SİNAN
Geçen hafta "hafiften kafana vuruyorum" demiştim. Yok yok, o yetmez. Kafana en darbelisinden vurduğumu farz et Sinan. Zira yaptıklarınla Yasemin’e söylediklerin birbirini tutmuyor. Farkında değilsin galiba ama sen Yasemin’e İso’yu hayatından çıkarmasını söylediğin Cafe'ye Sude’nin yanından geldin. Ona İso’nun hala Yasemin’i seviyor oluşunun sizin ilişkinizde sebep olabileceği etkileri danıştın. Hatırladın? Ayrıca Defne konusuna hiç girmiyorum. Çünkü onu sevdin mi, ne kadar sevdin, o neydi hiçbir fikrim yok.
Sana aşk hayatın hariç bayılıyorum. Sürekli neşe kaynağısın. Ömer’i çoğu zaman frenleyen de sensin. Ama aşk konusunda berbatsın be Sinan. Daldan dala, daldan dala dedik. Hadi sonunda limanını buldu dedik. Ama sen ne yaptın? NE YAPTIN SEN SİNAN! Yasemin’e helal olsun be! Çıkardı yüzüğü. Suratına da fırlatsaydı keşke. N’aptınız siz o kampta? Ömer’le sözleştiniz herhalde bizim kızların kalplerini kıralım ama feci kıralım, böyle yüzük çıkartmalı falan olsun diye. Ya da Sude mental yöntemlerle bilinçaltınıza mı müdahale etti? Çünkü başka bir açıklaması olamaz bu yaptıklarınızın. Ah, kapa kapa. Dayanamıyorum kapat.
ÖMER
Geldik mi dananın… Öhöm! Ömer’in "Emin değilim.’’ dediği yere? Geldik. Defne sütten çıkmış ak kaşıktır demiyorum. Onun da hataları oldu ve de onu da deli gibi eleştirdiğim yazılar oldu. Ama Defne asla Ömer’le bu kadar kırıcı konuşmadı. Ben hatırlamıyorum ya da... Gerçekten o kadar şaşkınlıkla izledim ki son sahneyi. En son bu kadar neye şaşırmıştım hatırlamıyorum. Biz 23’ün sonunda "Güvenmiyorum"la sınanmış insanlarız, daha bizi ne yıkabilir ki diyordum. Ama "Uzak kalalım birbirimizden.’’ lafı beni mahvetti. Ben ki Ömer İplikçi’nin ağır hayranıyım. Ben ki Ömer gibi birini ararken evde kalacağımıza inanmaya başlamıştım. Ömer nasıl oldu da o lafları söyledi hala aklım almıyor. Daha önce söylediği şahane sözler geliyor aklıma. Tepemden sinir geliyor, engel olamıyorum.
‘’Ben seni özlemeden duramıyorum Defne. Kafamı nereye çevirsem seni görmek istiyorum.’’
‘’Ne iyi geliyorsun bana!’’
‘’İyi ki varsın, iyi ki varsın sen!’’
‘’Ben çok özlüyorum onu, her an…’’
Listenin sonu yok. Peki neydi bu şimdi Ömer Bey? Sana yapılan çok büyük bir haksızlıktı ve sonuna kadar haklıydın. Ama bazen insan öyle büyük tepkilerle öyle bir kırar ki karşısındakini, haklıyken haksız konuma düşer. Hem de öyle bir düşer ki oradan artık tekrar nasıl ayağa kalkar da o kırıkları toplayıp bir şeyleri düzeltir merak konusudur. Defne, Neriman’a olan siteminde ne kadar köşeye sıkışmış vaziyette olduğunu bizlere anlattı. Ömer hiçbir şey bilmiyor o yüzden bu tepkisinde haklı diyenleriniz olabilir. Ama Ömer madem hiçbir şey bilmiyor ve ortada bir şeyler döndüğünün farkında, o zaman bulacak arkadaşım! O kadar seviyorum diyorsun. Onsuz nefes alamam demeye getiriyorsun. Neden kızın derdiyle ilgilenmiyorsun. Yani Defne hiçbir hata yapmadığı sürece her şey harika ama her hatasında o banka geri dönüş… Bu mu yani?
Hayat ne yazık ki pozitif eğimli lineer bir fonksiyon grafiği gibi değil. Yani öyle hep yukarı doğru çıkmıyor. Aynı insanın kalp ritmi gibi inişleri ve çıkışları var. Defne’nin her inişinde onu yalnız bırakıp çekip gideceksen, döndüğünde de ‘dağılmış’,’ karmakarışık olmuş’ bir Ömer olacaksan neredeyse senin aşkından şüphe edeceğim Ömer. Bir insan bu kadar düz olmamalı. Sen ki en nazik, naif tasarımların sahibisin. Okuduğun şiirleri, izlediğin filmleri, dinlediğin müzikleri karakterinin yansıması olarak değerlendirdim hep. Şahane aşık Ömer İplikçi. Ama son bölüm, son sahne büyük hayal kırıklığı. Çal baba oradan Mustafa Ceceli’den Hüsran!
Bu hafta böyle oldu. Biraz ‘dağılmış’, ‘karmaşık’… Aynı Ömer gibi, aynı bizler gibi
Toparlanmaya bakın, yine görüşürüz ^^
BONUS
Özleyenlere gelsin…
Uyurken izliyorum en sevdiğim halini…