Hayaller hayata dairdir. Ümit etmek hayallerle başlar. İlk
aşk hep hayal edilir. Ne zaman, nerede karşınıza çıkacağı hayali hep kurulur.
Hayallerimiz hayatımızın süsleridir. Siz istemediğiniz müddetçe kimse dahil
olmaz hayallerinize. Özene bezene kurulan hayaller, bir gün gerçek olsa
keşkeleriyle kurulur. O bir gün mutlaka gelir ve hayaller de gerçek olurmuş
sevincini yaşarız. Defne'min hayalleri, Ömer'in rüyaları birer birer gerçek
oluyor! Artık tanıyorlar birbirlerini, koşulsuzca birbirlerinin içinde kaybolmaya
başladılar...
"Nerdesin Defne'm?"
"Gel biraz seni seveyim."
"Gel dersen, gelsin Gallo."
"Defne'nin benim üzerinde sonsuz etkisi var."
"Defne, Fikret'in bize bir teklifi var birlikte
değerlendirelim."
Ömer kurduğu bu cümlelerle, kalbime taht kurdu! "Defne
ne derse doğru der, inanmalıyım, güvenmeliyim, kesin haklıdır" diye
düşünme kıvamına gelen bir Ömer görmeye başlamanın coşkusu içindeyim... Ama her
an gözümün önünde biten, beni gıcık eden, huylandıran Gallo'yu görmekten hiç haz
etmiyorum, bu yüzden de çok mutsuzum. Kendini bilmezin birisi-sansarı aşık
olmuş, o da yetmemiş Defne'min aşkının-sevgilisinin-sözlüsünün üstüne
çöreklenme planları yapar hale gelmiş. Böylesine bir fütursuzluk görmedim.
İşte sırf bu yüzden, her hayvansever olan, kimsesizlere
yardım eden, doğa bazlı yaşayan, alçak gönüllü gözüken, kuru fasulye yiyen,
iyiliksever maskesinin arkasına saklanan her insana da gönülden inanmamak
lazım. Defne de o maskenin arkasındakileri keşfetmeden, sırf aşkını kaybetmemek
için, şu borç parayı yılandan almamış olsaydı iyiydi. Ama Defne bu, herkesi
kendi gibi tertemiz, şeffaf sanıyor. Neyse ki "iyi biri o" dediği
Fiko'nun nasıl fırsatçı olduğunu geç olmadan fark etti.
Gallo, neden senle bu aşk olmaz biliyor musun? Neden Ömer
Defne'ye baktığı gibi sana bakmaz, sevmez, dokunmaz, hissedemez, gülemez,
öpemez, kucaklamaz, kıskanmaz, hiç düşündün mü? Düşünmüş olsan, cüretkâr
tekliflerde bulunmazdın. Temel sağlamlığından, dürüstlükten, korkaklıktan
bahsetmezdin değil mi ama? O zaman gel, bu aşkı sen benim gözümden bir oku! Belki
ayağını denk aldırırım sana.
Defne, Ömer'in hayatına bir kumaş parçası ile girmedi...
Yani senin gibi basit Simurg armalı bir hikâyesi yok Defne'nin. Zaten Defne
gibi yalın bir genç kız, kuş seçecek olsa, kaf dağlarına varmaya meraklı bir
hikâyesi olan, küllerinden yeniden doğan bir kuşu hiç ama hiç seçmezdi. Hadi
diyelim Defne de bir kuş seçmek istese, o bildiğimiz, tanıdığımız minicik,
sıcacık serçeyi seçerdi. Hani kışın bile göç etmeyen bir kuş var, "hep
varım-ben varım"
diyen, küçücük kalbiyle, ufacık cüssesiyle, direnen, kül olmaya meydan okuyan yürekli
eşsiz bir kuş var ya, işte ona serçe denir, bilir misin? Ama sen nereden
bileceksin, kafayı Simurg'la bozmuşsun.
En çaresiz anında, hiç istemeyerek başladığı bir oyunla, aşkı
tanıdı Defne. İlk defa kalbi farklı çarptı. İlk defa heyecanlandı. İlk defa
delicesine kıskandı. İlk hediyesini, emeğiyle, tozlu rafları temizleyerek aldı.
Sen anlayabilir misin bir genç kızın hevesle yaşadığı ilkleri? Nereden
anlayacaksın sen Defne'nin ilklerini, sevdiği adamı elinden almaya çalışan bir
çıkarcısın sen.
Defne'nin, aşık olduğu adamı kaybetmemek için uğramadığı
hakaret, çekmediği sıkıntı, sıkışmadığı köşe, dökmediği gözyaşı kalmadı. Yine
de direndi, yılmadı, vazgeçmedi. Ömer’i saflığıyla, sadeliğiyle, dürüstlüğüyle, içtenliğiyle, kalbinin
güzelliğiyle büyüledi. Sen saflık nedir bilir misin Gallo? Nereden bileceksin ki, sen
cin olup Ömer'i çarpma derdindesin!
Bir kalp nasıl yumuşar, yalnız bir adam "su
peri"sine nasıl tutulur? Bir çiçek, buz gibi bir evde nasıl yeşerir,
büyür ve köklenir, taşlaşmış bir kalp yavaş yavaş nasıl eritilir, bir
çöküntünün altından tam da "her şey bitti" dendiği anda, tükenmiş bir adam nasıl
kurtarılır, nasıl ilham perisi olunur bilir misin Gallo? Nereden bileceksin ki!
Bisiklet tepesinde yaşadığın idealist hayatta olmuyordur böyle şeyler!
Peki Ömer, Gallo! Hani senin hayran hayran yiyecek gibi
baktığın o adam var ya! Hiç ummadığı bir yerde, aniden öpmeye kalktığı
"kızıl" saçlı güzel bir kızın tokadıyla ilk ateş, ilk aşk düştü
kalbine. Defne'nin ilk bakışlarına hayran oldu. Bakışlar Ömer için çok
önemlidir, masumiyeti temsil eder. Sonra Defne'nin sesini, sesindeki paniği
özlemeye başladı. Defne, yanına her yaklaştığında nefes aldıran kokusunu
arzuladığını hissetti, ilk kıskançlığını da Defne ile tattı. Ömer'in hayatına
bahar ilk defa Defne ile geldi. Annesinden sonra ikinci kaybetme korkusunu Defne
için yaşadı. İlk kez sevdiği kadın için gözyaşı döktü. Her geçen gün daha da
bağlandı Defne'sine! Sadece hayatının kadını değil Defne, rüyalarının da
kadını. "Yaşasak birlikte" dediği tek kadın yine Defne! İlk
"gitme" kelimesi Defne için çıktı ağzından. Sen anlayabilir misin bu
"gitme" kelimesinin gücünü? Bırakma, hiç ama hiç bırakma beni
anlamına gelen "gitme"den bahsediyorum. Nereden anlayacaksın, basit
mavi tutamlı saçınla kimse sana öyle "gitme" dememiştir.
Derin derin nefes almaya birlikte başlayan Defne ve Ömer
aşkını anlamakta zorlanma diye yazıyorum bunları. Kalpleri ayrı atmıyor artık,
kalp eşi oldular. Kalpleri birbirine emanet. Aşkları birbirlerine emanet.
Sevgileri, tutkuları, ilk öpücükleri, ilk dokunuşları hep birbirlerine ait.
"Özledim"leri, "seni seviyorum"ları hep onlara ait. İlk öpücükleri ormanda olmuştu
mesela, yeşilliklerin arasında, rüzgarın esintisi altında... Çilek kokulu
rüyaların eşliğinde, batan güneş ışıklarının yansımasıyla, tam da masallardaki
gibi kavuşmuştu dudakları. Ne oldu kıskandın mı? Şu aşık olduğun Ömer var ya,
Gallo. Defne'nin eseri! Yalnızlığını bitirdi Ömer'in, işkolik adamı
sevgisiyle, aşkıyla değiştirdi. Ömer Defne'yi gözleriyle, kıyamadan, iç çekerek
sevmeye başladı. Defne'nin sihirli dokunuşlarıyla yeni Ömer yaratıldı.
Yazı devam ediyor..