Festivalin
biletleri 3. gününde bitti!
Festivalin üçüncü gününde tüm biletler
tükendi! Festivalin Öğle Sohbetleri programının ilk konukları, bu yılın Onur Ödülleri’nin sahipleri Ahmet Mekin ve Selma Güneri oldu. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Leyla Yılmaz’ın “Bilmemek” ve Kıvanç Sezer’in “Küçük Şeyler” filmleri, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Jürisi’nin
karşısına çıktı.
BİLETLER TÜKENDİ!
“Öze Dönüş” temasıyla gerçekleşen ve 66 filmin gösterildiği
festivalin üçüncü gününde tüm biletler tükendi! 23
Ekim’de biletix’te satışa sunulan biletler, ilk gününde % 40’lık bir satışa ulaşmıştı.
Festivalin bilet fiyatlarında bu yıl artış yerine indirim uygulanmış; geçen yıl
6 TL olan Tam biletler 5 TL’den satışa sunulurken, öğrenci, öğretmen ve emeklilerin yararlanabileceği
İndirimli biletler ise 4 TL’den 3 TL’ye düşürülmüştü.
SELMA GÜNERİ & AHMET MEKİN İLE ‘ÖĞLE SOHBETİ’
Festivalin Öğle Sohbetleri programının ilk konukları, bu yılın Onur
Ödülleri’nin sahipleri Ahmet Mekin ve Selma Güneri oldu. Sinema yazarı Mehmet Açar’ın moderatörlüğünde yapılan
sohbette, iki usta oyuncu 60’lardan bugüne gelen oyunculuk kariyerlerini anlattılar.
Ahmet Mekin: Askerden döndükten sonra kurduğumuz küçük
işletme batınca, mahalleden abimiz Kenan Pars’ın ve kameraman Enver Burçkin abimiz sayesinde ilk
film teklifimi aldım. Sinema çok düşünmediğim ve bilmediğim bir işti. Parayı alırım bir daha da yapmam,
diye düşünüyordum. Filme başladık, Belgin Doruk ile birlikte çekimleri İzmir’de yaptık.
Filmin çekimleri
bittikten sonra İstanbul’a döndüğüm gün Halk filmden Fuat
Bey ve Sırrı Gültekin benimle görüşmek isteyerek beni evden aldırdı. İlk filmin çekimlerinin bittiği ertesi gün
bir nevi kaçırılarak götürüldüm. Böylece ikinci filmime başladık. Hemen sonrasında üçüncü filmim geldi.
Kulaktan kulağa yayılan bir ünle tanındım ve ard arda filmler geldi. 1956’da başlayan
bu hikâye 2019’da halen devam ediyor. Yeşilçam’da başlayan iş, bana
hayatımı verdi. Disiplini, ahlakı, sinemayı öğretti. Çalışma temposuyla bir
okuldu bizim için. Çok şey öğrendik. Elle çalışan ilk kameralarla başladık film çekmeye. Bunları anlatmaktan büyük keyif alıyorum. Kırk prova yapıp bir
kere çekim
yapardık.
Selma Güneri: 50 sene sizlerle,
desteğiniz ve alkışlarınızla geçti. Sonsuz teşekkürler ediyorum hepinize. Bu işe girdiğinizde kopamıyorsunuz.
Aşık oluyorsunuz set tozuna. Oyunculuk psikolojik dengesizlik yaratsa da, zor
olsa da, hatta şizofrenik bir iş olsa da çok güzel. Kayıtta, Ayşe iken, kayıt bittiğinde anında
Selma olmanız gerekiyor. Oyuncu doğulur, oyuncu olunmaz ancak akademik eğitim şarttır.
Bunu içten
hissetmeli ve eğitimle pekiştirmelisiniz. Tanrıya şükür bizde öyle oldu. Yeşilçam bizim için büyük bir okuldu.
DÜNYADA GİTTİKÇE SIKIŞIYORUZ
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan ve Leyla Yılmaz’ın yönettiği “Bilmemek”, dünya galasını festivalde yaptı! Gösterimin ardından yapılan söyleşiye,
film ekibinden, yönetmen Leyla Yılmaz, yapımcısı Evren Parlar, oyuncular Emir Özden, Senan
Kara, Yurdaer Okur, Ulaşcan Kutlu vesanat yönetmeni Meryem Yavuz konuşmacı olarak katıldı.
Leyla Yılmaz: ‘Bilmemek’i çekmeyeşöyle bir motivasyonla başladım; içinde bulunduğumuz dünyada gittikçe sıkışıyoruz ve her birimiz
farklı alanlarda, özel hayatımızda, iş hayatımızda, sosyal hayatımızda bu tip zorbalıklara
uğruyoruz. Çoğu zaman kimse neyin olup bittiğini bilmiyor ve hayatına devam
ediyor. Ben sadece, zorbalığa uğrayan
insanların hayatlarına bir projeksiyon olmak istedim. Bunun sonunda nelerin yaşanabileceğini
göstermeye
çalıştım.
Maalesef popüler kültür bilgi ile merakı karıştırmamıza sebep oldu ve bilgi
zannettiğimiz şey aslında merak. Bu merak konusu da bazen zorbalığa neden
olabiliyor. Bunun filmin ana karakteri Umut'un hayatında gördüğümüzü düşünüyorum.
İSTANBUL’UN ARTIĞI
Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda yarışan ve Alper Şen’in yönettiği, yapımcılığını Gülen
Güler’in üstlendiği “Atık Sözlüğü Tanımların ve İmajların
Geri Dönüşümü”nün gösterimi
yapıldı.
Gülen Güler:Bu belgeselin konusu, beş yıldır takip ettiğimiz bir konuydu Alper ile; o da çok gelmek istiyordu
fakat başka bir filmin kurgusu ile ilgilendiği için gelemedi. Hepimizin dikkat ettiği konular bunlar. Alper’in, filmde de
gördüğünüz
çuvalın
peşine kamerasını alıp takılmasıyla ortaya çıktı. Aslında projenin adını ‘İstanbul’un Artığı’ olarak gerçekleştirecektik ama artıktan
ziyade Atık’a dönüştü proje. Terimler üzerine
Alper ile tartışmaya başladık; tanımlar, terimler, sözcükler öyle bir hale gelmiş ki
olumlu olarak görünen
bir şey olumsuz bir şeyi de ifade edebiliyor. Örneğin, ‘kentsel dönüşüm’ aklımıza olumlu bir şeymiş gibi geliyor. Bu belgesel normalde
yetmiş, seksen saatlik olmalı fakat kimse oturup yetmiş, seksen saat belgesel
izlemez. Bizim de bu belgeselde yaptığımız şey aslında basit bir elbiseye
renkli bir kurdele iliştirmek oldu. Kurgusunu senaryosunu ve yönetmenliğini Alper üstlendi.
Belgeselin son hali kurguda şekillendi.
BU BİR BELGESEL VE BUNUN TEKRARI YOK
Ulusal Belgesel Film Yarışması
filmlerinden “Tanrı Göçmen Çocukları
Sever mi Anne?”nin gösteriminin ardındanyönetmeni Rena Lusin Bitmez, seyircilerin sorularını yanıtladı.
Rena Lusin Bitmez: Benim hikâyem 2010 yılında Tarlabaşı'nda mültecilerle başladı.
Ancak şöyle bir sorunumuz vardı, mültecilerle çalışırken görüştüğümüz kişileri bir daha bulamama durumumuz vardı. Benim bir hikâyeyi
hayata geçirmem
için
yerleşik düzende insanlara ulaşmam gerekiyordu. Bir gazete haberiyle bu okuldan
ve çocuklardan
haberdar oldum ve ertesi gün okula ışınlandım. Ondan sonra zaten bir buçuk yılımız dolu dolu beraber
geçti.
O 1,5 yılı onlarla
birlikte yaşadım. Önce hikâye aradım, hayat çok enteresan tesadüflerle, dört karakteri karşıma çıkardı. Daha sonra hikâyelerini
çıkarmak için çok uzun süre onları gözlemledim. Bu dönemde belgesel dışında da
bir sürü insanla görüştüm. 120 tane röportaj çıkardım. O gettoda yaşayan herkesle; her milletten, Özbek, Azeri, Afrikalı
herkesle görüştüm.
Onlarla tanışmam bu şekilde oldu. O karakterleri tanımam, onları yan yana
getirmem. Yaşayan ve gerçek karakterler olmaları için de çocuklara baştan şunu söyledim; bu bir belgesel, belgeselde bazı duyguların ve anların tekrarı yoktur,
sadece kameraya bakmayın dedim ve ben bu söylediğimi unuttum, bir süre
sonra çocuklara
dedim ki şunu bir daha yapar mısınız? Onlar bana, ‘hayır bu bir belgesel ve
bunun tekrarı yok’ dediler. O yüzden filmin yüzde sekseninin tekrarı yok. Bu yüzden
kurguda çok
zorlandım. İlk 1,5 yıl öyle
geçti.
Aramızda öyle
bir ilişki başlayınca kamera eridi gitti. Bu filmi bitirdikten sonra, normalde
yapılmayan bir şey olsa da, filmi ilk onlara izlettim. İstemedikleri, onları rahatsız
eden yerler olursa filmden çıkaracağımı söyledim. Hiçbirinin bir şikâyeti olmadı, rızalarını aldım. Aramızda yazılı olmayan
bir anlaşmamız oldu bu.
DESTEKSİZ ÇEKİLDİ
Kıvanç Sezer’in yönettiği “Küçük Şeyler”in Antalya galası dün gerçekleşti. Gösterimin ardından yapılan söyleşiye
film ekibinden yönetmen Kıvanç Sezer, yapımcılarından Tolga Karaçelik ve oyuncuları Alican Yücesoy ile
Başak Özcan katıldı.
Kıvanç Sezer: Toplumun yüzde 80’i
antidepresan kullanıyor, filmde de olduğu gibi. Belki, sevgi, dayanışma ve inanç
bizi bir arada tutacak şeylerdir. Bu filmde Bakanlık’tan hiç destek almadık,
sonrasında hiç kimseden destek alamadık. Ama ekip olarak elimizi taşın altına koyduk ve bu projeyi
kendi imkânlarımızla çıkardık.
İNSANMÜCADELESİ
Pelin Esmer’in yönettiği, yapımcılığını Dilde Mahalli’nin üstlendiği “Kraliçe Lear”, Antalya’da ilk kez festivalde gösterildi.
Dilde Mahalli: Pelin Esmer, 2002 yılında
bir gazete kupüründen Mersin Arslanköy’deki kadınların tiyatro oynadıkları haberini görüyor ve bu belgesel böyle ortaya çıkıyor. Çünkü bir
kadın mücadelesi fark ediyor orada. Film de adınların umut yolculuğuna çıkışlarını anlatıyor. O köyde okuyamadığı için şehir dışına çıkıp okuyup
geri gelen Hüseyin Arslanköy’ün yanına gidip bizler de bir şey yapmak istiyoruz, çocuklarımız çok güzel tiyatro yapıyor
bizde yapabilir miyiz? diyor kadınlar. Bunun Üzerine Hüseyin Beyle çalışmaya başlıyorlar ve ilk
oyunları olan ‘Oyun’u 30 Ağustos
Zafer Bayramı’nda köylerinde oynuyorlar. Biz de bunun belgeselini çekmiştik ‘Oyun’ isminde. Kadın dayanışması
değil, insan dayanışması diyeceğim; çünkü hepimiz bu umudun peşindeyiz.
FESTİVALDE BUGÜN
Japonya’nın en ünlü yıldızlarından Joe
Odagiri, yönetmenliğini yaptığı “Zaman
Her Şeyi Siler” filmi ile festivalde! Bu yılın Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın
Jüri Başkanı olan Zeki Demirkubuz, Öğle Sohbetleri programının konuğu oluyor. Maryna Er Gorbach ve Mehmet Bahadır Er’in birlikte yönettiği “Omar ve Biz” ve Ümit Ünal’ın yönettiği “Aşk, Büyü vs.”, filmleri, Türkiye gösterimlerini
bugün festivalde yapıyor. AKM Perge Salonu’nda, “Aether”, “Mavi Otel”, “Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız”
belgeselleri gösterilirken, yine aynı salonda Ulusal
Kısa Film Yarışması heyecanı başlıyor.
FESTİVALDE YARIN
Bu yılın
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın
jüri üyeleri de olan ünlü oyuncular Mert Fırat ve Şebnem
Bozoklu, saat 12:00’da festivalin Öğle Sohbetleri programına
katılıyor; sinema, tiyatro ve televizyon oyunculuğu üzerinde deneyimlerini
paylaşıyorlar. Yarın ayrıca, Özkan Yılmaz’ın yönettiği, Emrullah Çakay,
Aslı İnandık, Uğur Polat gibi isimlerin rol aldığı “Soluk”
dünya galasını yaparken, Onur Ünlü’nün yönettiği, Demet Evgar, Ayşe
Melike Çerçi, Serhat Kılıç ve Halil Babür’ün rol aldığı “Topal
Şükran'ın Maceraları”, Türkiye’de ilk kez 56. Antalya Altın Portakal
Film Festivali’nde seyirciyle buluşuyor. AKM Perge Salonu’nda yarın,
Ulusal Belgesel Yarışması’nda yer alan “Asfaltın Altında Dereler Var!”
ve “Patron” filmleri ve Ulusal Kısa Film Yarışması’nın
ikinci seçkisi ücretsiz gösteriliyor.