Güvendiklerin seni bir bir terk eder!
‘Dağa çıkmak nasıl bir şeydir bilir misin genç adam? Asla eskisi gibi olamazsın, geride aileni sevdiklerini bırakacağını anladığında. Dönmenin kalmaktan daha zor olduğunu anladığında kabullenirsin yalnızlığı, vahşileşmeyi, açlığı ve yokluğu. Şansın varsa dağ sana acır, geçit verir engin kıvrımlarında, karlarla kaplı olsa bile yüreğini ısıtır, varlığına kucak açtığında!
 
Kara giysili maskeli adam yanındaki yorgun ve aç yoldaşlarına dönerek gülümsedi, günlerdir karla kaplı vadilerde umutsuzca geziniyorlardı onu arayarak ve işte şimdi önlerindeki yüksek nehir yatağının kayalıklarında dinlenirken bulmuşlardı yaratığı, savunmasızca uyuklarken. Hareket bile etmeden fısıldadı, sadece dudaklarını hafifçe oynatarak:
 
‘Hepiniz hazır olun, mızraklarınızla dikkatlice nişan alın ve sakın ola hedefinizi ıskalamayın.’
 
Kara ejderha bir hafta önce üstlerinden bir gölge gibi uçup dağlara doğru ilerlemiş, genç avcıların korkularının yerini kısa sürede büyük bir arzu ve heyecan kaplamıştı. Ejderhanın peşine düşüp onu tutsak edeceklerdi, hiçbir güç bir ejder binicisine meydan okuyamazdı. Artık liderleri Aegon’un tek bir hedefi vardı, bu ejderi evcilleştirmek.
 
Günlerce izini sürdüler, kar kulvarlarında ejderin ayak izlerini takip ettiler, yaktığı ve yediği hayvanların kalan leşleriyle beslendiler, donma tehlikesi geçirdiler, tipi altında kaldılar dolu ile karşılaştılar ama yılmadılar. İşte şimdi ödüllerini alma vakti gelmişti, Aegon tekrar tekrar fısıldıyordu:
 
‘Unutmayın canlı yakalayacağız, kanatlarını mızraklarınızla sabitleyin ve yere yapıştırın şu mahlukatı, hiçbir yere uçamasın. Boğazını yırtsın kargılarınız alev püskürtemesin üzerimize, kazanamayacağını anladığında sonunda pes edecektir, eğer birazcık aklı varsa.’
 
Aegon önündeki gözleri kapalı uyuyan dev yaratığa baktı, kapkara pullu kalın derisi en dayanıklı Targaryen yapımı Mithril zırhtan daha sağlamdı. Yaratığın aralanmış ağzındaki dişlerine kaydı gözleri, Valyria çeliğinden yapılmış keskin kılıçlar bile daha etkileyici olamazdı bu sivriliklerden, bir mağara galerisindeki altlı üstlü sarkıt ve dikitler gibiydiler o kocaman ağzın içersinde. Kanatlarını şu an gövdesine katlamıştı, fakat bir hafta önce üzerlerinden uçarken Aegon o kanatların şehrindeki nehirleri geçen köprüler kadar geniş olduğunu düşünmüştü ilk gördüğü anda. Gövdesi Valyria’nın tarihi kütüphane binasından daha yüksek ve genişti, üzerine sekiz belki on Targaryen askeri aynı anda rahatça binebilirdi.
 
Sakin olmaya çalışıyordu, ama bu hayatında gördüğü ilk ejderhaydı ve ona hayran kalmıştı, kesinlikle onun sahibi olmalıydı, sonra yazılı kehaneti gerçekleştirebilirdi, yedi krallığın hükümdarı olabilirdi ejderhanın da yardımıyla. Sessizce yaklaştı ve adamlarına döndü, hepsi heyecan içersinde ellerinde mızrakları ve upuzun kargılarıyla emrini bekliyordu. Önce başını hafifçe eğerek işaretini verdi, sonra elindeki kargıyı tüm gücüyle fırlatarak omzunda asılı olan yayına uzandı, hızla sadaktan bir ok alıp yerleştirdiğinde kafasının üzerinden geçen yirmi iyi adamının mızrak ve kargıları ejderhaya doğru alçalmaya başlamıştı bile.
 
Devasa yaratığın çığlıklarıyla kulaklarını tıkamak zorunda kaldılar, kara ejder tek kanadını kıpırdatamıyordu öbürkünü tutan birkaç mızraktan kurtardığında artık kullanamaz haldeydi, pulları dökülmüş oklardan boğazı delinmişti. Deli gibi etrafında dönen yaratık, sağa sola tehditler savuruyor fakat zifiri karanlıkta kimseleri göremiyordu:
 
‘Ölümüzden önce son göreceğiniz benim suratım, son hissedeceğiniz alevlerimin sıcaklığı olacak! Neredesiniz sefiller?’
 
Aegon’un oku burnuna doğru girdiğinde yaratık artık çıldırmıştı, alev püskürtmek için nefes almaya çabalıyor fakat beceremiyordu, nefes vermeye çabalarken boğazındaki yırtıklardan havanın yarısı dışarı kaçıyor ve körük gibi çalışması gereken sistem kendi kendini yakıyordu. Son bir hamleyle yükselmek istedi, sağ kanadını sabitlemiş olan birkaç mızrağı kırabildi, yerden iki metre yükselip tekrar yere çakıldı. Gözlerini aralayıp güçlükle nefes almaya çabalarken etrafında toplanmaya başlayan yakınlaşan insanları seçmeyi başarmıştı, belki onbeş, belki yirmi kişi kadardılar, kara kaplı zırhlarının üzerindeki kürkleriyle şaşkınca yaklaşıyorlardı ona doğru. Balerion umutsuzca gözlerini kapadı ve sessizce son nefesini verdi.
 
‘Lordum Aegon bence fazla ileri gittik, çok fazla mızrak sapladık, artık yaşamaz, iyileştiremeyiz bu yaratığı!’
 
‘Susun sanırım nefes almıyor! Bir an önce birkaç çuval ökse merhemi getirin, hemen bana iksircileri bulun!’
 
Karanlıkta bir süre sessizce beklediler, devasa yaratık önce hareketsiz yatıyordu, uzun süre öyle kaldı, derken aniden göz kapaklarının açıldığını ve kafasının yerden yükselip onlara doğru yöneldiğini fark ettiler, yavaş yavaş. Yirmi cesur adamın nefesleri tutulmuştu, korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlardı, çünkü karşılarındaki yaratığın gözleri gecenin zifiri karanlığında masmavi birer fener gibi parıldıyordu. Balerion sanki yeni doğmuşçasına ayaklandı karşısındaki adamlara öfkeyle baktı ve derin nefes alarak tüm kinini onlara doğru kustu, ağzından çıkan mavi alevler hepsinin sonu olmuştu bir anda. Çığlıkları kesilinceye kadar bekledi, yanık vücutların, et kokularının, kömürleşmiş cesetlerin arasında ilerledi, etrafında yatan cansız bedenlerin tam ortasında durdu, birkaç kadim kelime fısıldadı ve kanatlarını havaya kaldırarak iki yana açtı. İşte o an yirmi bir adamın kıpırtılarını hissetti, yirmi bir cesur avcının gözleri aynı anda açıldı parlak masmavi, yirmi bir sadık uşağının ayaklanmasını izledi büyük bir keyifle…       
 
Ter içinde yattığı yerde gözlerini açtı ve etrafına bakındı Balerion, kimsecikler yoktu, bembeyaz arazide yapayalnızdı. Gördüğü rüyayı anımsamaya çalıştı umarsızca, Dorne’lu dişilerin ölümcül güzelliklerini anlatan hikayeler onu büyütmüştü ama henüz hiçbirini gerçek hayatta görmemişti, acaba gerçekten oralarda hala yaşayan bir ejderha bulabilecek miydi? Kuzeyin karla kaplı vadilerinden güneydeki Dorne kıyılarına yönelmesinin zamanının geldiğini düşündü artık Balerion, kardeşini de zaten bir türlü bulamamıştı. 
       
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER