Gina Rodriguez olmasaydı Jane the Virgin'in bu kadar başarılı olması imkansızdı

Gina Rodriguez olmasaydı Jane the Virgin'in bu kadar başarılı olması imkansızdı
Dördüncü sezonu Türkiye'de 19 Aralık'ta yayına giren olan Jane the Virgin dizisine Petra karakteriyle giriş yapan, son iki sezondur da Petra'nın ikiz kardeşi Anezka'yı canlandırmaya başlayan Yael Grobglas ile Jane'in annesi Xiomara rolünde yer alan Andrea Navedo, CBS International Studios tarafından düzenlenen basın toplantısına katıldılar.

Los Angeles'ta Beverly Hilton Hotel'de gerçekleşen söyleşilerde iki oyuncuyla yeni sezonu, insanların diziyle nasıl özdeşleştiğini ve hikayenin gidişatını konuştuk. Yazının ilk kısmında Yael Grobglas, ikinci kısmında da Andrea Navado söyleşisini bulabilirsiniz.



Yael Grobglas doğma büyüme İsrailli ve fakat İngilizce konuşurken zerre kadar “yabancı” aksanı yok. Uluslararası gazetecilerle dolu odaya girer girmez ağzından çıkan ilk cümle, “Herkesin aksanı kim bilir ne değişiktir.” oluyor. Ardından da ekliyor: “Başlamadan ayakkabılarımı çıkaracağım, bütün gün ayaktaydım, yoruldum.” Aksan demişken, Jane the Virgin'e başlamadan önce sekiz yıl İsrail'de dizi ve filmlerde yer alan oyuncunun İngilizceyi Amerikan aksanıyla nasıl bu kadar iyi konuştuğu sorulduğunda, babası Fransız, annesi de Avusturyalı olduğundan evde bolca İngilizce konuşulduğunu söylüyor.

“Evde sürekli İngilizce konuştuğumuzu hatırlıyorum. İsrail'de yaşadığımız yerde bir sürü Güney Afrikalı, İngiliz arkadaşım vardı, onlarla da hep İngilizce konuşurdum ama Amerikan aksanını Los Angeles'a geldiğimde çalışmaya başladım. Bence hâlâ tam anlamıyla Amerikan aksanım yok.”

İki oyuncuya da dizinin bu kadar başarılı olmasını neye bağladıkları sorulduğunda Yael, diziyi çekmeye başladıktan iki ay sonra dizinin ve oyuncularının bir sürü ödüle aday gösterildiğini, bu hızlı başlangıç sayesinde de Jane the Virgin'de yer almanın ne kadar özel olduğunu anında fark ettiklerini söylüyor.

Dizi haliyle Latin kaynıyor ve söyleşilerden anladığımız üzere onlardan biri olmasanız bile anında sizi belinizden çekip, şapır şupur öpüp aralarına alıveriyorlar. Yael de bunu onaylıyor:

“Los Angeles'a taşındığımda kimseyi tanımıyordum ve kısa zamanda İsrail kültürüyle Latin kültürünün birbirine ne kadar yakın olduğunu fark ettim. İki tarafta da aileler sürekli birilerini beslemeye çalışıyor. Latin kültürünün kendimi çok yakın hissettiğim sıcak bir tavrı var.”

Dizide iki karakteri canlandırmaya başlayan Yael, bunun tahmininden de zor olduğunu, Orphan Black dizisinde sekiz, dokuz farklı karaktere can veren Tatiana Maslany'yi çok yetenekli bulduğunu söylüyor.

“Açıkçası sahneleri çekene kadar bunun ne kadar zor bir görev olduğunu anlayamadım. Karşımda oyuncu arkadaşlarımdan biri olmadığından sadece kendime güvenmek zorundaydım. İkizlerin karşılıklı oynadıkları sahnelerde ilk karakterin sahnelerini yaparken, ikincisinin ne yapacağını bilmek zorundasınız. Bazen bu sahneleri bir hafta arayla çekerdik ve her şeyi hatırlamak zorunda kalırdım.”

İsrail'de oyunculuk yapmakla Amerika'da yapmak arasındaki fark sorulduğunda İsrail'de genel olarak film sektörünün çok iyi durumda olduğunu, birçok ilginç film projesinin bulunduğunu söyleyen Yael, sadece bütçelerin Amerika'ya kıyasla daha düşük olduğunu ve çekimler için çok fazla zamanları olmadığını belirtiyor.

“Orada dizinin bir bölümünü bir günde çekerdik. Aynı zamanda kaliteyi de yüksek tutmak istediklerinden çekimler çok tempolu geçerdi. Genel olarak İsrail'den çıkan fikirleri çok orijinal buluyorum. Amerika'da çekimler sırasında ve arasında çok daha fazla vaktiniz oluyor.”

Yeni sezondan söz açıldığındaysa Yael katiyyen tek kelime bilgi vermiyor ve bunun sebebini de şöyle açıklıyor:

“Öncelikle sizin için hiçbir şeyin heyecanının kaçmasını istemem. İkincisi de senaryoyu çoğu zaman çekimlerden bir gün önce alıyoruz ve biz de olan biteni ancak o zaman öğreniyoruz. Ben de sizden pek ileride değilim yani. Kendimi yaratıcı biri olarak görsem de asla dizide neler olacağını önceden kestiremiyorum. Kesinlikle çok eğlenceli bir şeyler olacağını söyleyebilirim.” (gülüyor)

Aktrist olarak gönlünün daha çok film çekmekten yana olduğunu söyleyen Yael, televizyonu da çok sevdiğini ama Amerika'da daha çok film yapmak istediğini belirtiyor. Jael'i yakın zamanda “An Interview with God” filminde izleyeceğiz. Oyuncu, henüz filmin promosyonuna başlamadıkları için konusuna ve rol arkadaşlarına dair bir şey söyleyemeyeceğini belirtiyor. Bekleyip görelim o halde.



Dizide Jane'in hoş, havalı, biraz deli annesi Xiomara'yı canlandıran Andrea Navedo, uzun yıllardır oyunculuk yapan, irili ufaklı birçok ünlü dizi ve sinema filminde yer alan ve Aralık sonunda Netflix'te gösterime girecek “Bright” filminde de görebileceğimiz tecrübeli bir aktrist.

Dördüncü sezona evli girecek olan Xiomara'ya hayat veren oyuncu, bu sezonda gebelik, doğum kontrol yöntemleri gibi konulara da değindiklerini söylüyor. Karakterini bu sezonda neler beklediği sorulduğunda gündemi şu anda sadece bebek konusunun işgal ettiğini belirtiyor:

“Hikayede ne kadar akıl almaz olaylar olsa da dizi gerçekçiliğini bir şekilde hep koruyor. Karakterimin başına yeni sezonda neler gelecek bilemiyorum ama şimdilik sadece bebek konusu gündemde. Hatta onunla ilgili bir bölümü yeni çektik. İnanın ben de durumdan pek haberdar değilim.”

Hollywood'un gündemine bomba gibi düşen taciz olaylarının dizide yer alabileceğini zira Jane the Virgin'in yaratıcılarının tartışma yaratacak konuları paylaşmaktan çekinmediklerini söyleyen Navedo, geçtiğimiz sezonlarda aynı şekilde göçmenlik konusuna da değindiklerinden bahsediyor.

“Dizinin göçmenlikle ilgili bölümü sayesinde, yasal belgeleri olmaksızın yıllardır Amerika'da yaşamayı başarmış birinin hastaneye gittiği anda yakalanıp ülkeden atılabileceğini öğrendim. Şahsen benim bundan haberim yoktu. Jennie'nin (dizinin yaratıcısı Jennie Snyder Urman) bu konulara girmekten çekinmemesi çok hoşuma gidiyor. Doğum kontrol konusunda da aynı şey yaşandı. 'Bunu tabu haline getirmek yerine tartışmaya açalım.' dediler.”

İzleyicilerden karakteriyle ilgili olumlu yorumlar alan Navedo, Latin kökenli olmayanların bile karakterinde kendilerini ya da ailelerinin bir üyesini gördüklerini söylüyor.

“Karakterimle özdeşleşen insanların, kendilerini bir yere ait hissetme ihtiyacı duymasını çok iyi anlıyorum çünkü ben de kendimi çok uzun bir süre Amerika'ya ait hissetmedim. Porto Riko'ya gittiğimde de İspanyolca konuşmadığım için kendimi oraya ait hissetmedim. Çocukluktan beri hayalim oyuncu olmaktı ve bunu, tartışmalı konulara dalmaktan çekinmeyen bir dizide, insanların kendilerine benzettiği bir karakterle yaşayabildiğim için çok mutluyum.”

Navedo, Jane the Virgin'in ilgisini çekmesinin nedeninin, normal bir Latin ailesini işlediği halde kendisini asla “Latin dizisi” olarak sınırlandırmaması olduğunu zira “Siyahi dizisi”, “Asyalı dizisi” gibi tanımlara gerek olmadığını ve Jane the Virgin'in de kendini böyle etiketlememesini çok sevdiğini söylüyor.

“Dizinin başlığını gördüğümde pek bir şey benzetememiştim. Üstüne özetini okudum, yine pek heyecanlı görünmedi. (gülüyor) Sonra ilk bölümü okudum; o kadar iyi yazılmıştı ki çok ilgimi çekti. Gina Rodriguez olmasaydı dizinin bu kadar başarılı olması imkansızdı.”

Malumunuz, geçtiğimiz sezonlarda Jane the Virgin'e bayağı bir ünlü katılmıştı. Rogelio karakterini canlandıran Jaime Camil'e olduğu gibi Navedo'ya da yeni sezonda hayalindeki ünlü konuk oyuncunun kim olduğu sorulduğunda bayağı düşünüyor ve sonunda harika bir cevap veriyor: Issa Rae. Navedo, HBO'da yayınlanan “Insecure” dizisinin hem yaratıcısı hem de başrol oyuncusu olan Issa'nın siyahi bir kadın olarak kendi fırsatını kendisinin yaratmasından çok etkilendiğini söylüyor. Issa Rae diziye konuk gelse hiç gitmese mesela, bence hepimize uyar.

Hollywood'da ve genel olarak tüm eğlence sektöründe kadınların işinin ne kadar zor olduğu malum. Herkesin benzer fiziksel özellikler taşımasının beklendiği ve belli bir yaştan sonra nadir olan rollerin iyice azaldığı bir ortamda Navedo da işe ilk girdiğinde bir yanının sürekli “Sarışın değilsin. Unut bu işi.” dediğini, diğer yanınınsa kendisi gibi bir tipe de ihtiyaç duyulabilineceğini söyleyerek umudunu hayatta tuttuğunu söylüyor.

“Ben 27 yıl önce üniversitede bu işe başladığımda, özellikle Latinler için o kadar az rol vardı ki... Şu anda o günlere kıyasla çok fazla Latin kadın rolü var. Sanki Jane the Virgin ile baraj kapıları açıldı ve umarım bundan sonra farklı rollere ekranda daha çok yer verilir.”

Yazının başında da belirttiğim gibi Jane the Virgin yeni sezonuyla 19 Aralık'ta Türkiye'de. Yael Grobglas ile Andrea Navedo'nun karakterlerinin yeni maceraları için diziyi izlemeye devam, herkese iyi seyirler!
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER