Hayat Şarkısı: Bilim aşkı öldürür mü?

“Ordaydı, konuşmak istemiyordu ama biliyordum ordaydı. Şimdi yok..”
Hülya ile Kerim’in arasında yaşadıkça derinleşen bir bağ var derken Hüseyin başka bir tür bağdan bahsetti Melek’e dair hissettiklerini anlatırken. Onu hiç tanımadan, sesini bile duymadan, görür görmez anladığı -aslında hissettiği- bir şeyden bahsetti. Aşkın nasıl tarif edilemez, yönetilemez ve güçlü bir bağ yarattığını bambaşka sözlerle yinelemiş oldu.

 “Tutulduğu yetmedi, gitti en problemlisini, en çapraşığını buldu!” dedi Süheyla Hanım Hüseyin için. Evet, Hüseyin’in tutulduğu konusunda haklı ama Melek için en problemli ve en çapraşık derken gelinlerine haksızlık etti sanki. Zira kolay kolay kimse Hülya – Kerim ilişkisinden ‘çapraşığını’ bulamaz. ‘Problemli’ ise adeta Zeynep’in göbek adı! Geçen hafta Melek’in davranışlarını anlamakta zorlandığımı söylerken bu hafta Zeynep çıtayı bir üst kademeye taşıdı. Bravo! Bu haftaya kadar Zeynep’in başkalarından çok kendine zarar veren bir kadın olduğu düşünüp yaptıklarına kızmaktan çok onun adına üzülürdüm. Ancak bu kadar kötü olabileceğini görmek tüm empati çabamı yok etti. Her insanın hayat içinde bürünmeyi tercih ettiği roller için kendince bir motivasyon kaynağı vardır. Ben anlamaya çalışmayı her zaman öncelikli sayarım ama bu denli bir kötülüğü anlamaya çalışmak yersiz. Hele bu türden bir davranışın babası tarafından desteklenmesi Zeynep için hiç de iyi günlerin gelmeyeceğini gösteriyor korkarım. Umarım Zeynep girdiği bu çamurlu yoldan dönmeyi başarabilir.

Zeynep kötülükte her geçen gün sınırlarını zorluyor.

Melek’in maruz kaldığı şey elbette korkunç ama sağduyusunu bu denli kaybetmişken acaba yaşadığı bu sarsıcı olay onun aklına başına getirmeye yarar mı diye de düşünmeden edemiyorum. Ağlayıp sızlamanın fayda etmediğini, bir şeyler yapması gerektiğini anlaması önemliydi. Keşke tutulduğu yerden kaçmak için harekete geçmekten öteye gitse de hayatının bundan sonraki gidişatı için de bu düşünceyi benimsemesi gerektiğini fark etse. Ancak tam tersi de olabilir; bu alıkonulma olayı ve hala Bahar’ı bulamamış olması zaten yerinde olmayan aklını iyice karıştırabilir. Hülya bir süre daha ablası ile uğraşmak zorunda kalacaktır. Tabii başını yine ablası için soktuğu son beladan kurtarabilirse.
 
Taş – Kağıt – Makas oyununda sürekli yenilen ben (Temsili)

Hülya’nın Bayram Baba ile Zeynep’in babası hakkında yaptığı konuşma sonrasında bu konuya da el atmasını bekliyordum. Ama Melek’in kaçırılması olayı ile tepesinin atmasından mütevellit, sandığımdan hızlı ve Hülya – Mahir ikilisine yakışmayacak toylukta gelişti sanki bu girişim.  Zira yakalandılar. Ama ben endişelenmiyorum. Hülya kurtulmanın bir yolunu bulacaktır nasılsa. Asıl onu bekleyen en büyük sorun yolda. Filiz bambaşka bir formda karşımıza çıkmak üzere. İşler iyiden iyiye sarpa sarıyor. Sahi bir de Filiz’in kuzeni vardı. En son kendini toplayıp geri geleceğini söylemişti. Ben hala ondan bir atak bekliyorum açıkçası. Bakalım.. Böyle zamanlarda Hülya’nın şu isyanı geliyor aklıma: “Hayır, ben hepsiyle başa çıkarım da teker teker gelmiyorlar ki!”
Tüm bu sıkıntılı olayların yanında yine yüzümüzde derin gülümsemeler bırakan bir bölüm oldu. Kısaca onlardan da bahsedip kapanışı tebessümle yapalım.

 
 
· Zeynep’in şafak operasyonu ile odayı geri alma ihtimalini dile getiren Hüseyin’e karşılık “Ne kadar da karısını tanıyan bir Cevher erkeği.” dedirten yorumuyla “Hülya bırakmaz, vuruşur abi!” diyen Kerim.

· 6  metre koltukta gidip kardeşinin dibine oturan ve “burası benim yerim” diyerek 10 yaşına dönen Hüseyin.

· Tam uykuya dalmak üzereyken böğründe bir parmakla uyandırılmış olsa da enerjisinden hiçbir şey kaybetmeyen dünyanın en çevreci(!) madencisi Bayram Baba!

· Kuş dilini söken Ceren ve artık Fransızca konuşmak zorunda kalan Süheyla!
 
Ve..


 
Uyuyamayıp bahçede Hülya’yı bekleyen ama merak etmiş gibi görünmek istemeyen Kerim


 
Hülya’ya “Bacım” deyip az sonra başına geleceklerden habersiz saf saf sırıtan Kerim


 
2 aylık ücretsiz masaj paketine üye olan Kerim

İyi seyirler!

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER