Çağatay Ulusoy: Perdeyi aralayıp, arkasına bakmak..

Geliyoruz MedCezir ve 'Yaman Koper'e.. Emir Sarrafoğlu'ndan çok farklı, aşk konusunda daha temkinli, sosyal statü anlamında da alt tabaka bir karakter. Fiziksel olarak farklılığı zaten izleyen bilir ama izlemeyen için de Emir'in kısa bakımlı saçları ve jilet gibi görünüşünün aksine saçı uzun, salaş, sürekli (ki buna bahar ayları da dahil) bot giyen biri. Yani Yaman'ın serseri ruhunu iyi anlatan bir fiziksel görünüş. Tabii içine kapanıklığı da cabası. Geldiği yer ile alakası olmayan Altınkoy'un onu dışlaması sonra da aslında kesin hükmün ne kadar yanlış olduğunu anlatan bir adam. Zamanla hem Altınkoy'un hem de Yaman'ın korkularından sıyrılmasını hangimiz keyifle izlemedik ki? Yaman anlaşılması zor bir karakterdi ama kendini bize anlatmaya başladığı an onun büyüsüne kapılıp gitmiştik. Özlüyoruz bu da dip not.

Ve sene 2015. Yılın son ayı... 25 Aralık... Çağatay'ın kariyerinin en büyük ikinci sinema filmi 'Delibal' ve 'Barış Ayaz'. Kendi adıma bu filmle beraber geçtiğimiz süreç içerisinde Çağatay'ın kendini geliştirmek adına bir kitap yazabilecek kıvama geldiğini düşünmeye başladım. Filmi izleyenler söylemek istediğimi mutlaka anlayacaktır. -Henüz filmi izlemeyenler için bundan sonrası hafif spoiler içerebilir, dikkat.-  Barış Ayaz, Çağatay'ın şimdiye kadar canlandırdığı roller içerisinde tabir-i caizse en 'arıza' olanı. Dıştan bakıldığında enerjik, deli dolu, pozitif, hayat dolu, sevgi dolu...Herkesin hayatında muhakkak öyle biri olmasını isteyeceği cinsten bir arkadaş, hatta bir 'sevgili'. Ama psikolojide 'bipolar kişilik bozukluğu' olarak adlandırılan çift kişilikli bir karakter. 

Dışardan görünenin aksine, içinde kendinin bile bazen farkedemediği, engel olamadığı, kontrol edemediği karanlık yönleri olan başka bir karakter. Ve bu karakteri bir saniye önce dışarıdan görünen Barış'ken bir saniye sonra hasta olan Barış'a büründürmesi gereken bir rol. Üstelik bunların yanında kendini kaybetse bile, ne olursa olsun sevdiği kadına zarar gelmemesi için, her şeyin farkında olup onu kendinden bile korumaya çalışan bir karakter. Çağatay'ın bambaşka bir yüzünü,  bambaşka yeteneklerini (mesela muhteşem  şekilde bateri çalmak, mesela çok güzel şarkı söyleyebilmek, mesela harika motorsiklet kullanmak gibi) en güzel şekilde ve bolca gördüğümüz çok yönlü bir rol. Kariyerinin en kompleks, en başarılı ve en doğru adımı belki de. Daha doğrusu kariyerini sadece oyunculuğuyla bir yerlere gelebilmek olarak hedefleyen birinin attığı en doğru adımlardan biri diyelim.

İşte böyle bir serüvene çıkarmış bizi Çağatay Ulusoy. Her yeni projesinde üzerine koyup daha iyi nasıl olabilirim, izleyiciyi nasıl doyurabilirim diye düşünmüş ve başarmış gibi de değil mi? Geriye dönüp baktığımızda geçen 5 yılda gerek imaj olarak, gerekse karakter olarak birbirinden farklı roller izletmeye çalışmış. İşte yazının başında benim gözümden görmenizi istediğim başarı budur. Bu henüz 25 yaşındaki bir adamın icra etmeye çalıştığı mesleğe verdiği değerin göstergesidir. Elbette ki bizi daha çook şaşırtacağı projelerde yer alacağı, daha çook hayranlıkla izleyeceğimiz rollere bürünecek buna hiç şüphem yok. Bekliyoruz. Ve son dip not olarak da; samimiyet bana göre her şeydir ve geçirdiğimiz yıllar boyu hep Çağatay Ulusoy'da hissettiğim bir durumdur. Hep böyle kal Çağatay...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER