Evimiz Hollywood’da mı olsaydı?

Evimiz Hollywood’da mı olsaydı?
Tam memleket ziyaretinden (ki adliye haberlerine inat her daim güneşli ve aylardan Nisan ise akıl kaçıracak kadar güzel kokan bir şehirdir) taze dönmüşüm, 25 yıllık arkadaşımla bira içip, onun dünya tatlısı kızının ne kadar büyüdüğünden konuşmuş, şehrin ilk Burger King’inin (ki daha dün gibi hatırlarım açıldığı günü; açılışa Kral TV VJ’i Atakan gelmişti, o zamanlar bu çok büyük olaydı) kapandığı gerçeği ile yüzlezmiş, yaşlılığımı kaldıracak raf arar halde uçağa binmişim, inmemle Ranini’nin tweetini görmem bir oldu. Kendisi, MIPTV 2016 vesilesiyle Cannes’dan bildiriyor, Jason Priestley’nin olay mahalline geldiğini söylüyor, elbette belgelerle konuşuyordu.


Nerede görsem tanırım

İşbu fotoğrafı paylaştıktan sonra da dedi ki, Jason Priestley çok yaşlanmış. Bu artık kalbimi kıran son nokta oldu, çünkü “Brandon Walsh yaşlandı” ne demek? Elbette, Jason Priestley deyince aklına Beverly Hills 90210 (bizim izlediğimiz bence çok daha harika ismi ile Evimiz Hollywood’da) gelen o kalabalık güruha aidim. Walsh ailesinin Beverly Hills’e taşınmasıyla, Brenda ve Brandon kardeşlerin yeni bir liseye başlamaları sonucu gelişen olaylar, aralarında karıştıkları gençler, onların hayatları derken kalabalık bir gençlik grubunun hikâyelerini anlatan bu dizi, o zamanlar internetimiz olmadığı ve dizi erişimimiz de son derece kısıtlı olduğundan, adeta uzayda geçiyor gibi gelirdi hepimize.


Neşeli gençleriz biz

Aynı dizide tatlı serseri bir yaşamı temsil eden Dylan (yani Luke Perry) ile son derece efendi bir insan olan Brandon arasında ikiye bölünen kalplerimiz, sınıfın en gözlüklü çocuğundan hoşlanmamızla son bulurdu elbette. Yine de hangisinin daha yakışıklı olduğu konusunu çözmek için çok uzun zaman harcadığımızı gayet net hatırlıyorum. Gerçi ben, evvel eski yaklaşık aynı zamanlarda yayınlanan Gençlik Rüzgarları’ndan (Hélène et les Garçons- evet, o zamanlar diziler orijinal isimleriyle izlenmez ve çılgın güzellikte dublajlanırdı) Kri Kri hayranıydım. Ufacık tefecik bir bateristti (Sébastien Roch canlandırırdı) ve dünyanın bütün Brandon’ları gelse dönüp bakmazdım, öyle hastasıydım. İnternetle ilk tanıştığımda soluğu aldığım site Yahoo olurdu ve arama kutusuna da ilk yazdığım isim Sébastien Roch’du. Öyle ‘Vah yazık’ der gibi bakma genç okur, nasıl heyecanlıydım bunu anlatacak kelimem yok.


Benimkinin tatlılığı

Okuldan eve gelip bu dizilerden birini izlemek, kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibiydi. İzledin, izledin. İzlemedin; tekrarı yok, internetten izlemesi yok, ertesi gün okuldaki muhabbeti kaçırmak var, öyle dışarıdan bakmak var. Bunların daha geçen hafta olduğuna yemin edebilecek haldeyken ben,   şimdi gel de Jason Priestley çok yaşlanmış söylentisine inan. İnanmıyorum efendim, bence siz de yapmayın. Açın biraz Evimiz Hollywood’da izleyin, kendi gençlik ateşinizi kendiniz harlayın. İyi seyirler.




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER