Merakla beklediğim Kördüğüm nihayet bu akşam ilk bölümüyle ekrandaydı. Uzun zamandır Perşembe akşamı severek izleyeceğim bir iş olmamıştı. Kurtlar Vadisi zevkime hitap etmiyor. Doğru bulmadığım birçok yönü olduğu için izlememeyi tercih ediyorum. Aksi gibi de Perşembe akşamına koyulan birkaç iş de yayından kaldırıldı. Sonrasında ‘Muhteşem Yüzyıl Kösem’ geldi. Güçlü bir yapım olmasına rağmen kendi adıma ‘Muhteşem Yüzyıl’ izlemiş biri olarak "Kösem" izlemek bana çok da keyif vermedi. En son Atv’nin ‘Yeter’ dizisi Perşembe yarışına katıldı. Yeter’in ikinci bölümünde eksiklerin tamamlanıp tamamlanmayacağını merak etsem de bu akşam ilk bölümü olduğu için ‘Kördüğüm’ izlemeyi tercih ettim.
Dizinin başlangıç yaptığı davet sahnesinin kurgusu, doğallığı öyle yerindeydi ki seyircinin gözünü almaması mümkün değildi. İbrahim Çelikkol ekrana çok yakışan bir oyuncu. Her zaman ki gibi karizmatik bir karakter yaratmıştı. Ali Nejat’ı izlerken Merhamet dizisindeki Fırat karakterini düşünmeden edemedim. Fırat ardında Narin’i, Ali Nejat ise Didem’i bırakmıştı.
Ne yalan söyliyeyim Didem’i ilk sahnede izlerken kendini vuracağına çok ihtimal vermemiştim. Takıldığım şeylerden biri şuydu; Didem ve Ali Nejat’ın flashback yapılan sahnesinde aralarındaki durum çok basite indirgenmişti. Ne Didem çok âşık bir kadın gibiydi ne de Ali Nejat, Didem’le sevgili olmuş gibiydi. Zaten Ali Nejat; ‘bir şeyler yaşandı ve bitti’ diyerek bu durumun kendisi için hiçbir şey ifade etmediğini ortaya koymuş oldu. Belli ki Didem buna rağmen hamileliğini sürdürmüş ve oğlunu dünyaya getirmiş.
Bu süre zarfında da hiç görüşmemişler. Hatta Ali Nejat’ın, oğlunun dünyaya geldiğinden haberi bile yoktu. Yıllar sonra Didem karşısına çıkıp ‘bir oğlumuz var’ dediğinde Ali Nejat’ın umursamaz davranması çok normaldi. Dünyaya geldiğinden bile haberinizİn olmadığı bir çocuğu hemen o dakika kollarınıza alıp ‘yavrum’ diye sarılamanız pek mümkün değildir. Tüm bu yaşanmamışlıkların üzerine Didem’in, Ali Nejat’ın karşısına geçip intihar etmesi bana biraz gereksiz büyük bir hareket gibi geldi. Diğer yandan da hasta bir annenin sırf çocuğunu babasına kabullendirmek ve hayatını kaybettiğinde oğlunun babasıyla güvende olduğunu bilmek için böyle bir şey yapmış olması içimi acıtmadı değil.
Herkesin bildiği gibi tanıtımlarda başrol oyuncuları olarak İbrahim Çelikkol ve Belçim Bilgin gösterildi. Dolayısıyla Doktor Naz ve Ali Nejat’ın yollarının bir yerde kesişeceğini biliyorduk. Bu ilk karşılaşma da İtalya’da gerçekleşti. Usta oyuncu Ege Aydan’ın hayat verdiği Ayhan karakteri nefessiz kalınca ilk müdahaleyi Doktor Naz yaptı. Belçim Bilgin’in bu sahnedeki performansı alkışı hak ediyordu. Doktor Naz olarak hastaya ilk müdahaleyi yaparken hareketleri oldukça profesyonel ve rahattı. Göze batan, eğreti duran hiçbir şey yoktu.
Ali Nejat’ın geçmişe dair büyük bir vicdan azabı, iyileşmesi imkânsız bir yarası var. Yaptığı trafik kazasında yeğenini kaybetmiş ve o günden sonra da aynı ev içinde yaşadığı ablasını her gördüğünde aynı acı içinde kıpırdanıp durmuş. Ablası Feyza oğlunun ölümünden Ali Nejat’ı sorumlu tutmuş ve onu affedememiş. Ayakta kalabilmek için sürekli psikolojik destek almış ve ilaçlara sığınmış Başarılı oyuncu Rojda Demirer’in canlandırdığı Neslihan karakteri ise hem Feyza’nın hem de her biri ayrı travmalara sahip diğer aile üyelerinin psikologluğunu yapmakta ve muhtemelen ilerleyen bölümlerde onu Ali Nejat’a duyduğu karşılıksız aşk ile de izleyeceğiz.
Naz’ın hayatında ise herşey yolunda görünse de evliliğinde problemler yaşayacağının sinyalleri verildi. Muhtemelen kocası Umut’un girdiği yasa dışı işler Naz’ın evlilik hayatında büyük problemlere sebep olacak. Umut’un maddi sıkıntılarının üzerine bir de kız kardeşinin hataları ve özel okul masrafları yüklenince sorunlar da büyüyecek gibi görünüyor.
Didem ölecek mi, ölmeyecek mi bilmiyorum ama önümüzdeki hafta konu baya hareketlenecek gibi görünüyor. Yani asıl yaşanacak olaylar ikinci bölümle başlayacak. Dün akşamki sadece bir giriş ve karakterleri tanıtma bölümüydü.
Diziyi izlediğim süre boyunca sahnenin ‘gerçekliğiyle’ bana nefesimi tutturan an Ali Nejat’ın yeğeni ile birlikteyken gerçekleşen araba kazasıydı. Sanki gerçekten kaza yapan bir arabanın içine kamera yerleştirilmiş ve o an bire bir canlandırılmıştı. Gerçekten sinema tadında bir bölümdü. Ayrıca İtalya’da o muhteşem kırmızı spor arabanın içindeki Ali Nejat’ın da ne kadar hoş göründüğü söylememe gerek bile yok sanırım.
Dizide tek bir eksik vardı ama o da en önemli eksikti; müzikler... Artık biliyoruz ki en az sahnelerin kurgusu kadar o dizide kullanılan müzikler de sahnelerin etkileyiciliği açısından önem taşıyor. Nasıl oldu bilmiyorum ama ‘Kördüğüm’de bu önemli ayrıntı atlanmıştı. Daha özgün, daha vurucu tınılar duymak isterdim. Özellikle de son sahnede Didem’in kendini vurduğu anda. O sahnede kullanılan şarkı hem yaşanan durumla alakasızdı hem de çok zayıf kalmıştı. Tavsiyem ilerleyen bölümlerde daha doğru şarkıların seçilmesi ve sahnelerde kullanılan müziklerin biraz daha güçlendirilmesi. Herkese iyi seyirler...