Dizi sezon hikâyesini oturtmak konusunda başarılı, inkâr edemeyeceğim. Bu zamana kadar senaryoyu toparlamakta güçlük çekeceklerini düşünenlerin sayısı az değildi, ben de ara sıra bu konuda tedirginlik yaşamıyor değildim hatta; ama geçen sezonla kıyaslandığında bariz bir yerleşmişlik görünüyor olayların kurgusunda. Özellikle Adil Topal mevzusunun işlenişiyle karşılaştırınca çatışmaların daha bilinçli hazırlandığını rahatlıkla fark edebiliyorsunuz. Reyting konusu ise zannedersem problemli. Çok anlamıyorum bu işlerden fakat dilerim bir aksilikle karşılaşmaz dizi sezon içinde.

Frame-in-frame
Ayşegül ve Poyraz meselesi tatlıya bağlansın artık. İzleyici besbelli ki sıkıldı bu ayrılık acılarından. Şahsen ben aynı ev içinde gizli yakınlaşmalara, kaçak göçek aşka falan da razıyım. Yeter ki oturup insan gibi konuşsunlar bir an önce, saçma sapan şeyler yaşayıp duruyoruz da ikimiz birden haklıyız aslında desinler. Desinler de bir rahatlayalım, yeter yahu.
Muazzam bir birey olduğu her türlü hal ve hareketinden belli olan Eda ve Ayşegül konuşması bahsi geçen sonuca yönelik atılmış güzel bir adımdı. Keza Bahri ve Poyraz’ınki de. Madem karşı karşıya geçip yüzleşemiyorsunuz, üçüncü şahıslara ihtiyacımız var demiş Ethem Bey. O da haklı, bi’ bitmiyor derdiniz be sayın karakterler!

Kaçıncı bölümdü o ya? Bi Ethem’i arayıp sorayım ben.
Ethem Bey demişken… Kar küresi, Tutunamayanlar ve tavada yumurta gibi delillerle bezenmiş mahkeme sahnesi, post-modernizm zırvalarını ve işte iç monologları, efendime söyleyeyim bilinç akışlı edebiyat teorilerini falan bir kenara bıraktığımızda, yine ve yeniden Poyraz Karayel izlediğimizin pek güzel altını çiziyor. Biraz abartıya kaçtığını düşünsem de, izdivaç programındaymışçasına daimi bir tartışma halinde olan ve her şeye yorum yapma ihtiyacı hisseden jüri üyeleri de eğlenceli bir detaydı. Tanıklar Müzeyyen Ayşegül Çilingir ve Ahmet Poyraz Karayel çiftinin irite edici aşk temsilleri biraz öeh dedirttiyse de, Ethem Bey’in kendisine selam çakmasıyla sahne gönüllerde hak ettiği yeri bulmuş oldu. (BTW, sanki 12. bölümdü be Ayşegülcüm.)
Unutmadan ekleyeyim. Bir zamanlar 7’li bölümlerde Ayşegül & Poyraz öpüşmesi gördüğümüze dair bir teori vardı. 7, 17 ve 27 tamam. Sonrasında gördüysek de şu an hatırlamıyorum ama 67. bölümde de Ayşegül ve Poyraz’ı öpüşürken görmüş olduk, altı çizilsin.
Sayguner’lerin ekstra karmaşık aile ilişkilerinin nereye gideceğini merakla bekliyorum. Zira Çınar’ın gazeteciyi öldürmediğini tahmin ediyorduk fakat Yavuz’un (ve Halil’in) olayla bağlantısının ne olduğunu henüz tam anlamıyla öğrenebilmiş değiliz. Bu esnada bir de Yavuz’un hastalığı çıktı ortaya (Everything makes me think about Sema.). Büyük oğlumuz ve annesi arasındaki nefret ilişkisinin boyutları ne, daha önce neler yaşanmış da bizim haberimiz yokmuş izleyip göreceğiz.
Yazı devam ediyor..