Vatanım Sensin dizisinin belki en çok tartışılan karakteri olan Yıldız hakkında özellikle karakterin değişimini değerlendirerek fikirlerimi
beyan etmek isterim.
Nasıl
ki dizideki her karakterin değişim göstermesi doğalsa, Yıldız'ın da biraz olsun
değişmesi pek sırıtmayacaktır. Pişman olduğunu göstermek, özeleşiri yapıp
hatalarından ötürü kendini suçlamak her ne kadar karaktere zıt olsa bile her
karakterin bir kırılma anı vardır ve biraz pişmanlığın kimseye zararı olmaz. Kaldı ki Yunan'lardan yediği darbeler Yıldız'ın bu kırılma anını çoktan getirmeliydi ama
bize hala "Teğmen'le evlensem bir hayatım olacaktı." sözleriyle
geliyor.
Dizideki bütün karakterlerin fikirleri değişir de Yıldız’ın bu
"hayat=yunan" fikri neden değişmez, onlardan sert darbeler yediği
halde hem de? Aslında burada karakterin değişmesinden ziyade, sadece bazı
"acı" gerçekleri görmesini istiyoruz. O sözden sonra "Kendi
ayaklarımın üstünde duracağım." dedi bu iyi bir işaret belki ama aklında
hala Yunan'da bulabileceği ferasetin olmasına akıl sır erdiremiyorum. Bize teğmenle evlenmek istemesinin asıl sebebinin Ali Kemal'den intikam almak olduğu lanse
ediliyor ama daha sonra "Evlensem bir hayatım olacaktı." diyor. Bu
durumda "Benim bütün hatalarımın sebebi sensin." sözü de çöpe gitmiş
olmuyor mu? Belki evlilikle intikam da almış olacaktı ama asıl sebep kendi
ferasetini düşünmesiydi bu aşikâr. Zaten kendini bu kadar seven bir karakterin
sadece intikam için bunu yapması da abes kaçardı. Bir taşla iki kuş misali
yapmak isteyip o taşla kendini vurdu.
Bir de
ailesine karşı tutumu var, hiç değişmeyen. Beş parmağın beşi bir değil; aile içerisinde
herkes aynı olmuyor Yıldız da o ailenin en farklı, en zıt bireyi. Ama
aile olmak, ne kadar ayrı düşsen de, zıt karakterlere sahip olsan da bir
arada toplayan kavramdır. Aile zaten ne olursa olsun birlik olmak için yok mudur?
Yıldız’a düşlediği hayatı ailesi veremiyor, hatta o hayata ulaşamamasından
ötürü ailesini sorumlu tutuyor, o da Yunan'da arıyor düşlediği hayatı peki onlar verebildi
mi? Veremedi. Bu durumda Yıldız’ın artık biraz daha ailesine yakınlaşması
gerekmiyor mu?
Kuvvacı'lara yardım ettiğinde bunun sinyali verildi aslında ama
sonrasında Ali Kemal'e tekrar ailesinden nefret ettiğini, onların kendisine hiç
bir şey ifade etmediğini vurguladı. Evet bunu Leon'u ihbar etmekle suçladıkları
için söyledi. Peki acaba neden ailesi yargısız infaz yaptı bir düşünelim.
Şimdiye kadar yaptığı ve bir türlü akıllanmasına sebep olmayan hatalardan ötürü
olabilir mi? Bence tam da bu yüzden. Elbette ne olursa olsun aralarından biri
ona inansa çok güzel olurdu ama bir şekilde hatalarının bedelini ödemeliydi ve
bu şekilde oldu.
Tekrar nefret beslemek yerine "bu hatalarımın sonucu" diye
düşünseydi çok yerinde olurdu aslında.
Ailesiyle kopuk ilişkisinden dolayı
belki en çok Yıldız sorumlu ama sadece onu sorumlu tutmak da yanlış. Nitekim bir
ilişkinin zedelenmesine, kopmasına sadece bir taraf sebep olmaz. Yıldız’ın
hatalarına ailesi yapıcı olarak cevap vermedi. Aksine daha çok hataya düşmesine
sebep olacak şekilde karşılık verdi. Onu dinlemek, anlamak ve orta yolu bulacak
şekilde nasihatler vermek yerine zorla evlendirmeye kalkıştılar mesela. Hem de
bunu, Yıldız'ın en büyük emeli mutluluk ve özgürlüğe kavuşmak olduğunu
bildikleri halde, onu resmen bir zindana sürükleyerek yaptılar. Ailesi, Yıldız’ın
farklı düşünce ve fikirlerine saygı duyup nerede yanlış düşündüğüne dair onu
ikna edebilse belki daha farklı bir Yıldız izliyor olabilirdik. Hataya, hatayla
cevap verilirse aile ilişkisinin kopması da gayet doğal değil midir?
O bomba
patladığında ailesi Yıldız’ı kaybetmekle imtihan edildi. Tamam, artık Yıldız’ı
dışlamazlar diye düşündük. Yıldız da kendi canını, ailesini ve 'hayatını'
kaybetmeyle burun buruna geldi ve neyin ne olduğunu artık anladı, ona göre
davranır diye düşünürken saçma sapan bi evliliğin arkasına düşmesi tam bir
hayal kırıklığıydı.
Neyse,
bundan sonra geçmişe değil önümüze bakalım. Umarım bundan sonra kendi
ayaklarının üstünde durmaya çalışan, hatalarından ders almış ve ailesiyle
ilişkisini düzeltmiş bir Yıldız görebiliriz. Eğer bu gerçekleşirse, Ali Kemal'den
beklediği o adım da gelecektir. Çünkü Ali Kemal'in ondan uzaklaşmasını sağlayan en büyük etken Yıldız’ın
sürekli hırsına ve nefsine yenik düşmesidir. Elbette her birey hırs ve nefse
sahip ama Yıldız’ınki sınırı aşan cinsten. Ali Kemal'in de dediği gibi bu kadar
hırs ve nefse lanet olsun ki, artık YılKe adına da güzel şeyler görelim.
Belki
Yıldız sadece değişmek istediğini gösterse, Ali Kemal onun elinden tutup bu
yolda ona eşlik edecek kim bilir? Hem aşkla, sevgiyle değişmesi de en güzel yol olur fikrimce. Sözlerimi şu cümlenin altını tekrar çizerek bitirmek
istiyorum; değişimin bir hatadan sonra ani olması gerçekçiliğini ve inandırıcılığını
kaybettirir elbette ama, Yıldız’ın onca hatadan, olaydan sonra ciddi anlamda bir
değişim gösterememesi de bir o kadar gerçekçi değil. Yıldız'a ısrarla saplantılı bir profil çiziliyormuş gibi sezgiye düşüyor insan ister istemez.
Yani
demem o ki; Yıldız'a artık "güzellik" törpüsü değil, karakter törpüsü
lazım.