Yüksek Sosyete: Sil baştan; yalanlar söyledin, beni hiç hak etmedin...

Yüksek Sosyete: Sil baştan; yalanlar söyledin, beni hiç hak etmedin...
Gündemde o kadar çok üzülecek, kaygı duyulacak, isyan edecek konu var ki, iki saati aşkın diziyi ‘keşke’ lerle dolu izlemiş olsam bile bunları yazıya döküp üzerine tartışmaya hiç gerek yok. Varsın Begüm kardeşinin sevgilisinin üzerine yürüsün, Mert babaannesini yalnız bırakmamayı tercih ederek Ece’ye veda etsin, Kerem Cansu’ya babasının suçlamasındaki rolünü açıklasın, Cansu Kerem’i hiç tanımamış gibi kabul etmeyeceği jestler yapsın… Bu hafta ne senaryoda bizi mutlu etmeyen gidişattan bahsedelim ne ticari ve hukuki konulardaki mantıksızlıklardan ne de çekim hatalarından… Kıyafetlerden, çekimlerdeki tanımsız ışıktan şikayet etmek de yok. Haydi, izlediğimiz güzel şeylere hikaye sırasına göre göz atalım;



Kerem’in Mert’e karşı yumuşaması çok yerindeydi. İnanın torpilsiz bir şekilde yazıyorum. Bölüm geneli olarak değil bugüne kadar izlediğimiz hikaye bütünsel değerlendirildiğinde Mert ne kadar neşeli, eğlenceli adam olsa bile olsa günün sonunda hep itilen kakılan, bir şekilde acı çeken olmuyor mu?

Metin’in acil durum koduyla güzellik uykularından uyandırdığı kızlarından ölen evliliğini diriltmek için gerekli desteği alamaması tam yerinde oldu. Evin kızlarının boşanma davasına tepkisizliği Metin’i şok etti etmesine de ilk şoku atlatmasını takip eden “Bana destek olmayana ben de destek olmayacağım.” tepkisi çok yerindeydi. Sanırım Begüm’ün başkan vekilliği ve Cansu’nun Oliva projesinin başında olması uzun sürmeyecek. Üzüldük mü? Kendi adıma: “Hayır.”

Kerem’in Bediha Hanım’ı ziyareti beni çok şaşırttı ama bir o kadar da hoşuma gitti. Bediha Hanım, Kerem’i hala hain ve nankör olarak görüyor olabilir, yaşadığı şoku onun bakış açısına göre değerlendirdiğimizde haklı değil mi? Çok güvendiği Kerem’den aldığı darbe oldukça şiddetliydi. Kerem’in hasta yatağında “umudunu yitirme çiçeği” alıp gelmesi ne kadar güzelse “Benim hayallerimi aldınız elimden, artık yoklar…” çıkışı da bir o kadar gereksizdi. Yine de Bediha Hanım’a farklı bir ağızdan Ece- Mert ikilisinin ayrılmaması gerektiğini duyması yerinde oldu.



Süreyya’nın Işıl’ı ziyarete giderken Ela’ya aldığı hediyeleri olduğu gibi Metin’in eşyalarını kurdelelerle süslemesi sahneye eğlence katmamış mı? Rengarenk kurdelelerle süslü bir bavul… Işıl’ı sevemememin nedenleri gün içinde abiye kıyafetlerle dolanmasıydı belki de, normale dönmesiyle sevgim tavan yaptı. Boşanma haberine kanlı bıçaklı olduğu Süreyya’nın boynuna atlayacak kadar sevindi garibim, Metin’le mutlu olmayı denemesi beni hiç ama hiç rahatsız etmiyor. Eminim koyu LevSür’cüleri de etmeyecektir…



Ece’nin düğün planları için geçen her bahiste o büyük günü görmek için sabırsızlandığımı hissediyorum. Ve bundan dolayı yine üç kafadarın (Mert, Kerem ve Cansu) bir kez daha Ece’den gizli kapaklı oyuna imza atmalarına üzülüyorum. Ece’yi geçici olarak ayrılık numarası yapmaya ikna etmek hiç zor olmamalı. Ece o kadar koca yürekli ki Şükran’a şükranlarını sunmak için her sene şükran gününü kutlayacak, ötesi var mı? Hasta bir kadını mutlu etmek için numara yapmayı mı kabul etmeyecekti?

Akıl hocası Levent, Kerem’e “Sen kimseye hak etmediği bir şey yapmadın.” dese de kimler aynı fikirde? Ben değilim. Bu arada Levent de kendini sahile vurmuş, Ercan’ın güzel kız tavlama yolunu mu izliyor acaba? Yok, onun gönlü Süreyya’da… Süreyya da fırsat yaratıp Levent’in sesini duymaya çalıştığına göre duygular da karşılıklı. O zaman LevSür bahsi geçtiyse yazıda binlerce kalp emojisi hayal edelim. Bu sahneye dair özellikle belirtmem gerek; “Ne olursa olsun sen iyi ol!” dileği çok ama çok hoştu.



Bediha Hanım’ın taş kalbinin yumuşadığı tek çiftin Süreyya ve Levent olduğu bir kez daha tescillendi. Bu ruh hali değişkenliğinin psikolojide bir açıklaması olmalı, ama ben basitçe yanardöner disko topu olarak betimleyebilirim. Ama kötü kalpli kraliçeyi düşünüp sinirimizi bozmuyoruz.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER