Hayat Şarkısı: Kaybetmekten Korkanlar Kulübü'ne hoş geldiniz!

“Alo, Kaybetmekten Korkanlar Kulübü mü? Ben faaliyetleriniz hakkında bilgi alabilir miyim?”
Gelelim Hülya’ya. Hülya korkusuz gibi değil mi? Bir şeyden korktuğuna inanmak zor. Allahtan Cem Karcı gözlerine yakın giriyor da görebiliyoruz, taa derinlerdeki o şeyi. Evet, Hülya her daim kaybetme korkusunun pençesinde. 17 haftadır yaptığımız yolculuk sırasında ‘aile’nin Hülya için ne kadar önemli olduğunu gayet iyi anladık zaten. Bayram babaya da dediği gibi daha önce “hiç sahip olmadığı bir aile” oldu Cevher ailesi. Ama babasından, annesinden, abisinden de önce Mehmet’i ve Kerim’i buldu bu evde. Biliyoruz ki – an azından hissediyoruz ki- evladından ayrılmanın pişmanlığını derinden yaşıyor Hülya. Bu sebeple Mehmet konusunda bu kadar hassas. Hatta zaman zaman Mehmet’e hissettiği bağın Kerim’e hissettiğinin önüne geçtiğini çok rahat görebiliyorum. Sanki Kerim’i kaybettiğinde otomatik olarak Mehmet’i de kaybedecek olması daha tetikliyor Kerim’i kaybetme korkusunu. Belki de kıyaslamak yanlış olur. Temelinde birbirinden farklı duygular ne de olsa annelik duygusu ile aşk. Ama net olan şu ki bu hayatta Hülya’nın yumuşak karnı bu. Kaybetmekten deli gibi korkuyor Hülya.

Mahirle aralarındaki kırgınlığın sebebi de kaybetme korkusuyla ilgili elbette. Hülya Mahir’in artık dostu olamayabileceği ihtimali ile hırçınlaştı bu kadar. Oysa ben bir an bile tereddüt etmedim Mahir’in Hülya’ya olan sadakatinden, dostluğundan. Ama kırdı Mahir’i Hülya. Mahir’e “sana güvenmiyorum” demesi – hele ki geçen haftaki o paylaşımdan sonra -  can yakıcı oldu. O an hem kızdım Hülya’ya hem de geçen haftaki küçük Hülya geldi aklıma. Hani “Çok yalnızım, herkes beni kötü sanıyor.” demişti ablasına. Bütün arkadaşlarını bezdirip etrafından kaçırmış sonra “ben aslında kötü değilim” diye sızlanıyordu. Aynı buruk bakış vardı gözlerinde o akşam boyunca. Umarım en yakın zamanda düzeltirler aralarını.

“Ağlama bitanem!”

Keşke Hülya’nın kaybetmekten korktuğu tek insan dostu Mahir olsa, korkuların en büyüğü yaşanmamış olan mıdır acaba? Aylardır içinde kıvrandığı korku hiç bu kadar korkunç, hiç bu kadar büyük olmamıştır herhalde. Evet, final sahnesinden bahsediyorum. Mehmet’in Filiz’in kollarında olması yetmiyormuş gibi Kerim’in Filiz’e giderken durakladığı o an Hülya için en zor anlardan olmalı. Kerim bebeğini öpüp koklayan Filiz’i görünce öylece kalakaldı. Çünkü vicdanı hala Kerim’in en büyük motivasyon kaynaklarından biri. Ne kadar Hülya’ya “Mehmet bizim oğlumuz” dese de,  Mehmet’le ilgili Hülya’nın istemeyeceği hiçbir şeyin olmayacağını söylese de vicdanının sözlerinin önüne geçmesine engel olamayacak gibi görünüyor. Bu da Hülya’nın savaşında  yalnız kalacağına işaret sanki. İzleyip göreceğiz.
 
Bitirmeden…

-Filiz’in ablasının karakterlerine dair detayları görmek hoşuma gitti. Defterlere yazılan hedefler, hedeflere ayrılan bütçeler, tasarruf kuralları vs gözümde daha gerçek yaptı karakteri. Ayrıca pek yakında Filiz’in isyanını görebiliriz. Filiz’in hayatını iyileştirmek isterken tepetaplak olmasına sebep olabilir bu “alman kafası”.
-
Filiz’in ortaya çıkışı öyle bir döneme denk geldi ki adeta “zamanlama manidar!”. Kerim – Hülya aşkının cicim ayları olması hem bize kalp sıkışmasına hem de Filiz’in Kerim’le ilgili umutlarının çok hızlı hayal kırıklığına dönüşmesine sebebiyet verecek. Korkulardan bahsettik ama kaybedecek şeyi olmayanın korkusuzluğu da çok tehlikelidir. Unutmamak gerek.

-Tehlike demişken Hüseyin’le tartışıp barut fıçısına dönüşen Bayram babayı sakinleştirme görevini anında Hülya’ya paslayan Kerim yine konuşturdu zekasını.

-Aynı dakikalarda Hüseyin’le konuşan Kerim’den geleceğe dair bir ipucu aldık sanki. Kerim abisinin aşk hayatı ile ilgili “Ben de zamanı gelince sana yardımcı olacağım.” dedi ve çok netti.

“Tarihsel mi evrim?”
 
- Kerim, Bayram babayla konuşma görevini iyi ki Hülya’ya paslamış o akşam. Zira ertesi akşam yaptığı “Kadının Tarihsel Evrimi” başlıklı konuşmasında gördük ki  - benim ilgimi çekse de – Kerim’in muhabbeti pek sarmadı Bayram beyi. Aksine sinirlendi ya adam. ^^
 
-Arda’ya benden bir teşekkür! Merakımı dile getirdiği için. Sahi bütün sosyal medya hesapları direk Bade’ye mi bağlı gerçekten? Nasıl anında herkesin paylaştıklarını görüyor? Bir tüyo verirse memnun oluruz. Şaka bir yana Bade’ye başlardan ısınamamıştım ancak şu an izlemekten inanılmaz keyif alıyorum. Bu sebeple #badeyiüzmesinNer ^^
 
Aşırılı empati içeren görsel: Bebeği ağlıyor diye ağlayan anne.
 
-Bir hashtag de diş çıkaran Memo için mi yapsak? Zira o ağlayınca Hülya da ağlıyor. E Hülya bu sebeple ağlayınca beni bir gülme alıyor! Hoş değil yaptığım, farkındayım ama sarı saçlarından, pardon bu tatlışlığından sen sorumlusun Hülya!
-Çok keyifli yine bölüm. Her tattan her renkten vardı. Ama kapanışı ciddili yapalım istiyorum. Bu görseli sona sakladım. O kadar çok korkulardan bahsettim ki bu çifte yazıda yer bulamadım. Zira kendileri aşağıdaki ifadelerle korkusuzluğun resmi oldular adeta. Belki sadece 1 (bir) an için ama olsun.. Bazen bir an da yeter. Sizce?
 
“Biz de ‘kaybeden korkusuzlar’ kulübü mü açsak Melek?”
 
 
Görüşmek üzere,
Sevgiler. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER