İçerdekiler daha ne kadar içerde?

İçerdekiler daha ne kadar içerde?
“Ölüm bizde meslek hastalığı, öyle büyük mesele değil. Mesele yaşamak! Bir sorun kendinize ona göre tarafınızı seçin!”

Pazartesi sendromumuzu alıp götüren, hafta başını iple çekmemizi sağlayan ama gece sonunda bizi her seferinde yaşattığı şoklarla ortada bırakan, İçerde olanlar kulübündenseniz bu tarafa buyrun.

Geçtiğimiz pazartesiden beri Aslan’ın ölümünü kabullenmeye başlamıştım ama bir umut belki vurulmaz, Mert polis arkadaşını öldürmez diye düşünüyordum ki, Celal baba olaya el koydu. Sahi Mert, Aslan’ı gerçekten vurur muydu acaba? Ya da bundan sonra tehdit olarak gördüğü birini vurabilir mi dersiniz? Çünkü ben Mert’te çok duygusal bir çocuk görüyorum. İçten içe kendini yiyen, sanki bakışlarıyla ben neden böyle bir oyunun içindeyim der gibi oluyor çoğu zaman. Bir ailesinin olması umudu onun aklının çelinmesini daha da kolay hale getirecektir ileride, merakla bekliyorum.

Eylem’in birilerinin elinde oynatılarak tehlikeli sulara girmesiyle iki cephede de işlerin nasıl karıştığını eş zamanlı olarak izlerken büyük sırların açığa çıkmasıyla hikayenin derinliğine derinlik katılmaya devam ediliyor.Ah nasıl çıkacağız biz o kadar derinlerden? Coşkun haberi herkesin kendi içinde ayrı bir krize yol açtı. Başta büyük sırrın Sarp-Umut cephesi hakkında olduğu düşünmemiz istendi normal olarak fakat Meleğin Celal babanın öz kızı olması tüm dengeleri değiştirdiği gibi, Sarp’ın içine atması gereken sorunlarına bir yenisini daha ekledi. İlerde Meleğin bu gerçeği öğrendiğinde nasıl bir tepki vereceğini düşündüğümde net bir cevap bulamadım. Sonuna kadar güvendiği baba dediği adamın, gerçek babası olması ve annesini öldürtmüş olması… Dizide finale kadar ölmez sağ kalırlarsa ana karakterlerimizin akıl sağlıklarının iyi durumda olacağından çok şüpheliyim. Özellikle Sarp’ın.

Sarp her bölüm, her yaşadığı olayla, her Celal babayı yakalayamayışıyla biraz daha öfkelendiği duygusunu biz izleyicilere fazlasıyla geçiriyor. Kardeşini bulamayıp, hatta daha da uzaklaştıkça ben de başta olmak üzere hepimizin içi acıyor. Umut’una bu kadar yakın olup, bir o kadar da uzak olmak… Hatta tekme tokat yumruk havada uçmalı vurdulu kırdılı ne derseniz artık, birbirlerine girdiklerinde sadece kitlenip izledim o sahnede. Flashback ile anneleriyle olan sahneyi izlerken derin bir iç çekip, durun siz kardeşsiniz diye televizyona bağırmayan bizden değildir zaten.

Psiko Davut için artık laflarım tükendi. Seveni var mıdır gerçekten bilmiyorum ama ben baya bir tırsıyorum kendisinden. Elleri ateşe vermek nedir Davut’çum? Hanım yenge-Davut birliğinden de hiç hoşlanmadım belirtmeden geçemeyeceğim. Hiç haz etmiyorum Yeşim yengeden. İlerde Sarp’cığımızın başını yakacak demedi demeyin. Neyse ki bu bölüm yicek gibi bakmadı hiç Sarp’a. Alyanak, Yeşim, Davut gözüm üzerinde bunların!

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER