Topun yıkamadığını kaleyi, şüphe yıkar demişler…
Şüphe öyle bir histir ki; inanmak istemezsin, ama seni inanmaya zorlar. İnsanın içini kemirir durur da elinden hiçbir şey gelmez.
Bir insana körü körüne, sorgusuz sualsiz bağlanmak ve güvenmek en doğal ihtiyaçlarımızdan olsa da, her şeyi bir gün kaybedecek gibi yaşamamız gerektiğini ve her şeyden bir parça şüphe duymamız gerektiğini düşünmekten de kendimi alıkoyamıyorum.
Poyraz ve Ayşegül…
Hayatlarımıza girdi, gireli ‘’aşk’’ kelimesinin anlamı daha bir derinleşti.
"Aşk için neler göze alınır?", "Nelerden vazgeçeriz?", "kaybetmemek ve korumak için nasıl mücadele ederiz?" sorularının cevaplarını herkesin öğrendiğini düşünüyorum.
Ayşegül’ün Poyraz’a aşık olmaya başladığını anladığını zamanlarda, annesinin mezarı başında bir konuşması vardı, bazılarınız hatırlar. Bu sahne beni çok etkilemişti ve bu hafta sizleri birazcık geçmişe götürmek istedim. Ayrıca Ayşegül’ün orada söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu da, geride 76 bölüm bırakınca, gülümseyerek anlıyorum.
*biraz değişik bir adam.
biraz serseri bir tipi var.
hani böyle tutunamamış da bi tutsa hiç bırakmayacakmış gibi.
şimdi baktığında bir işi yok.
boşanmış...
bi gelecek desen o da yok.
romantik de değil hatta kaba..
anne..
ben aşık oluyorum galiba..
bu berbat adama çok fena aşık oluyorum.
şimdi yaslasaydım başımı omzuna,
sana Poyraz’ı anlatsaydım,
sen uzak dur o serseriden deseydin,
ben ağlasaydım,
sen bana kıyamasaydın.
keşke bunları babama da anlatabilseydim.*
Buna karşılık olarak da Poyraz‘ın eczane sahnesini hatırlamayanınız yoktur sanırım..
*ya tamam hata benim, yalan yok.
ama Ayşegül’de suçlu…
-o neden suçlu?
bir insan bu kadar güzel olmamalı ya…
-çok mu güzel?
Hem de ne…
şimdi nasıl anlatayım..
böyle küçük bir oda düşün, içinde yüzlerce kitap…
hani o kitapların bir kokusu olur ya böyle, içine çekersin…
sanki böyle binlerce hayatı içine çekmişsin gibi…
Türk romanlarını düşün mesela...
Attila İlhan’ı düşün.. Ahmet Hamdi’yi..
oradan gel Oğuz Atay’a … Orhan Pamuk’a geldin mi ? işte orada bir dur, bir mola ver.
öyle bir şey işte…
uzaktan bakınca normal biri dersin.. ama yakında bakınca çıldırırsın..
ben bunu bir kere öpmüş bulundum , bir kere, bir kerecik ya..
3 hafta GATA’da yattım, dudaklarım yanmış
öyle bir kız işte…
bir gözleri var.. aynı Ece Ayhan..
burnu desen İlhan Berk..
hele saçları .. sana yemin ediyorum Cemal Süreya..
Böyle bir aşk işte…
Yazı devam ediyor..