Bir hafta sonunda geçmişti. Dizimiz Deniz Tramba’nın güzel sahnemize kabus gibi çökmesiyle bittiği yerden başladı. Gerildik gerildik ancak Ömer’imiz Deniz’i dinleme gereksinimi bile duymadı. Dikkat çekmemiz gereken nokta Deniz Defne’nin adını ağzına aldığında bile Ömer’in suratının nasıl ekşidiğidir. Eğer o yemekte karşılaşsaydı sakin kalabileceğine pek inanmıyorum. Çünkü o sakinliği Ömer’imiz resepsiyonun olduğu gün gösterdi sonrası zaten daha da tırmanışlı bir rekabet oldu. Madem Deniz ve Ömer’den girdik konuya, devam edelim. Deniz’in, Defne’ye olan ilgisi artık kelimelere dökülür, gözle görünür hale geldi. Defne’m sen nasıl katlandın kıyamadığım o yemeğe? Kıyamadığımız Defne’mize Deniz kıydı. Hayallerimiz Passionis’deki odamız Defne Topal’ımız pardon Defne İplikçi olacaktı. Not düşelim Ömer odaya bakarken Defne İplikçi’yi sesli söylesin diye beklemedim değil ama Ömer az konuşur biz anlarız onu, biz senin Derya ile konuşmandan anladık sinyor.
Yemek sonrası Defne’nin gözyaşlarını içimde hissettim. Lakin ağlamak çözüm olmuyor çoğu zaman Defne. "Ağlamak bazı acılarda yetmez’’ der şair*. Aynı şiirin sonunda der ki "Düşüncenin kucağında hep çocuktur ağlamak’’. Bu kadar düşünce, elem, keder yeter artık Defne. Borcu temizlediğinde "Neriman’a anlatıp anlatmamaya karar vermedim" dediğinde anlatmalıydın her şeyi. Kendin de farkındasın anlatmadıkça kördüğüm oluyor her şey. Deniz’in Sude’nin eline bu kozları vereceğine keşke en baştan anlatsan her şeyi. Bunca kötü insana, acıya Ömer için katlandığını açıklasan daha fazla can yakmadan. Çünkü bu çek, işleri iptal ettirdi, Ömer’in arkasından en sevmediği insanların iş çevirmesine sebep oldu. Kısaca düşüncelerini ve duygularını açıkla istiyoruz ama senaryonun da bir gidişatı var, Meriç Acemi’ye güveniyoruz üzmeyecek bizi. Defne, Ömer’in duvarı yumrukladığı meşhur sahnede ‘İnsanlar nasıl böyle kötü olabiliyor' dediğinde İso güzel konuşmasının sonunda ne dedi? ‘Bizim masalımızda hep iyiler kazanır.’
Duvar sahnesi demişken Ömer bu sözü Şükrü Abi'ye söylemişti.Yani gizliden gizliye dert babası, güzel yüzüyle bir omuz olan çalışanına. Defne ise can dostu İso’ya. İso iyi ki var. Herkesin hayatında bir İso’su olmalı "Arkadaş, seçilebilir kardeştir". Defne’nin seçilen kardeşi İso. Abisinden daha çok derdini dinleyen çözüm üretmeye çalışan ve akıl veren çözüm üreten kardeş.
Sude’nin hırsına şaşmamak elde değil, kuzenin can düşmanıyla çıkar dostluğu kuruyor. Ömer’in Sude’ye olan son bakışında küçümseme değil, "ben senin iyi yerlere geleceğine zaten inanıyorum hırslı küçük kız" bakışı vardı.Yani Ömer yine fark ettirmeden ağabeylik yapmıştı. Sude’nin YGS göndermesi hoş detaydı. Şükrü Abi’nin ailesini sorması bunlar hep naif detaylar, bu iyi yüzünün Eymen ile ortaya çıkmasını çok istiyorum ancak hala Sinan’a hassasiyetin, Eymen’e gülüşlerin senin de kafan karışık biliyorum Sude’cim. Sude ile ilgili diğer detay hafife almayalım diyoruz. Çünkü "Deniz’i oyun dışı bırakacağım vakti gelince" imasında bulundu.
Diğer konuk oyuncumuz Gallo’nun Ömer’e olan bakışları gün geçtikçe sinirlerimi bozsa da bu kadar iyi kalpli birinin Defne’ye zarar vermeyeceğini düşünüyorum. Zaten aşkını da hep içinde yaşarmış. Lakin hala diken üstündeyim Gallo konusunda. Her ne kadar DefÖm’e zarar gelmeyeceğini bilsem, düşünsem, istesem de.
Sinan’ın hasta hali çok çok gerçekçiydi. Salih Bademci başarısıdır diyorum. Hele Yasemin’in gelişindeki çocuk gibi sevinci görülmeye değerdi. Defne’nin anneannesi ne der? İnsanın ruhu hasta olmadıkça bedeni hasta düşmezmiş. Ruhun mu hastalandı Sinan?
Yazı devam ediyor..