“Senin oğlun nefes alışından anlar uyuyup
uyumadığını… Her şey güzel olacak sıkma canını sen!”
İşte
Ateş’in annesi Yıldız’ın üzerini sessizce örterken fısıldadığı bu cümlelerdi
bence bu bölüme damgasını vuran, insan kalbinin derinliğini ortaya koyan…
Bence
Bodrum Masalı, yanlış dizilerle karşı karşıya kaldı. Kördüğüm’ün yeni sezona
bence güzel bir girişle başlaması ve aynı anda Yüksek Sosyete’nin varlığı, bu
güzel dizinin parlamasını engellerse diye umuyorum ki yersiz bir endişe
taşıyorumdur.
Bodrum
Masalı beklentilerimi zaman geçtikçe karşılamaya başladı diyebilirim. Her bir
karakter benim beklediğim yönde ilerliyor… Su,
annesiyle kurduğu diyalogla, sonucunda kavga ya da tartışma olsa bile, hayatta
en temel olanın dürüstlük ve adaletli bir iletişim olduğu mesajını verirken,
Uzay’ın son bölümde annesiyle ilgili ortaya döktüklerinde yetiştirilme tarzının
ve çocukların ailelerini örnek aldıklarının çok güzel bir örneği olmuş.
Evren,
hayatta karşımıza çıkan türlü soruna nasıl tepki verdiğimizin esas olduğunu,
hayata bakışında sürekli dışarıyı suçlayan insanların öyküsünü ekrana taşıyor.
Simgelediği kimlik, günlük hayatta pek çoğumuzun en azından bir kez karşısına
çıkan bir kimlik…
Ateş
ve Su arasındaki diyaloglar, aslında gerçek hayatta olması beklenilen, insana
aile bağlarının önemini vurgulayan güçlü, kimseye pabuç bırakmayan, üzüntüyü ve
sevinci birlikte paylaşan “kardeşlik” kavramını çok güzel giyinmişler. Alperen
Duymaz ve Dilan Çiçek Deniz, rollerinin hakkını en güzel veren ikiliye
dönüşmeye başladı sanki… Doğal, samimi ve ahenkli bir duruşları var ekranda.

Dizide
beklemediğim şekilde giden tek senaryo Alara-Ateş çiftine ait… Ben bu ikilide
daha tutkulu bir aşk, daha güçlü bir sahipleniş bekliyordum. Aslında bir adım
uzaktan baktığımda, bir ilişkideki konuşulmadan var olan beklentileri, o
beklentiler karşılanmadığında elde olmadan oluşan duygusal kırgınlıkları
görebiliyorum her iki tarafta da… Zaten ilişkilerdeki pek çok sorunda
bireylerin birbirine karşı açık olamamasından, sürekli karşı tarafa yüklenen
duygusal beklentilerden ve paylaşım eksikliklerinden kaynaklanır hayatta da…
Keşke ileride, kendilerinin ve duygularının daha farkında, bu duyguları birbirlerine aktarabilen,
böylece daha sağlıklı bir ilişkiye sahip Ateş-Alara kurgulasa senaristler…
Böylece, eğer dizilerin bir misyonu da izleyiciye, dolayısıyla topluma yön
verebilmekse, bunu en iyi şekilde yerine getirmiş olurlar. Farklı dünyaların da
birarada bir hayat sürebileceği, zor daolsa doğru iletişimle, fedakarlıkla,
bireylerin kendilerini yetiştirmeleriyle her şeyin mümkün olduğunu görebiliriz
böylece.

Şevval
Sam için, yani Yıldız için beklediğim yönde ilerliyor senaryo. Ama dileğim,
daha güçlü, mimiklerinde tüm duyguları, ruhunda saklı güçlü kadın kimliği daha
çok ekrana yansıyan bir Yıldız görebilmek.
Bodrum
Masalı bu hafta Ateş, Su, Kelebek ve Aslı hayallerinin denizine dalarken,
Yıldız’ın ayrılık kararıyla noktalandı.
Dizi için söyleyebileceğim en güçlü özelliği, Bodrum renkleri… Bakalım bu
renkli masal nereye doğru ilerliyor?