Hayat Şarkısı: Bilim aşkı öldürür mü?

Hayat Şarkısı: Bilim aşkı öldürür mü?
30 saniye daha böyle bakarsa kesin ölecek Hülya kalpten!
Bilimsel gerçeklere bir savın yüzde yüz doğrulanması yoluyla değil, yüzde doksan dokuz yanlışlanamaması ile ulaşılır. Yani bugün doğru kabul edilen bir şeyin yarın yanlış olduğunun ispatlanması ihtimali her zaman vardır. Bilim insanı her tezini onun anti-tezini çürüterek savunur. Nereden çıktı şimdi bu demeyin, bölümün başında Kerim’in bir bilim insanı olduğunu boşuna hatırlamadık bence. Aynı günün akşamında Hülya’ya söyledikleri / söylemedikleri için tepki göstermeden önce onun hayata bakış açısına dair bu hatırlatma belki biraz içimizi soğutur. Haydi gelin biz de Kerim’in son bilimsel çalışmasına bir el atalım. (Not: Tüm bitirilememiş tez sahibi kader arkadaşlarıma selam olsun. Benimkine de el atmak isteyen gönüllüleri aşağıda yoruma bekliyorum ^.^)
 
Kyoto Protokolü’nü tartışırken :s
 
Tez: Kerim Hülya’dan çok etkileniyor.
Anti Tez: Gelecekte bu durum değişebilir.
Konu: Evlilik aşkı öldürür mü?
Sonuç: Hülya duymak istediklerini duyamazsa Kerim’i öldürür.

İsyanınızı duyar gibiyim: İnsan aşka da bilimsel gerçek gözüyle bakar mı canım?! Kim bilir belki de Kerim başına gelenin aşk olduğunun farkında değildir? Zira “O’ndan çok etkileniyorum ama ya bu fikrim değişirse.” diyor “Duygum değişirse” değil. Çünkü Kerim kendini ve hayatı fikirler üzerinden tanımlıyor. Çünkü fikirler kalıplara sığdırılabilir, cümlelere dökülebilir, doğru – yanlış diye ayrıştırabilir, üzerine tartışılabilir, duygulardan çok.

Bana öyle geliyor ki Kerim duygularla ilgilenmemiş pek.  Ona göre akılcı / mantıklı olan var, doğrular var, yanlışlar var. Hatırlarsak Filiz hamile olduğunu söylediğinde de böyle davranmıştı. Ne Filiz’in duygularıyla ilgilenmişti ne de “Baba olmak.” duygusuyla. Bitirmesi gereken çalışmaları vardı ve o an bir çocuk sahibi olması hiç mantıklı değildi. (Neyseki Kerim’i annesi Süheyla Hanım yetiştirmiş de vicdanlı bir adam olmuş.  Bayram Baba yetiştirseydi nasıl bir adam olacağını düşündükçe korkuyorum.)
 
Hülya tıpkı sımsıkı sıktığı yumruğu gibi inatla, sabırla aşkının arkasında. Kerim de o yumruğu nazikçe bıraktığı gibi bıraksa kendini akışa / aşka…

Belki de abisinin dediği gibi kaybedince anlayacak Hülya’nın ne kadar kıymetli olduğunu, farkına varacak duygularının. Tıpkı babasını kaybetmenin eşiğine gelince ailesinin değerini anlayan, sorumluluk alıp ailesi için emek veren birine dönüştüğü gibi Hülya’nın değerini anlayabilmesi için canının yanması gerek belki de. Pek elim gitmese de belki Kerim henüz gerçekten aşık olmamıştır. Aklının sesini bastıracak kadar hızlı çarpmamıştır kalbi henüz. Hani şu yatakta burun buruna geldiklerinde duyduğumuz kalp sesi, belki de sadece Hülya’nındır. Bilmiyorum. Ama şu bir gerçek ki Kerim’in yanı başında ona aşık ve en az onun kadar akıllı bir kadın var. Ve Kerim daha ne kadar bunu görmezden gelebilir emin değilim.
 
“Bu belirsizlik beni öldürüyor”
 
Konu akılsa kimse Hülya’nın altta kalacağını düşünmeyecektir eminim. Ancak onu kullanma biçimi olarak çok farklılar Kerim’le. Hülya aklını duygularının hizmetine vermiş bir kadın. Kerim’e aşık ve onunla bir hayat kurmak istiyor. Karşısına çıkan engelleri çevik aklı sayesinde bertaraf edebiliyor. Ama ya aşk? Hülya’nın zekası ya da güzelliği Kerim’i kendine aşık etmesine yetiyor mu? Bu karede Kerim’in omuzları üzerinden gördüğümüz Hülya’nın flu görüntüsü tam da bu sorunun görsel cevabı gibi. Bir de Hülya’nın “bu belirsizlik” dediği şeyin. Bilmek istiyor, güvenmek istiyor. Sözcüklere dökmese de sevilmek istiyor. “Hala bağlanmak istemezsen giderim” diyor ama kalmak istiyor. Ama..

Konu aşk olunca sizin ne kadar akıllı, ne kadar güzel, ne kadar genç vb. olduğunuzun çok da önemi yok aslında. Birinin dikkatini çekebilirsiniz, onu etkileyebilirsiniz ama sonra? Aşk dışardan baktığınızda dikkatinizi ilk çeken tüm albenilerden bağımsız, tarif edilemez ve derin bir bağ bence. Ve Kerim’le Hülya arasında gittikçe derinleşen bir bağ olduğu kesin. Ama önce Kerim’in korkmadan arkasına dönüp görüntüyü netleştirmesi gerek. Bu bayramdan önce mi olur, sonra mı bilmiyorum ama eninde sonunda birbirlerini bulacaklarına inanıyorum.

Hülya’nın da dediği gibi “Bence onlar birbirlerini bulurlar. Eğer gerçekten aşıklarsa hiç kimse engel olamaz onların kavuşmalarına.” Bu cümleye ben de bir ekleme yapayım; “Kimse engel olamaz, kendileri bile.”

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER