraktıkları Zafer'deydi.
Erdem Yarbay'ın da talimatıyla ucunda ölmek de olsa komutanları için geri
döneceklerdi ki Zafer Üsteğmen kapıda beliriverdi. Tek kişi bile olsa Türk
askerinin yüreği onca zalime yetti de arttı. Adamsın Zafer Üsteğmen.
Karabayır'da toplanan timin önceliği
Aydan Hanım'ı bulmak ve biyolojik silah tehlikesinden kurtulmaktı. İşler zaten
bu denli karışıkken, Fethi'nin bağış gecesi kavga ettiği teröristin Eylem'le
bir bağı olduğundan bahsetmesi iyice can sıktı. Her taşın altından Eylem'in
çıkıyor olması, Yavuz'dan sonra Erdem'i de ''başlayacağım şu gazeteci kıza he''
diyecek noktaya getirdi.
Eylem'in eski sevgilisi için Karabayır'da
bulunması anlaşılır bir durum. Ama bu yürek yemiş hali beni sıkıyor artık. Onca
olay atlattı ama yine de aksiyon peşinde koşmaktan vazgeçmiyor. Timi takip
edip, gözlerinin içine baka baka sevgilisinin bulunduğu eve gidip tüm
operasyonu mahvediyor.
Net konuşacağım, Eylem'in bu halleri
artık sevimli gelmiyor bana. Fethi ile aralarındaki gerilimden de yoruluyorum.
Fethi'nin iyi niyetini sürekli suiistimal ediyor bence. Tim de artık Eylem'den
bıktı, usandı. İşler daha da EyFet aşkı için zora girmeden, rica ediyorum
ikisinin bir arada olduğu daha güzel sahneler izleyelim.
Yavuz, Ateş ve Mücahit, Hafız'ı görmek
için hastaneye gittiklerinde bir olay çıkacağını az da olsa tahmin ediyordum.
(Mücahit'in Hafız'a ''sanki içinde bomba mı patladı'' dediği an çok güldüm.)
Hastalardan çıkarılan kapsülleri almak için gelen teröristlerin planını bozan
Hafız oldu. Hasta haliyle bile aksiyondan uzak kalamadı adam. Mücahit ve
Yavuz'un yardımıyla kapsülleri düşmanın eline geçmekten kurtardılar. Tabii onca
olay sonucunda, Hafız'ın dikişler bu kadar zorlamaya dayanamadı ve patladı.
Korkarım 2-3 bölüm daha onu hastanede izlemek zorunda kalacağız.
Yavuz ve Bahar kavgasını uzaktan seyreden
Ateş ve Nazlı ''çifti'' çok şekerdi. Ateş kül olmaya razı olmuş anlaşılan.
Bildiğin göstere göstere yürüyor Nazlı'ya. ''Ateşin çıkmış'' espirisi mi
dersin, Yavuz ve Bahar'ın öpüşmesini göstermek istemesi mi dersin; Ateş aldı
başını gidiyor. Eee Nazlı'da boş değil. Güler'in uyarılarına rağmen Ateş'le
yakınlık kuruyor.
Ateş ve Nazlı ikilisini yine yan yana
gören Güler'in akşam ilk işi Erdem'in ağzından Ateş ile ilgili laf almak oldu.
Erdem de sağ olsun bir anlattı ki Ateş'i, sofrada soğuk rüzgarlar esti yemin
ederim. ''Çapkın'' dedi, ''şeytan tüyü var'' dedi, ''çok kızın ahını aldı''
dedi. Erdem'in bu lafları ettiğini düşünürsek, NazAt aşkına tepkisinin çok
büyük olacağı kesinleşti diyebiliriz.
Ateş hakkında duydukları Nazlı'nın canını
sıktı tabii. Hop bir telefonla çocuğu hemen yanına getirdi. Üstüne hesap da
sordu. ''Akıllı ol, senin gözlerini oyarım.'' tadında bir mesaj verip, Ateş'i
de bizleri de bu sahiplenişiyle sevindirdi. Anlayacağınız NazAt süper başladı,
süper devam ediyor. Benim dizideki favori çiftim. Daha güzel sahnelerini de
izlemek nasip olur inşallah.
Yazı devam ediyor...