Hoşça kal Kiralık Aşk

Hoşça kal Kiralık Aşk
Bu yazıda bölümlerle ilgili yorumlarımı değil de kapımıza gelen finale dair hislerimi paylaşacağım.

Yaşıyor olduğumuz her şey birer anıya dönüşür bir gün. Yaşadığımız her şey bir kazanım bir öğrenimdir. Yüzümüzde kocaman bir gülümseme ya da içimizde bir kıpırtıyla hatırlamak geçen günlerin boşa geçmediğinin göstergesidir. Gereğinden fazla dizi izlerim ben. Kendimce de her seferinde bir fikrim ya da öngörüm olur. Hangi arkadaşım hangi diziyi sever tahmin de ederim çoğu zaman, onları da müptela yapmaya çalışırım sevdiğim dizilere. Hayatımın tümünü de kaplamazlar tabii ki ama bir parçası olurlar bazen çeşitli vesileler ile. Şimdiye kadar 3 dizinin bitimine çok üzüldüm.

Birincisi Friends idi. Yurt odasında, 3 oda arkadaşı, mezuniyetten bir önceki gece, yani evlerimize geri taşınmadan önceki gece Friends’in son bölümünü izleyip saatlerce hüngür hüngür ağlamıştık. Sandalye tepesine tüneyip saatlerce ton balıklı makarna yiyerek izlerdik bu diziyi, bizi okulun derdinden günün stresinden kaçıran, güzel anlarımıza da ortak olan bir paylaşımdı. Eşsiz dostluğumuzun bir parçası olmuştu. O vedada, onların 9 sezon yaşadıkları evi boşaltması ile bizim yurt odamızı boşaltmamız, artık farklı hayatlara hatta ülkelere gidiyor olmamızdı bizi bu kadar ağlatan. Bir Ankara gecesinde vedamızı etmiştik 3 arkadaş. Şimdi o can kardeşlerimden biri Seattle’da biri Wellington’da. O günlerimizi gülümseyerek hatırlıyoruz her görüşmemizde. 

Diğeri Leyla ile Mecnun. Her Pazartesi antidepresanım olurdu benim, Pazartesi sendromuna birebir. Öyle gülerdik, eğlenirdik ki, hem diziyi izlerken hem de tüm hafta boyunca repliklerin, yapılan esprilerin, bizi içine çektiği değişik dünyaların ve hatta içindeki bedduaların muhabbetini yapardık iş arkadaşlarımla. Pazartesi gelse de izlesek diye beklerdik. Replikleri fenomendir zaten, izleyen bilir. Aramızda böyle bir konuşma dili bile geliştirmiştik. O da zamansız bitti, birileri bazı nedenlerden karar aldı ve bitirdi. En çok Erdal Bakkal’a edilen duaları severdik. Hala oyuncularını ve senaristini yaptıkları işlerde severek takip ediyorum. Aşağıda kısa bir listesini yapıyorum o bedduaların, birazdan devamı da gelecek. ^^

Ağustos cehenneminde pişik ol da pudra bulama emi Erdal.
Bıyıkların dökülsün Erdal.
Damın akıtsın da altına koyacak kova bulama, e mi Erdal!
Ölümün klişe yetmezliğinden olsun e mi Erdal!

Ve KİRALIK AŞK. Altı üstü bir dizi, bir proje her dizi biter vb. düşünenler buradan sonrasını okumaya zahmet etmeyin lütfen. Anlamayana anlatılabilecek bir durum değil bu. Buna ek olarak bir de zaten dizinin ergen fanları bu söylenenler diye konuşanlar. Siz de zahmet etmeyin. Çünkü siz hiçbir şey anlamamışsınız, anladığınızı da yanlış anlamışsınız. Yaşım bayağı bir büyük onu da yazayım önden. Girişimden de anlaşılacağı üzere kızgınlık çokça da üzüntü hissediyorum bu durumla ilgili. Günlerdir kafamda dönüp duran bu düşünceleri yazmazsam artık çatlayacağım durumuna geldim. Hak verin vermeyin, okuyun ya da okumayın, artık bu duyguları sistemimden dışarı vurmanın vaktidir. 

“Sana içimi döksem beraber toplar mıyız?” diye alıntı yapmıştı bir arkadaşım. Aynen ben de size yazıyorum, “Size içimi döksem beraber toplar mıyız?” Kızgınlığımın en büyük nedeni, zamansız ve anlamadığımız, sadece tahmin edebildiğimiz sebeplerden erken final yapıyor olması. Haziran için bitmesi planlanan kurgulanan bir proje birden bire erken finale gidiveriyor. Sebep reyting ya da konunun tıkanması olsun, her ne olursa olsun. Bu durumlarda olan başka birçok dizinin kaderi çeşitli yöntemlerle değişti. Gün değişti, başka karakterler girdi, senaryonun yönü değişti, senarist değişti, bir şeyler yapıldı yani. Şimdi şu durumda sormak istiyorum. Kiralık Aşk’ı kurtarmak için ne yapıldı, sevgili kanal sanırım bu sorunun muhatabı sizsiniz? Benim durduğum yerden hiçbir şey yapılmamış gibi görünüyor. Eğer yanlış bir çıkarım yaptıysam da gayet makul bir insanım, anlatılırsa dinlerim.

Üzgün olmamın sebebini kelimelere vurup, anlatmak çok zor. Bu yazıyı okuyanlar aynı duyguları hissediyor zaten. Size sizin hislerinizi nasıl anlatabilirim ki. O kadar iyi bir yazma yeteneğim yok. Her Cuma akşamı birkaç saat dünya derdini askıya aldık Kiralık Aşk izlerken. Ömer ile Defne’nin muhteşem uyumu ve aşklarının büyüsü ile coştuk, anlamadığımız ya da kendimizce beğenmediğimiz sahnelere hatta karakterlere gürledik. Yaydığı enerji ile insanları çok farklı bir ruh haline soktu Kiralık Aşk. Dizi var diye Türkçe öğrenip video yollayanlar oldu, ne kadar eşsiz bir şey bu. Çok çeşitli bir hayran grubu var 7’den 70’e, yerli yabancı. Birçok annenin çocuğu ile Cuma akşamları dizi seansı yaptığını biliyorum. Kariyeri, işi gayet yerinde olup, bu dizi için Cuma akşamını tamamen iptal eden birçok insan var. Eşi ile aşkı tekrar keşfedenler, hastaneden bile diziyi izleyerek moral bulanlar. Çok hikayesi var, çok anısı var. Belki yazarsınız bu yazının altına Kiralık Aşk sizin için ne anlama geliyordu ve hayatınıza ne kattı diye. Benim hayatıma kattığı şey eşsiz. Bu yazıları yazmaya başladım. Bir yazıyı yazmak için 4-5 saat harcıyorum en az ve bunu bir beklentim olmadan sadece beni mutlu ettiği için yapıyorum. Böyle bir merakım olduğunu bile bilmiyordum. Sosyal medyadan merhaba seviyesinde de olsa arkadaşlar edindim, onlarla muhabbet etmeyi, karşılıklı atışmayı seviyorum. Her bölüm sonrası Ranini.tv’de yayınlanan yazıları büyük bir zevkle okuyorum. Onların gözünden bir daha izliyorum diziyi. Cuma akşamları bir ritüel halinde en sevdiğim yemekleri, içkileri hazırlayıp karşısına kuruluyordum. Bir de Ömer ve Defne sayesinde Barış Arduç ve Elçin Sangu’yu tanımış oldum. Bundan sonraki işlerinde bir burukluk olacak tabii ama keyifle izleyeceğim. Bununla birlikte Koray gibi şahane bir karakteri bize sunan Onur Büyüktopçu ve bize kendini tekrar hatırlatan Nergis Kumbasar. İşte bu güzel anılar yüzünden Kiralık Aşk ayrı ve farklı. Elimizden vakitsiz alındığı için de üzgünüm.

O yüzden diyorum ki, bu zamansız bitişe sebep olanların;

“Damı aksın da altına koyacak kova bulamasın”.
“Ayak serçe parmağı var ya inşallah onu sehpaya çarpsın”.
“Yolda yürürken terliğinin yanı kopsun da yolda kalsın!”
“Pazartesi akşamı televizyonun başına kurulsun da, sevdiği dizinin günü değiştirilmiş olsun.” (Biraz manidar oldu sanırım.)
“İmzalarının orta yerinde tükenmez kalemi tükensin e mi.”

Tatlı bir veda etmek varken, yüreklere oturan, her gelen set vedası fotosunda yutkunarak, buruk bir veda ile Hoşça kal Kiralık Aşk diyorum. Eğer yüreğime oturan öküz biraz kenara kayar ise, bu kadar kıymet verdiğimiz bu serüveni iyilik ve güzellik ile hatırlamak adına tatlı vedamı da ayrıca yapacağım.

Sevgiler…



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER