Endeavour: Oxford'daki cesetler katillerini arıyor!

Endeavour: Oxford'daki cesetler katillerini arıyor!
Şöyle ters ters bakalım da cinayet çözmede ne kadar usta olduğumuz anlaşılsın.
Endeavour Morse, Britanya'nın en ünlü dedektiflerinden biridir.

Tabii Morse'un şöhreti bir Sherlock Holmes ya da bir Hercule Poirot kadar çok değil, onlar gibi dünya çapında tanınmıyor değil ancak Morse'un Büyük Britanya'da epey tanındığını söyleyebiliriz.
 
Endevaour Morse karakteri 1975 yılında Colin Dexter tarafından yazılmış bir romanla (Last Bus to Woodstock) dünyaya gelmiştir. Dexter kariyeri boyunca, Dedektif Morse'un dahil olduğu 13 roman yazmıştır. Ve bu 1987 yılında bu romanlar televizyona aktarılarak Inspector Morse adıyla yayınlanmaya başlamıştır.
 
Inspector Morse dizisi İngiltere'de 33 bölüm olarak yayınlanmıştır. Dizinin ilk 7 sezonu 1987-1993 yılında, sezonda 4 bölüm olarak yayınlanmıştır. 1995 yılından itibaren her sezon bir bölüm olarak yayınlanmış; final bölümünden önce iki sene ara vererek, 2000 yılında dizinin finali yayınlanmıştır.
 
Ve nihayet; 2012 yılında Endeavour dizisi yayınlanmaya başlamıştır. EndeavourInspector Morse dizisinin prequel'idir. Yani Endeavour, Dedektif Morse'un Oxford'ta polisliğe başladığı ilk yılları anlatmaktadır.

Yine sezonda dört bölüm olarak yayınlanan dizi, şu ana kadar üç sezon yayınlandı ve 2017 yılında dizinin dördüncü sezonu yayınlanmaya başlayacaktır.

Şu fotoğraf çekimi bitsin de, gidip iki bira içelim.
 
Peki nasıl bir dedektif bu Endeavour Morse?

İlk olarak ben ne dizinin ilk versiyonunu izledim, ne de kitaplarını okudum. Yani Endeavour'u izlemeye başladığımda, ne hikâye ne de karakterler hakkında hiçbir fikrim yoktu.
 
Bu anlamda dizinin ilk bölümünde gördüğümüz Morse; Oxford'tan yeni mezun, son derecede zeki ancak emir-komuta zinciri içinde sıkışmış, yeteneklerini gösterme konusunda sıkıntı yaşayan ama yetenekli bir polis. Neyse ki polis teşkilatı içinde Morse'un yeteneklerine güvenen bir üssü var.
 
Aslında bu yapı da gitgide klişe olmaya başladı (ya da benim gözüme çok batmaya başladı). Zira son dönemde severek izlediğim tüm dedektiflik-polis dizilerinde hep bu durum var. Bron-Broen'de de, The Forbrydelsen'de de ve Endeavour'da da gördüğümüz şu; eğer kahramanlarımıza güvenen üsleri olmasa, kahramanımız sıradan bir polis olarak sabah dokuz, akşam beş karakollarda zaman öldürecek ya da bu duruma dayanamayıp, kısa zamanda polislikten istifa edeceklerdir. Hatta bu yapının Behzat Ç'de de olduğunu söyleyebiliriz. Buradan çıkan sonuç; iyi polis-dedektif illa ki kurallara karşı çıkan, dikbaşlı kişiler olduğu ve onlara güvenen üsler olmasa asla başarılı olamayacaklarıdır. Dediğim gibi bu yapı az da olsa can sıkıcı gelmeye başladı bana; keşke yaratıcılar bunun yerine kahramanlarımızn önüne farklı zorluklar koysalar.
 
Bu durumun Endeavour'da şöyle bir sıkıntısı da var; dizinin bölümleri geçtikçe Morse'un her bölüm bir cinayeti aydınlattığını görüyoruz. Ancak buna rağmen Başkomiser hiçbir şekilde Morse'a güvenmiyor, bu da izleyiciye (en azından bana) bir anlamda mantıksız geliyor. (Gerçi buna emir komuta zinciri içinde açıklama yapmak olası ve bu da mantıklı. Yine de bu kadar başarılı bir polisin, bu kadar göz ardı edilmesi, yine de her bölüm başarılı olması garip duruyor).
 
Bu kısa serzenişten sonra diziye dönecek olursam; Morse karakter olarak biraz çekingen, bulmaca ve klasik müzik meraklısı, kadınlarla arası çok da iyi olmayan biri. Morse'un şiddete karşı da oldukça mesafeli olduğunu söyleyebiliriz.

Dizinin her bir bölümü 90 dakika sürüyor ve her bölümde bir cinayet davası ele alınıyor. Bu anlamda biraz önce saydığım Bron-Broen ya da The Forbrydelsen'den çok Agatha Christie's Poirot'a benzer bir yapısı var. Malum Bron-Broen ya da The Forbrydelsen'de bir sezon boyunca tek bir dava ele alınıyor.
 
Dizideki cinayet hikâyeleri beni genel olarak tatmin etti. 12 bölüm içinde hikâyesi beni memnun etmeyen tek bir bölüm oldu (3. sezon, 3. bölüm olan Prey).

Onun dışındaki cinayet hikâyeleri, benzerlerine göre biraz daha komplike ancak dizinin temposu biraz daha ağır diyebiliriz. Bu  tempo düşüklüğü bu tarz dizileri, hikâyeleri seven kişileri rahatsız edeceğini düşünmüyorum ve hikâyenin giriftliği ise ekran başında cinayeti çözmeye çalışanları tatmin edecek düzeyde.
 
Dizide Morse dışında sabit yedi, sekiz karakter var. Bunların başında Morse'u en çok tutan ve ona yardımcı olan kişi; Başmüfettiş Tuesday gelmektedir. Zaten Tuesday'in aile üyeleri de dizinin sabit karakterleri. Ayrıca Başmüfettiş Bright, Çavuş Jakes, Doktor Max DeBryn ve polis memuru Strange de Morse'un iş arkadaşları.
 
Ve dizide, Morse dışındaki polis karakterler genelde tütün ürünü kullanırken (hatta Bright'la Jakes'in ağzından sigara düşmüyor), Morse bu anlamda temiz takılıyor. Ancak içki konusunda aynısını söylemeyiz.

Hatta sadece Morse değil, tüm polislerin bu konuda maşallahı var. Dizide su içen görmedik; ama her bölüm galon galon bira içiliyor. Ayrıca Morse ve Tuesday arasındaki sandviç diyalogları da dizinin hoş noktalarından.
 
Son olarak; dizinin yayınına başlamadan bir sene önce aynı kadroyla bir televizyon filmi çekildiğini ve Dedektif Morse karakterinin yaratıcısı Colin Dexter'ın da hem bu televizyon filmini, hem de dizinin bölüm senaryolarını Russell Lewis'le beraber yazdığını eklemek istiyorum.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER