Kiralık Aşk: Açıl susam açıl!

YIKIM ZAMANI
Ne tesadüftür değil mi, Ömer’in koruma kalkanlarını inşa etmesine yardımcı olan o eski hanın aynı bölüm yıkım kararının verilmesi? Ne demişti Sadri Usta, “Dile kolay 35 yıl. Kök saldık neredeyse. Söküyorlar kökünden bazen insanı. Ömer’im dışarıdan pek öyle görünmez ama insanın birden fazla hayatı vardır. Zamanı geldiğinde birini bırakır, diğerine başlarsın. Hayat bu. Hiçbir şey yerinde durmuyor. Biz ne kadar tutmak korumak istesek de bir gün gelişiyor değişiyor.” Ömer’in de artık ustanın atölyesinde kendini kurduğu o hayatın köklerinden kurtulması gerekiyordu. Onun yerine artık evinin bahçesinin en güneş alan kısmında Defne’nin kök saldığı çiçeklerin yanıydı. O soğuk duvarlara sahip eski hanın içerisinde başlattığı tiyatro oyunu artık final yapmalıydı.

Ancak önce şanına yakışır bir veda etmeliydi geçmiş hayatına. Böylece o handa bıraktığı ve unutmak istediği anılar bu yıkım vesilesiyle bir karton kutuda Ömer’in evinin tam ortasında çıkıverdi karşımıza. Üstelik bu kutu açılırken yanı başında Defne de vardı. Kaç zamandır hep birlikte “açıl susam açıl” demeyi hayal ediyorduk Pandora’nın kutusunun açılması için... Artık yüzleşme vaktiydi bugün Defne’yle olmasına engel olan o acılarla. Ve bu kutudan ilk olarak yeni bir hayatın başlayacağının işareti olarak Anka kuşu yaması çıktı karşımıza. Defne merakla sormuştu hikayesini. Sorusu o anda es geçilmişti ancak o kutu evin içerisine geldiğine göre açılmaya devam edecekti. Kutudaki her bir parçanın hikayesini ayrı ayrı dinlemek hem kendini Ömer’e adayan Defne’nin hem de bizim en büyük hakkımız. Belki de Sadri Usta, “dile kolay 35 yıl” diyerek bütün bu isteklerimizin ve yeni başlangıcın gelecek bölümde gerçekleşeceğinin de mesajını vermişti.
 
Tabii bu kutunun açılması yeterli değildi. Ömer artık hayatın kendi kontrolünde olmadığını da anlaması gerekirdi. Canı istediği için Defne’yi öpmesi ve aslında barışmayacaklarının mesajını vermesi pek de hoş değildi. Ancak karşısındaki de artık eski Defne değil. Dinsizin hakkından imansızın geleceği Koray’ın elmaya dair yaptığı konuşmadan anlamıştık zaten: “Ah bu elma yok mu? Bu elma var ya bu elma. Görüntüye aldanmamak lazım. Ayrıca çok da tehlikeli. Havva, Ademi bununla kandırmış. Resmen günaha davet. Bütün fenalıkların başı. Bunun olduğu her yercikler alev alır. Bana bak yemeyeceksin, yakarsın valla hepimizi.” Defne, Ömer’in ofisine elmayı göndererek açık bir şekilde günaha davet etmişti kendisini. Hodri meydan diyordu. Ancak karşı taraf da ne yazık ki bu savaşta epey güçlü. Ömer’deki iradeyi kimsede görmediğimi itiraf etmeliyim. “Tamam ya stres yok, ne olacaksa olsun!” diyen Defne’ye karşılık “Ne yapıyorsun ya saçmalama!” diyen bir Ömer görmek pek hoşuma gitmiyor itiraf etmeliyim.

Erkeklerin böyle konularda daha yırtıcı olması gerekmez miydi? Neyse ki Defne’nin masa altındaki bir temasıyla her şeyi unutan, finans toplantısında konuşulanları dinlemekte zorlanan, işten eve erken dönmek isteyen ya da tuvalet kapısı önünde kendi kendini telkin eden bir Ömer görmek artık duvarların yavaş yavaş yıkılmaya başladığının en büyük kanıtı. Artık geri inşa etmenin imkansız olduğunu hepimiz biliyoruz. Ömer de Sinan’ın dediği gibi egonun bazen bazı yerlerde yanlış bir şey olduğunu öğrenecektir. Sürekli ‘muhtemel aşk için aştım bendimi” diyerek atağa geçen Ömer, hanın duvarlarının yıkılmasıyla birlikte sonunda aşacak bu bendi inanıyorum. Zaten Tranba’nın başlattığı Ömer’in kışının biteceğinin sinyallerini de Sinan “Havalar ısındı. Yaz geliyor. Güzel şeyler olacak” diyerek verdi bizlere...
 
STTRATEJİ OYUNU
Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda Kiralık Aşk’ı bir zeka oyununa benzetmiştim. Meriç Acemi oyunun ortaya çıktığı anda yaşanacak depremin en hafif şekilde atlatılması için Ömer ile Defne’nin arasındaki tüm engelleri sırasıyla kaldırıyordu. Üstelik bunu yaparken de Hansel ile Gretel misali Ömer’in takip edeceği bir sürü ekmek parçası yani ipucu bırakıyordu. Bizim kızdığımız ya da eleştirdiğimiz her olay aslında onların ilişkisini bu sağlam temel üzerindeki inşaatında yeni bir kat görevi üstleniyordu. Kendisi çok zekice adımlar atıyordu. Bu hafta bölüm finalinde Meriç Acemi’nin bu fikrimi bir kere daha pekiştirdiğini itiraf etmeliyim.

Ömer’in hiç beklenmedik zamanlarda aynen yaptığı grafitideki balina gibi strateji ve zeka gerektiren hareketler yaparak herkesi şah mat etmesi açıkçası beni biraz şaşırtıyor. Şaşırttığı kadar da ürkütüyor. Sude’ye yaptığı atak ile başlayan geçen hafta Tranba’yla devam eden onun bu strateji oyununa şimdi de uzun zamandır beklediğimiz Fikret Gallo eklendi. Her zaman ‘poker face’ görünmeyi tercih eden Ömer İplikçi’miz de kadın ruhundan anladığını göstermek adına bir beyaz atlı prens gibi onu kurtararak etkileyici bakışlar fırlattı. Karşısındakinin kendisi gibi tasarımcı olan, şehirde bisikletle gezmekten hoşlanan ve kalabalıktan sıkılan hoş kadın olması ise hepimizin kalbinde küçük bir krize neden olduğuna şüphe yok. Neyse ki Ömer’in aşkından eminiz hep birlikte değil mi? Emin olun lütfen :)
 
On bölümdür ayrı olan Defne ile Ömer’in ilişkisini sağlam bir temel üzerine inşa edilmeye başlarken yeni bir İz vakası oyunun ortaya çıkmasından bile daha büyük bir artçı deprem olur. Bu hareket her birimizin 34 bölümdür sürekli artan aşka ve mucizeye olan inancını yerle bir eder. Oysa biz Defne’nin mucizevi hikayesini izliyoruz değil mi? Artık senaryoda atılacak her bir adım ayrı olan Ömer ile Defne’yi bir araya getirmek üzerine atılması gerekir. Ayrıca Ömer öyle kolay kolay aklı çelinecek biri değil. Ben nedense bu bölüm ortalıkta olmayan ama taarruza geçmeye hazırlanan Tranba’ya karşı Fikret Gallo’nun etkileyici bir müttefik olacağına inanıyorum. Umarım Meriç Acemi de yüzümü kara çıkarmaz. Ömer de handaki atölyede unuttuğu uğurlu Anka kuşunun yeniden hayatına girmesiyle artık eski hayatını bırakır ve korkularından sıyrılarak Defne’yle bir yenisine başlar.


 
* Piedra Irmağının Kıyyısında Oturdum Ağladım – Paulo Coelho
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER