En zararsız bağımlılığımız: Poyraz Karayel

En zararsız bağımlılığımız: Poyraz Karayel
Aslında hepimiz alışkınız bir rüzgarın esip saçımızı dağıtmasına... Sıklıkla gerçekleşen her şeye alıştığımız gibi buna da alışmışız nasıl olsa. Peki dağılan, karışan hatta düğüm olan tüm benliğimiz ve ruhumuzsa? Kabul edelim ki alışkanlığımız yok buna. Bu yüzden başladım duygularımı bu bembeyaz sayfada toplamaya.
 
Bundan 2 yıl önce bir gün öyle bir rüzgar esti ki hayatımıza, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Poyraz Karayel’den bahsediyorum tabii ki. Bildiğimiz hiçbir rüzgara benzemeyen, ruhlarımızı kış günü sıcak yorganlara saran ve kanalının dizi diye adlandırdığı bu “şey” asla sadece bir dizi değildi artık. Yaşamdı, umuttu hatta inanmamak için bir hayli sebebi olanlar için bile aşktı.. Evet onlardan biriydim ben de, bu diziden önce aşkı çok sorguladığım bir dönemdeydim. Belki aşk vardı, bir yerlerde hala vardı çünkü bazı kalpler hala pas tutmamıştı. Bazı kalpler diğer uzuvlarımız gibi zaman denen alçıyla kaynamıştı.. Yine de sorum şuydu; karşılıklı aşk imkanlı mıydı?İşte Poyrazcım Karayel bana bunun cevabını verdi. Her ne kadar Ayşegül Çilingir’in de dediği gibi bizler de “Ben umut edip hep ters köşe olmaktan çok yoruldum.” diye sızlansak da en azından Ayşegül- Poyraz ve onlardan doğan bir Burçin-İlker var. Dolayısıyla umut var. Kırıntı kadar da olsa mikroskobik bir ebatta da olsa umut var arkadaşlar. Aksi durumda ne olur derseniz en kötü yanılmamış oluruz. Biz ki ben demiştim lafını günde 3 öğün tok karnına duyan insanlarız. Çok da koymaz hani..
 
Bize sevmenin yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş olmadığını defalarca gösteren bu biricik dizinin son sezonundayız şimdi. Geriye dönüp baktığımızda ne çok sahne var her detayını ezbere bildiğimiz, ne çok replik var günlük yaşamımıza giren sürekli dillendirdiğimiz ve belki sadece dizilerde hissedebildiğimiz ama bir benzerini yaşayabilmek için onlara tutunduğumuz, ne çok duygu var.Bir yanda da gerçeklik payı olmasın istediğimiz bazı dedikodular. Bu diziye erken finali asla yakıştıramıyorum, sizler de yakıştırmayın sevgili yapımcılar, yöneticiler. Ülkemizin geçtiği şu zor dönemde sorunlarımıza belki nihai çözüm olmayan ama bizleri her çarşamba 21:00 sularında neşe kapsüllerine daldıran bu diziyi bizlerden almayın. Turgut Uyar’ın da dediği gibi "Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan ne kadar acı geçmişse yaşayacağız." Demem o ki daha çekilecek çok çilemiz var, mutlu son sevmeyen canımız senaristimiz var. Biz ki çarşambaları cumartesilerden çok sevdik, çok bekledik. Bitirmeyin hikayemizi..
 
Son okunan en çok hatırlanandır diye bu yazıma Cemal Süreya’nın Poyraz Karayel dünyasının temeline de ışık tutan bu kıymetli dizeleriyle veda ediyorum ve sizleri bu sahneyle şiirin ikileminde başbaşa bırakıyorum..
 
“İki şey: aşk ve şiir
mutsuzlukla beslenir biri
biri ona dönüşür..”





BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER