Doğum günü teknede devam ediyordu. Ömer tahmin ettiğimiz gibi Defne’ye ilk tutulduğu zamanlarda çizdiği ayakkabıyı üretmişti onun için. İnsanın ruhu ince olmasın. Yetmezmiş gibi bir de annesinin dans ayakkabıları almak yerine terk ettiği Defne’sine o çok istediği ayakkabıları kendi elleriyle yaratıp hediye etmişti. Defne’nin eksik yanlarını tamamlayan Ömer sen nasıl bir adamsın? Seni sevmelere doyamıyoruz ülkece. Defne-Ömer birbirlerinin eksik yanlarını tamamlayıp, mutsuz anılarını silip yeni güzel anılar yaratarak, acılarına destek olarak, sivri yönlerini törpüleyerek tam da bir elmanın iki yarısı gibi değiller mi?
Çok istemiştim Defne o ilk hediyesi olan ilk çizilen ayakkabıyı görsün. Serdar ile Ömer’in konuşmalarına şahit olsun. Evet, zamanı geldi. İkisini de öğrendi. Rüyanın etkisinden kurtulamayan Defne ile gece boyunca nasıl vakit geçirdiler izleseydik iyi olurdu ama n'apalım, olmadı. Dede mevzusuna sonra değineceğim ama Neriman ile Necmi’nin tahmini gibi bu konuda Ömer üstünde etki edebilecek tek kişi Defne. Çünkü onlar bir elmanın iki yarısı.
Ömer ile Defne’ye çift olarak düğün gezmeler, aile yemeklerine gitmeler ne de çok yakıştı. Düğün demişken düğün tahmini yapalım derim. Mesela Sinan- Necmi konuşması bana düğünün Sinan-Yasemin çiftine ait olduğunu hissettirdi. Kol düğmeleri dede ile Ömer barışmazsa Sinan’a ait olacak onu anladık. Üstüne bir de Sinan’ın evlilik kararı aldığı bir bölüm oldu. Defne de "ada düğünü istiyorum" dedi, kararsız kaldı sonrasında. Ama saray, yalı gibi bir mekânda evlenmek pek Defne’nin tarzı değil bence. Sanki kuyruklu gelinlik, yalı düğünü ve Ömer’den ısmarlama gelin ayakkabısı fazlaca Yasemin’e ait. Defne’mize kırlarda, adalarda evlenmek yakışır sanki. Ada da çok moda şu aralar Şebnem’i Alp’i, Sinem’i Kenan’ı. Tek anlamadığım şey Neriman, Yasemin’in düğünü için bu kadar koşturmaz. Biz en iyisi Haziran'ı bekleyelim. Aman, Defne ve Ömer ayrılmasın da düğün kimin olursa olsun!
Ada'da mı düğün?
Hatta bizim hazirandaki düğüne Alp ile Şebnem de dâhil olsun, çifte düğün olsun. Aşkın affeder yanını görelim. Bazı masumane sırların zamanla kabul edilebileceği, aşkın zorlukları yendiğini görelim. Aslında hayat ikilemde kalmaktan ibaret. Şebnem ve Defne gibi doğruyu söylemeyi çokça isteyip ama sevdiğini üzmekten korkarak susmak. Bazen ise Ömer gibi arkadaşını üzmek mi yoksa onu kandırmalarına izin vermeden doğrucu olmak mı diye düşünmek. Kimi zaman ise Sinan gibi iki kişinin arasına girmek ile dostuna gerçekleri anlatmak arasında kalmak. Herkes farklı bir karar verir, farklı tutumlarda bulunur, o yüzden kimseye kızamıyorum. Mesela Ömer o kadar net ki, herkes susarken onun konuşması başta garip geliyor. Ama sonra Defne’ye sorduğu soru ile netleşiyor her şey. Aynısı İso’nun başına gelse Defne de anlatırdı. Ben anlatır mıydım? Bilmiyorum. İki kişinin arasına girmek çok ciddi riskli bir mesele, herkesin özel hayatı kendisinden ibarettir, iki kişi yaşar o duyguları, dışarıdakiler ise ancak mutluluğuna ve üzüntüsüne ortak olur arkadaşı izin verdikçe.
Peki ya arkadaşının bir yalanın peşinden göz göre göre gittiğini görüp susabilmek? Bu da çok zor, bambaşka bir mesele. Sinan da aynı bu ikilem arasında. Bir Ömer’e bakıyor onu örnek alıyor, onun gibi çıkıp tek tek anlatmak istiyor. Sonra Defne anlatmalı, ikisinin arasındaki özel bir mesele, kararı o vermeli diye çekiliyor kenara. Bir yanım Sinan anlatsa derken öbür yanım Defne’nin anlatmasından yana. Aslında en çok da Defne’den yana. Onun neler yaşadığını ve hissettiğini kimse onun kadar iyi anlatamaz.
Ömer’in odak noktası arkadaşına yalan söylememekti, sevenlerin arasına girmek değil aslında. İşe bu açıdan pek bakmıyor. Konu Defne’den uzak kalmaya gelince, başına geleceğine inanmasa da düşünmek istemiyor, "biz sorunlarımızı hallettik" diyerek kesiyor. Ama Defne’ye de dediği gibi ‘Senden vazgeçmek imkânsız geliyor kulağa..’ Aslında tüyolar burada saklı. Ömer sır ortaya çıktığında Defne’yi bırakamayacak, onu hep sevecek buna eminiz. Biraz kırılacak ama toparlanacak. Eminim ki çok göstermese de Şebnem ile Alp’in ayrılmasına Ömer de üzüldü. Doğru olanı yaptığına emin gibi dursa da içi burkulmuştur. O her ne kadar şans vermese de yeniden Şebnem ile Alp’in barışmasına, ben Defne gibi umut olduğunu düşünüyorum. Ve bu kadar net gibi görünen Ömer’in başına benzer bir olay geldiğinde sivri yönlerinin törpülenip kabullenişini izleyeceğiz. Sonuçta Sinan’a dediği gibi ‘ Onsuz yaşabiliyor musun, nefes alabiliyor musun?" Ömer, Defne olmadan yaşayamaz ki, kime sarılıp kokusunu içine çekebilecek?
Yazı devam ediyor..