Poyraz Karayel: Verilecek sadakamız kalmadı Albayım

Poyraz Karayel: Verilecek sadakamız kalmadı Albayım
Geçmeyecek bu da geçer dediğimiz ne varsa hayatımızın bir köşesinde kalacak...
Sonunda edeceğim teşekkürü başta etmek istiyorum. Bu nasıl senaryo, bu nasıl oyunculuk, bu nasıl yönetmenlik? Her şeyinizle harikasınız. En unutulmayacak bölümlerden birine imza attınız. Herkesin gönlüne, emeğine sağlık.

Poyraz Ayşegül’e demişti "benden çıkan mal ortada" diye, al işte adam haklı; Sinan cin gibi hemen oyun üzerinden interneti kullanıp bağlantıya geçti, o peynirli, zeytinli, mantarlı pizzanın da bir yerde işe yaracağını biliyordum boşuna verilmemişti o detay. Meltem de haklı bu karayellerden zekâ fışkırıyor. Geç olsun güç olmasın halasıyla da bu şekil tanışmış oldu Sinan.


Karayellerin Akıl Küpü, Kuru Fasulye Pilav'ın Turşusu…

Bir yanda hastanede kalması gerekirken oğlunu aramak için bir an bile düşünmeden yataktan fırlayan baba, diğer yanda oğlunu gözünün önünde dövdüren, acı çektiren, onu doğmamış çocuğundan ayıran bir baba. Hayır hayır Adil’e baba dersek Poyraz’a haksızlık olur. "Masallar Albayım", dedi ya Poyraz, bu dünyada sonu mutlu biten tek şey onlar diye, ben de 59 hafta önce instagramda bir yazımı paylaşmışım ‘Sonu mutlu biten masalları seviyorum çünkü bir tek orada sonsuza kadar mutlu yaşıyorlar’ diye o aklıma geldi. Poyraz haklı, mutluluk diye bir şey yok, "acılar mutluğun sadakası" diyen albayım, verilmiş sadaka çok artık verecek gücümüz yok. İnsan çekeceği acıya âşık olurmuş; aşk da vazgeçememe hali olunca terk edemiyoruz acıları. Poyraz gibi her nefeste felaketlere sürüklensek de acılar bizi güçlü kılıyor bir sonrakine hazırlıyor, büyütüyor, tecrübe dediğimiz şey acıların bıraktığı yara bere izlerinden oluşuyor.

(Ayrıca gözümden kaçmadı, Sinan’ın kaçırıldığı ev Songül’ün doktorunun eviydi.)

Zülfikar kendine yakışanı yaptı ve bir karar verdi. ZülMel oldu, tam olarak olmasa da oldu. "Ya vereceğimiz karar yanlışsa?" diye bir şey yok, her seçiş bir vazgeçiştir; seçim yapmadan bilemezsin doğru olup olmadığını. Önemli olan verdiğin kararın arkasında durmak, kendi iradenle seçtiğin kadere razı olmak. Ayrıca Zülfikar, Meltem ve Çiğdem’e aynı şeyleri söyledi. Biri (Meltem) kendi eliyle sevdiği adama "git" derken diğeri "üzülme zamanla unutur" dedi. Hangisi gerçekten âşık belki tartışılır ama, bence içi yana yana "sen mutlu ol yeter" diyen Meltem de sevdaya dâhil. ‘Mutlu olmak istesek aşık olmazdık ki’

Ah gel gelelim Sado'ya... Sema her şeyi öğrendi ya, Sadrettin’e söyleyene kadar unutmasa bari diye dua ettim. Ama İpek’in söylemesi doğru oldu. Hangi Ramiz Dayı’nın bir sözü vardı; "herkes öldürür sevdiğini", diye başlayan bizim Sado da beklenmedik bir şekilde âşık bir adam olarak bir öpücükle yaptı bunu, Adil Topal gibi elleriyle boğarak değil.


Çaresizlik diye bir şey yok çareyi ortadan kaldırıp elimizi kolumuzu bağlayan var.




Hayal kırıklığı Albayım; cam kırığına benzemez içten içe kan revan içinde bırakır seni de kimse pansuman için gelmez. 

Ve beni benden alan sahne… Annelik çok kutsal bir şey, anne olmadan anlayamazsın dedikleri bu; yaşanmadan anlaşılmayan, daha küçük bir tohumken bile senin içinde kalbinde kocaman bir yer açan bir şey evlat. Ayşegül o duygusal konuşmaları sırasında itiraf etmeliyim ağladım. Sevdiği adam için vazgeçti can parçasından, "öyle olduğuna bakmayın sıkı adamdır âşık olmayı biliyor bir kere" dedi ya, evet biliyor. Aşık olmayı da, baba olmayı da çok iyi biliyor. O son sahne hafızadan silinmeyecek; Poyraz’ın #OnaDokunma diye haykırışı, Ayşegül’ün, "onunla aramdaki ilk ve son bağ" olacak deyişi bizi bizden aldı.

Tekrar bu özel ve unutulmaz anlar için tebrikler, teşekkürler.




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER