Kısmetse Olur: O bir Reality Show değil, Yeni Nesil Drama

Kısmetse Olur: O bir Reality Show değil, Yeni Nesil Drama
Reality show tüm dünyada yükselen değer. Nedir reality show derseniz, izlediğimiz akışı yönlendiren bir senaryosu olmayan ve katılımcılarının gerçek kişilerden oluştuğu format diye özetleyebilirim. Görece olarak reality showların dramadan ucuz olduğu için yayıncı kanallar tarafından tercih edilir olduğu söylense de, çağımız şartlarında bu pek mümkün değil. Ekran seyircisi dizi ya da program ayırmadan artık belli bir prodüksiyon kalitesi arıyor. Bir masa, bir kasa tarzı kafalarla planlanan küçük bütçeli programlar, diziler elbette hâlâ var ama izlenmedikleri de aşikar.

Neden reality izlemeyi seviyoruz? Çünkü aslen insanın ve hikayesinin rekabetini izlemekten delicesine hoşlanıyoruz. Şarkı da söylese, stil de yarıştırsa, evlenmeye de çalışsa aslen izlediğimiz "hikaye"dir. Kendimize bakıyoruz aslında o hikayeler aracılığı ile.. Televizyonu kapadığımızda, adına "gerçek" dediğimiz hayatın içinde yarıştırdığımız saçma hikayelerimize ayna tutuyor reality programlar. Böylece kurgusallaşıyor gerçek, uzaktan bakıyor ve gülüyoruz; öteliyor, iyi hissediyoruz.

Reality showlarda seyirciye sunulan havuç, insan hikayelerinin rekabetidir; katılımcıların vaad edilen ödüle varıp varamayacaklarını izlemek seyirciyi doğrudan tetiklemez, pek de ilgilendirmez. Öyle olsaydı, hepimiz hâlâ ekrana yapışmış halde sade bilgi yarışmalarını, mesela "Kim Milyoner Olmak İster"i izliyor olurduk. Kaldı ki KMOİ'in de basına haber olan, reyting listesinde kıprıdanmalar gösterdiği, kahve molalarında konu ettiğimiz bölümlerinde hep ilginç bir insan hikayesi vardır. Bakınız Türk televizyonunda defalarca denenen ama hiçbiri tutmayan sözde yarışma "Açarım Kutunu" formatına Acun Ilıcalı "hikaye" ekleyince izlenme oranlarının tavan yapması gibi...

"Kadın-erkek" ilişkisinden çatışma süzen formatlarda da temel olan hikayedir. İşin hikaye ihtiyacı da format yaratıldığından beri "organik mi, değil mi" tartışmasını seyircinin önüne koyar. Hoş, dünya bunu sormaktan çoktan vazgeçti. Asıl odaklandıkları mesele ise hikayelerin aynı kalitede ve sürdürülebilir olmasıdır ya, neyse...

Ülkemiz seyircisinin Biri Bizi Gözetliyor (BBG) evi olarak hatırladığı ilk popüler reality programının ardından zamanla format duraklama dönemine girse hatta yok olmaya yüz tutsa da hiçbir zaman çaptan düşmedi. Şekil değiştirdi. Ehlileşti. BBG sonrası reality showlar stüdyolarda yapılan konuklu evlilik programlarına, ikram yarışmalarına dönüştü. Yemekteyiz ve ilk sezonuyla konuşulma rekorları kıran Bu Tarz Benim, türünün her anlamda başarılı örneklerindendir. Dönüşen ve ilgi kaybına uğrayan İşte Benim Stilim ile bu sezon televizyonda gerçek hikayeler tüketmeye veda edeceğimizi ve sadece Survivor ve Esra Erol, Seda Sayan ve Müge Anlı ile yetineceğimizi düşünürken Ekim ayında, PH Yapım son derece ilginç bir atak yaptı.

Kanal D ekranına "Kısmetse Olur" adı altında bir program çıkardı. "Evlenmek" isteyen genç insanların, 12 saat boyunca aynı mekanda, bir arada olduğu program istikrarlı bir yükseliş performansı sergileyerek yavaş yavaş reyting listelerinde kendine yer edindi. Bu arada, dev maliyetlerle hazırlanan Big Brother Türkiye'den önce yayına çıkarak, yayıncı kanalın ve yapım şirketinin bir yılı aşkın süredir tasarladıkları projeye ciddi bir darbe de vurdu. Böylece Türk seyircisinin uzun zamandır özlediği gözetleme duygusuna hitab etme şansını, rakibinden erken yayına çıkarak hanesine artı puan olarak ekledi. Bence formatın en büyük başarılarından biri de budur.

Kısmetse Olur, sekiz kadın ve sekiz erkeğin 12 saat boyunca aynı evin içinde bulunarak elektrik almaya çalıştığı bir format. Sona kalan ve o evden evlenerek çıkan çift, büyük ödülü kazanacak. Çiftlerin ev dışında birbirleriyle iletişimi yasak. Bu kural sayesinde Yapım, ekran seyircisini olaya katıp, çoklu etkileşim sağladı. Nasıl mı? Eğer evdeki çiftleri, ev dışında yan yana yakalar ve bunu belgelerseniz ödül kazanıyorsunuz. Hem de 5 bin lira. Zaman içinde yarışma bu ve benzeri ataklarla evrilmeye, gelişmeye başladı. Genç seyircinin ilgisine mazhar olan program hızla yetişkin seyirciyi de kucaklamak için işin içine ebeveynleri kattı. Yarışma evine hayran gruplarını toplayıp adaylarla yüz yüze iletişim imkanı tanımaya başladı. İnternet üzerinden oylama hakkı sağlayıp, seyircinin "ben de varım" diyerek sahiplenmesini sağladı. İlişki terapisti ile Kırmızı Oda seansları başladı.

Bütün bu format geliştirmeleri Kısmetse Olur'u türdeşlerinden ve olası benzerlerinden ayırıyor. Parça parça yayına sunulan gelişmeler zannımca yolda bulunmuş şıpın işi formüller değil. En başından itibaren planlanmış son derece organik adımlar gibi duruyor. Başta da söylediğim gibi katılanların "gerçek" insanlardan oluşması reality show denilen formatın özünü oluşturmaktadır. Gerçek olmaktan kastımız ise katılımcıların meslekleri ile ilgili değildir. Zaman zaman medyanın ateşlediği ufak çaplı yorumlara konu olan, "Ama bunlar cast" cümlesi bu aşamada nazarımda boşa düşüyor. Daha doğrusu bir süredir ekranda izlediğim Kısmetse Olur'un katılımcılarının "cast ajanslarından seçilmiş insanlar olması" rivayeti ile ilgilenmiyorum. Beni asıl ilgilendiren formatın aldığı sonuçları, gördüğü alakayı, türdeşleri arasından sıyrılma stratejisini ve sektöre olumlu olumsuz katkısını gözlemek.

Geçen gün Kısmetse Olur'un ateşli bir takipçisi olan ahbabıma, "ama yarışmacılar castmış diyorlar" dediğimde cevaben, "Sıkıntı yok. Ben de zaten dizi izler gibi izliyorum" dedi. Yarı amatör ekran seyircisi olarak Kısmetse Olur'u izlediğimde yarışmacılara program esnasında sergileyecekleri tavırlar, eşleşmeler için önceden bir kanava, hikaye manueli verildiğini ve yapımın kurguya doğrudan müdahale ettiği hissine kapılmıyorum. Zira zaman zaman bir senaristin dahi aklına gelmeyecek ilginç çatışmalar, insan karakterleri sergileniyor. Bu bağlamda Yapım'ın eve girecek yeni adayların seçimi dışında akışa dahil olduklarını düşünmüyorum.

Ancak şundan da eminim; katılımcılar dahil oldukları formatın nelere ihtiyaç duyduğunun çok farkındalar. Drama kurallarını, çatışma dinamiklerini doğru kavramış, gerçek insanlarla muhatabız. Yani o eve giren herkes kendi özgün hikayesini bütün çıplaklığıyla, organik olarak teşhir etmeyi göze alıyor ve bu ön kabul ile ekrana çıkıyor. Kısmetse Olur'u türdeşlerinden ayıran tam olarak da budur. Bence bu hâl sayesinde Türk seyircisi yeni bir türün doğumuna şahitlik ediyor. Kısmetse Olur sıradan bir reality yarışması değil, alenen 'yeni nesil drama'dır. 

Örnekleri çoğalacak mı, yoksa türünün tek örneği olarak mı kalacak onu da zamanla göreceğiz..
İyi seyirler,
R.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER