Kiralık Aşk: Bu vaziyetler hayra alamet değildi..

Kiralık Aşk: Bu vaziyetler hayra alamet değildi..
Şu bakışların derinliğine gömün beni ^^
Canım Kiralıkçılar! Dertdaşlarım, yol arkadaşlarım! Ah benim umduğunu bulamamakla imtihan olup duran seyircim. Yettim yahu! Bir rahatlayın bakalım, hemen enseyi karartmışız bakıyorum da. Aslında bu yazıyı yazıyor oluşuma şuan bir hayli şaşırıyor olsam da gazı büyük yerden aldım, o zaman başlayalım! ^^

Geçen haftaki muhteşem final sahnesinden sonra oradan devam ediyor olmak için ettiğim dualar kabul oldu. Teşekkürler Allah’ım! Lâkin biraz eksik kabul oldu, orası ayrı. Bir peri kızından bahsediyordu Ömer Bey en son. Neden devamını göremedik? Eve girdiler, Defne Hanım’da bir cilveler, falanlar filanlar… Ya ben artık bu ikisi birbirine yaklaşınca sahnenin sonunun hüsran olacağını kabullendim. Hani normali buymuş gibi. İki aşık birbirine yaklaşır ve zırrr… Bilumum telefon, kapı, HATTA KAHVE MAKİNASI öter. Yani artık elimizde, ileride junior Ömer veya Defnelere anlatılacak ‘’Seni leylekler getirdi.’’ hikâyesi yerine ‘’Sen, annengiller anneni bitmeyen dertleri için ararken o arada işte çok istedik de öyle oluverdin.’’ gibi bir hikâyemiz de oluverdi. Çünkü o telefon ötmek zorunda, Nihan aramak zorunda, çünkü hiç beklenmedik (!) bir şey oldu ve ev sahibi çıkın diye kâğıt gönderdi. Neyse neyse, çok büyük atarla başladım. Böyle gidersem yazı bitmeden bilgisayarı duvara fırlatmam çok olası gözüküyor.^^

Yahu Ömer, kız istediği kadar gerek yok gelme desin. Sen de o ailenin bir ferdi değil misin canım benim, boncuk gözlüm? 45 bölüm oldu, koskoca 45 bölüm. El insaf bu adam hiçbir şeyi mi merak etmez? Nasıl bu kadar nötr olabilir benim aklım hayalim almıyor artık! Sır dedik, bul dedik, bulmadın. Başka on bin tane şey dönüyor yine senden habersiz, gram merak etmedin. Yahu anneanneyi de mi merak etmedin? Derken… Bebeğimden atak geldi. Ama o bile yetersiz be… Nihan’ı konuşturamadın, Nihan’ı! Yüz karasısın canım, Nöro’nun yüz karasısın. Git köşeye ağla on dakika, öyle gel. (Tabii bunlar hep şaka, yoksa ben seni biliyorum kuzum. Sen Defne’ye şans tanıyorsun.^^)

Defne’ye ise söyleyecek sözlerim tükenmiş bulunmakta. Adamın annesinin yüzüğü senin parmağında, dön bir bak istedim. Derdini paylaşmadığın İplikçi kimdi hatırla istedim. Ah Defo, çok da bir şey istemedim emin ol. Sana sırrı sakla dediler, ya da sen öyle karar verdin. ‘Genel olarak’ sus demedi kimse. Kendi hayatına dair hiçbir şey paylaşmayıp üstüne bir de Ömer’in seninle o mahallede harcandığını söylemen… Sırf lakırdı olsun diye bile söylenmez be Defo. Adam senin için ‘’Defne artık benim içim…’ diyor elin Gallo’larına. Yapma bunu Defo. Bizi bir bölüm önce ‘’Bu Ay’ın altındaki en mutlu kız benim.’’ laflarınla uçurup bir bölüm sonra ‘’Ömer benimle harcanıyor.’’ gibisinden saçma ve gereksiz sözlerle yere kafa üstü çakma. Ayrıca şu anneanneyi de harcamayın be matmazel! Bu kadar güzel konuşan, derin ve anlamlı baksjhfjkjfhk Tamam tamam, o kadar da değil.

Ama Türkan Hanım damadıyla televizyon programlarının muhabbetini yapacak kadar Ömer’i tanımıyor değil. Dizi romantik-komedi diye her ‘komik’ duracağı düşünülen sahneye gülemiyoruz efenim, bilin istedim. Neye güldüm mesela söyleyeyim hemen. Sinan’ın annesiyle ‘’Tamam, tamam, ben de, ben de, sen de, sen de…’’ şeklindeki çokça ‘bizden’ olan diyaloglarına hunharca güldüm mesela. Derya’nın Ömer programını sorduğundaki o çok doğal ‘’Korkuyoruum.’’ lafına güldüm. Mine’nin… A aa, Mine yoktu değil mi? Pardon, benim hatam! Ne yazık ki, ne Türkan’ın hepimizi bayıltan televizyon muhabbetine güldüm ne de Defne’nin Ömer’i atlatmaya çalıştığı hallerine. Defne maddiyat aralarına girmesin istiyor ve bence yanlış düşünüyor. Birincisi eğer baştan net bir şekilde ‘’Ömer derdim bu ama paranla bunu şak diye çözmeni istemiyorum.’’ dese hayat çok daha kolay olabilirdi ki Ömer zaten Defne’nin neyi ne niyetle söylediğini çoğu zaman Defne’den çok daha iyi biliyor. Ayrıca Defne’cim, sen bu adamla hayatını birleştirme yolundasın. Neyin maddiyatını araya sokmamaktan bahsediyorsun, ben anlamıyorum. Hala sen ve o mu var yani. Hala siz, ‘siz’ olamadınız mı? Bunu bir hatırla derim. Yazdıklarıma bakınca Defne’den de epey şey istemişim, e o da haklı. Bünye bir şeyler saklamaya kurulu, birden nasıl değişsin!

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER